TANRI MİSAFİRİ…(2)
17 Kasım 2022, Perşembe 16:38Bunların en ünlüsü, dünyanın saygı duyduğu, 1933 yılında, üniversite reformu için çağrılan ve bunu hemen kabul eden, daha 33 yaşında genç bir bilim adamı. Hitler faşizminden kaçarak Türkiye'ye gelmiş. İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi kurucusu, 1952 yılında ülkesine döndükten sonra da 2 kez Frankfurt Üniversitesi'ne rektör seçilen, uzun süre Almanya Maliye Bakanlığı danışmanlığı yapmış, Türkiye Anılarını yazan Prof. Fritz Neumark ,"Boğaziçi'ne Sığınanlar" adını verdiği bir kitap yayınlamıştır.
Öyle bir konukseveriz ki, yüz binlerce konuk ağırlamışız, bunlarla ilgili bir tek kitap yazmamışız. Bu bilgileri , o konuk ettiğimiz güzel insanlar yazmasa çoğunu bilemeyecektik!Ötekilerden de birkaç örnek vereyim:
-Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin şehircilik profesörü, savaş sonrası Berlin'in ünlü belediye başkanı Ernst Reuter
-İstanbul Üniversitesi İktisat profesörü Wilhelm Röpke-Ünlü cerrah Rudolf Nissen,
-İstanbul Üniversitesi Pataloji profesörü Philipp Schwaertz
-İstanbul Üniversitesi kimya profesörü Fritz Arndt
-Çağdaş mimarlığın kurucularından Prof. Bruno Taut
Bu saydığım ünlüler, tıpkı Neumark gibi anılarını Türkleri överek anlatmışlardır…
Bu insanların tamamı ya Yahudi ya da Demokrat ve solcu idi.Tabii Hitler'den kaçanlar sığınmış da, Mussolini'den kaçanlar sığınmamışlar mı?
-Çerkesler ve Gürcüler de var…
-Ünlü iktisatçılardan Roma Üniversitesi Öğretim Üyesi Ord. Prof. Umberto Ricci de, savaş yıllarında, Mussolini'nin hışmından kaçıp, eşiyle birlikte Boğaziçi'ne sığınmıştır.
Eğer saymaya kalkarsam, yüzlerce bilim adamını buraya yazmam gerekiyor. Hepsi ben de var. Ama konumuz Tanrı Misafiri olduğu için , burada duruyorum. Birkaç bilim adamını daha yazacağım;-Ünlü ressam Leopold Levy gelenlerden…-Ünlü Alman yontucu Rudolf Belling-Ünlü besteci Paul Hındemıth gelenlerden…-Ünlü Macar besteci Bela Bartok Devlet Senfoni orkestrasına getirildi.
-1917'den Sonra da hem Troçki, hem de komünistlerden kaçan Ruslar Boğaziçi'ne sığınmışlardır…
-Rus Devriminden kaçıp, Türkiye'ye sığınan Beyaz Ruslar'ın sayısı (sadece İstanbul'da) 200 binin üzerindedir.
Konukseverliğimiz üzerine Jak Deleon'dan bir alıntıyla sonlandırıyorum:
J.Deleon "SPASSİBO BOSPHORUS!...Spassibo Constantinople!..."
Rusça, şükran, teşekkür anlamına gelen kitabından;
" SENİN İÇİN TÜRKİYE!... İkinci vatanımızdayız. Gözyaşları ve umutsuzluk içinde kıyılarına ayak bastığımız Türkiye'de sıcak bir dostlukla karşılaştık. Bu konuksever topraklar bizi bir kardeş kucağı gibi sardı ve ısıttı. İstanbul'da yeniden insan kimliğimize kavuştuk. Bir bölümümüz Batı Avrupa ve Amerika'ya gidiyor. Ama hiçbiri Türkiye'yi unutmayacak. Tümü beraberinde Türkiye'den güzel anılar götürecektir. Bu nedenle kardeşçe şükranlarımızı ve yine kardeşçe elvedamızı lütfen kabul ediniz. Spasibo Constanople!... Şükran sana İstanbul1 Bize kollarını açtın, barındırdın, iş buldun, hayatımızı kurtardın. Sizleri hiç unutmayacağız. İstanbul'u hiç unutmayacağız. Dünya güzeli şehir!"
Peki dünyanın gıpta ile baktığı bir ülke iken, şimdi yalnızlaştırılan bir ülke nasıl olduk?
Ne demek Suriyeliler gitsin!
Peki gelirken, neden gelsinler dedin de, bazı şeylere dikkat etmedin?
Yukarıda anlattım gelenleri…nasıl gelmişler, ne vermişler, nasıl yüceltmişler bizleri. Peki Suriye'den, Afganistan'dan ve öteki ülkelerden gelenler için bir kıstasımız olmuş mudur? Eğer başında dikkat etseydik. Şimdi gitsinler der miydik?
Bu kadar konuksever iken, neden Suriyelilere, neden ötekilere düşmanca bakmaya başladık? Ne oldu bize? Kim, nasıl, niye bize kıydı? Niye o güzel hasletlerimizi kaybettik? Kılıç Artığı ne demek!? Ne demek Kılıç Hakkı! Yeniden toplayabilir miyiz?
Bir umudum var, biraz beylik ama, oda "GENÇLİKTEDİR…."
Okunma Sayısı: 271
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.