NE YEDİĞİNİZİ BİLİYOR MUSUNUZ?
15 Nisan 2019, Pazartesi 19:44Siz Domates mi sanıyorsunuz yoksa!?
Market(AVM) arabaları artık eskisi gibi değil. Sizin için çok kolaylıklar getirdiler. Çocuğunuz,ya da torununuz için arabada yer var. O'nu arabanın önüne oturtun,yavaş yavaş yol almaya devam edin. Çocuk mutlu,keyfi yerinde.?Siz artık alışverişe başlayabilirsiniz.
Listeye baktınız DOMATES…Karton kutuların içinde,yeşil saylarıyla,minik yeşil,cicili bicili etiketleriyle,tek renk,tek irilik(ebat),yüksek fiyatlarıyla,kan kırmızı,al benili domatesler….
Yemediniz mi daha..?Vallahi inanmam! Yemediyseniz de nasılsa yiyeceksiniz. Bunu bildiğim için yazıyorum zaten. Çünkü onlar modern dünyanın gurur kaynakları. Tatmin olma duygusu köreltilmiş,”YETER” sözünü defterinden çoktan silmiş insan oğlunun zeka ürünleri onlar…Onlara şimdi domates diyorlar.
Siz de onlardan AVM lerde mutlaka görmüşsünüzdür,belki de almışsınızdır da…Büyüükkk seralarda,tümüyle bilgisayar kontrolünde,topraksız koşullarda(su kültürü) yetişiyorlar.Her birinin köküne birer serum hortumu bağlı,damla damla dökülüyor,azotlar,fosforlar,kalsiyumlar…Hava mı lazım? Pompalar var,suyun içine gerektiği kadar hava basıyor. Güneş mi lazım? Cıvalı ampuller var,fotosentezi arttıran yüksek basınçlı ışık basıyor.
Kuş mu lazım(tozlaşma olacak ya!) Kuşa ne gerek var şimdi? Aşk olsun! Zamanı gelince salınıyor Bambus(kimi Bombus diyor) arıları içeri,dölleniversinler kurda kuşa muhtaç olmadan. Haa bir şey daha,bu bambus arılarının anavatanı Niğde imiş,ancak dünyaya pazarlayanlar İsrailliler. Tanesini bilmem kaç liraya alıyormuşuz.Neyse konumuz bu değil.
-SÜT İÇİN KEMİKLERİNİZ GELİŞSİN! SÜT BULURSANIZ TABİİ Kİ!
Biz bunları anlatırken,siz,alışveriş arabanız ve çocuğunuzla AVM de tur atıyorsunuz. Size reklamlarda,”süt için,kemikleriniz gelişsin”demişlerdi. Arabadaki keratada huysuzluk yapmasın.Yolu yok süt alacaksınız. Markalardan marka beğeniyorsunuz. O beyaz sıvının içinde protein,vitamin,birçok bakteri,mineral falan olduğunu düşünüyorsunuz(reklamlarda öyle demişlerdi !) Nasıl söylemeli bilmem ki? Aramızda kalsın ama(kalmaz ya!) Onun içinde artık bir şey yok.(aslında başka bir söz var ama!) Gelin bunun açıklamasını da bir bilim adamından okuyalım. Cerrahpaşa Tıp fakültesi'nden Prof.?Dr.?Ahmet Aydın:
“Süt sağlıklı bir içecekken,raf ömrünü uzatmak için pastörizasyon,yüksek ısı uygulaması(UHT) ve homojenizasyonla çok zararlı bir ürün haline getiriliyor. Bu işlemlerde sütün içindeki tüm bakteriler öldürülüyor. Pastörizasyon,sütün vitamin ve mineralle zenginleşmesini engelliyor,sindirim enzimlerini tahrip ediyor,tahrip olan ve sindirilemeyen protein parçacıkları,bağırsaktan kanımıza geçiyor,vücutta bunları düşman olarak algılıyor ve bağışıklık sistemini tahrip ediyor. İnsan vücudu tahrip oluyor ve alerjik hastalıklara,bağışıklık sistemi hastalıklarına,romatizmal hastalıklara neden oluyor. Çocuklarda görülen kronik orta kulak iltihabının altında da süt kullanımı vardır” Bunları bir bilen söylüyor..?Peki ben başka bir soru sorayım: Hangi sütün olduğunu anladınız mı?
