Mucize Kurtuluş
10 Şubat 2025, Pazartesi 17:55
Değerli Okuyucular, Nasreddin Hoca ile yaptığımız yolculuğun sonuna geldik. Bu yolculuk bugünkü son hikaye ''Mucize Kurtuluş'' ile burada bitiyor. O hikayeye geçmeden önce kısaca birkaç cümleyle özetlersek: Hoca'yı çocukluğundan vefatına kadar kronolojik olarak takip ettik. Çocukluğu, okul hayatı, Küçük Nasreddin giderek nasıl N. Hoca oldu? Sonra tüm yaşamı boyunca neler yaşadı, hangi serüvenlerle karşılaştı? Bilinen, sevilen ve ilk kez duyulan fıkralarını okudunuz. Daha sonra onun temsilen Almanya'ya gelişini ve buradaki büyük kentlerde, gurbetçilerle yaşadığı yeni hikayelerini de ilgiyle okuduk birlikte.
Her ülkenin kültür yaşamında böyle kahramanları ve sembol isimleri vardır. Fakat Nasreddin Hoca'nın bir farkı var. Bunca yıl geçmesine rağmen o, diğer ülkelerdeki figürler gibi unutulup sadece okul kitaplarında kalmamıştır. Hala her gün yaşamaktadır. Yeni hikayelerle adeta güncellenmektedir. Kısacası hala her gün aramızda bizlerle birlikte yaşamaktadır. Küçük büyük herkesin hayatına dokunmaktadır, onlarla beraber yaşamaya devam etmektedir.
O daha yüzyıllarca da yaşamaya devam edecektir ve hiç unutulmayacaktır…
Şİmdi son fıkrasıını okuyalım.
Mucize Kurtuluş
Hoca artık vefat etmiştir. Fakat Akşehir'de buna kimse inanmaz. Herkes ölür. Ama
Hoca? Asla! Hoca'sız dünya olamaz.
Akşehirliler vefatının ardından ortaklaşa yardım toplayıp çok güzel bir türbe yaparlar.
Bir cuma günü mezarlıkta garip bir şey olur. Mezarlık bekçisi, bağırarak camiye doğru
koşarak gelir.
Hoca'nın ruhunun gözüne göründüğünü ve kendisine, “Bekçi, koş çabuk camiye!
söyle herkese, çabuk gelsinler. Onlara mezarımın üstünde önemli bir şey
göstereceğim! Koş, çabuk!'' diye seslendiğini iddia eder.
Bekçi koşarak gider, camiye geldiğinde, o anda içerdeki Akşehirli adamlar namaz
kılmaktadır. İbadet mi? Sonra da yapılabilir. Ama mezarlıktaki böyle bir ruhu belki bir
daha göremezler, diye düşünen bekçi onları ikna eder.
Hepsi çok merak eder ve aceleyle mezarlığa koşarlar. Mezarlıkta bir süre dururlar ve
mutlaka bir şey olacak, diye beklerler.
Fakat hiç birşey olmaz.
Gelenler bunun üzerine homurdanmaya başlarlar.
Hoca, yoksa yine bize bir şaka mı yaptı? diye düşünürler.
Hatta bazıları, Hoca öldükten sonra da bizi hala deli yerine mi koyuyor acaba? diye
düşünürler.
Tekrar camiye dönmek isterler ki… İşte tamda o anda….
Eyvah o da ne !
İşte tam o anda çok büyük bir gürültü olur. Yer sarsılır gibi olur. Hepsi olduğu yerde
çakılıp kalır. Yer yerinden oynamıştır adeta.
Çünkü gerçekten tam o anda deprem olmuştur.
Caminin minaresi uçmuş, çatısı da çökmüştür. Hepsi şaşkın. Çaresiz… Üzgün…
Adamlardan birisi, “Eğer ... “ diyerek herkesin o an aklından geçen bir şey söylemek
ister, fakat adeta dili tutulur.
Hiç konuşamaz. Sanki hepsi aynı şeyi düşünerek şaşkınlıkla karşılıklı bakışırlar.
Kimsenin konuşup bir şey demesine de gerek yoktur zaten.
Çünkü herkesin o anda aklında tek bir şey vardır:
Hoca, o anda, oradaki tüm Akşehirlilerin hayatını kurtarmıştır…
Okunma Sayısı: 355
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.