Hadi siz inat ettiniz buraya kadar yazdıklarıma inanmadınız,geç babam bunları geç dediniz. Peki,siz o sütü veren ineğin başına gelenleri biliyor musunuz?
Ey güzel dostlar,arkadaşlar;
İnek,inek olmaktan çıkalı çok oldu.! Ağaç talaşı,mermer tozu dahil,önüne konan her şeyi yiyen,bol hormon ve antibiyotikle ayakta durabilen,deri kaplı,et parçaları onlar.Günde yüz kilo süt veren inek yaptılar! Ne demek bu biliyor musunuz?
İnek böyle de,et için beslenen dana nasıl?
Geçtiğimiz yaz,Fatsa,Bolaman'da Köfteci Burhan'da ünlü Yalıköy köftesi yedik ailecek.?Ben Fatsa'nın damadı olduğum için,Burhan'la taaa 1968-69 yıllarından bu yana tanışıyoruz. Tabii köfte yedik.?Burhan'a dönüp:
-Yahu Burhan bu köftelerin eski tadı yok!
Burhan:
-Ağabey,neyin eski tadı var. Eskiden 40-50 kg lık süt danası kesiyorduk. Şimdi 300-400 kg lık danalar kesiliyor…
ÜZÜMLERİN GÜZELLİĞİNE BİR BAKAR MISINIZ?
Neyse siz AVM arabasını sürmeye devam edin,biz de sürdüğünüz yerdekileri size anlatalım. Zaten ,ufaklık arabada rahat,merak etmeyin bir şey olmaz.?Siz arabayı ne kadar çok sürerseniz,onun zevki o değin artacak.?Hay gidi hay,şurada üzümler var. Sanki bağdan yeni gelmişler.Dipdiri,capcanlılar,iri iriler. Nereden geliyor? Turfanda,Şili'den,ya da oraya yakın bir yerden.Şili mi? Kaç gündür buradalar? Beş on gün oldu,diyorlar…Düşünün,Şili'nin(İstanbul'un Şile'si değil haaa) bir köyünde topluyorlar bunları..?Uzun yolculuklar sonunda buralara geliyor.
Bu üzümler bir süre bizim manavda bekliyor. Alıyorsun eve getiriyorsun,evde de üç beş gün bana mısın demiyor mübarek! İyi ama nasıl? Bunun için teknoloji harikaları var. Adına ilaç diyorlar. Üzümlere verilen bu ilaçlardan birinin etiketindeki faydaları sayalım örneğin:
-Dane büyüklüğünü arttırır
-Dane ağırlığını arttırır
-Dane şeklini daha düzgün olarak değiştirir,tam olgunlaşma da bile daneye parlak sarı yeşil rengini verir.
-Güçlü üzüm çöpüne rağmen dane sıkıca sapa bağlı kalır
-Dirençli kabuk sayesinde hasat ve hasat sonrası olabilecek yaralanmalar en aza iner
-Hastalıklara direnç katar.
-Kullanım dozu yükseldiğinde sofralık üzümlerde hasadı geciktirir,yüksek kalite ve standart sağlar,raf ömrü uzar.
Gerçekten yazarken yoruldum. Bundan sonra üzüm yer miyim,yemez miyim diye düşünmeye başladım.
Size de baygınlık geldi. Ama biraz daha sabır.?Başka şeyler de almak istiyorsunuzdur. Örneğin;
Et ve et ürünlerinin önünden geçiyorsunuz,Üzerinde Kayseri Mantısı yazıyor.
Hafta sonu Hanımın konukları varmış. Oh işte işi ucuza getiririz diyerek mantı alacaksınız. Durun bir anlatalım;
Reyondaki hanıma soruyorsunuz;
-Hafta sonuna kadar bozulur mu?
-Taaa Japonya'ya gönderiyoruz abla(abi),hiç merak etmeyin!
Siz de öyle düşünüyorsunuz. Ne güzel de vakumlular öyle!Eve gelip,attınız derin dondurucuya.?Hafta sonu derin dondurucudan çıkarıp,attınız sıcak suya. Haşlarken de şöyle bir tadına bakayım dediniz.?Berbat! Bu nasıl tat? Kıyması mı farklı ne? Cahillik içinde yüzen tüketicimize(okuyan size de) bir bilgi notu daha:”
O mantının raf ömrü uzasın diye içine konan azot gazının zamanla gıdayı zehirlemesinden kaynaklanan tat.
Şimdilerde adına“gıda gazı” diyorlar.
Bilgiçlik yapmaya gerek yok. Besinlerin raf ömrünü uzatmak için içlerini gazla dolduruyorlar…Örneğin taze etlere de oksijen gazı veriyorlarmış.Hep taze ve kırmızı görünsünler diye…Bunlar yasal. Girin internete”GIDA GAZI diye yazın göreceksiniz. Raf ömrü uğruna neler yediğimizi görün!
Çocuk bağırıyor:
-Ben cips istiyorum…
Bebeğinizi kıramıyorsunuz. Petunya ve karnabahar geni konmuş mısırlardan yapılan,allı pullu poşetlerde satılan,cipslerden alıyorsunuz.
Dahası var. Bunlar cips falan değil,yanmış patates,yanmış hamurlar…Çünkü hidrojene edilmiş yağlarda kızartılıyorlar(pişiriliyorlar)
Diyeceksiniz ki,sen zaten muhalifsin. Hep olumsuz yönden bakıyorsun. Bu gelişmeler,bu teknikler olmazsa,dünyadaki açlığın önüne geçilemez!
En kızdığım,en alçakça,en namussuz bir uydurma.
Açlığın nedeni,gıda üretimindeki yetersizlik değil ki…Tam tersine,bugün dünyada gıda üretiminde fazlalık var. Var mısınız bir matematik yapmaya?
Ey sahtekar köşe yazarları,ey sahtekar televole ekonomistleri iyice okuyun;bugün dünyada,tüm üretilen besinleri toplayıp,yaşayan insan sayısına böldüğünüz zaman,kişi başına günlük 2720 kilokalori gıda düşüyor(Çarşamba ve Bafra ovalarında çöpe atılan gıdalar hariç!) Bu hepimizi besler de,tostombalak yapar(80-90 kiloluk bir insana 1800 kalorinin yettiğini anımsatalım).Sorun gıda üretimindeki yetersizlik değil,aç olanların paralarının olmaması. Bir de savaş ekonomilerinin sürdürülmesi!
Ama daha da vahimi ne biliyor musunuz? Biz de,o süt,domates,üzüm gibi oluyoruz.
Neye ağlayıp,neye güleceğimizi birileri bize anlatıyor.Kimi sevip,kimden nefret edeceğimize de birileri karar veriyor. İnsan ilişkilerini artık klavye ve monitör üzerinden kuruyoruz. Tanımadığımız insanları düşman belliyoruz. Adına bilgi dedikleri rafine verilerle zihnimizi doldurup,enselerinde barkod yapıştırılmış mamül ürünler oluyoruz.
O zaman çok acele çıkmak gerek bu AVM den. Hadi durmayın,acele edin. Çıkın dışarı.Dışarıda yaşam var,oksijen var..?Bu yaşama bir de isyan edin!
“Ben eski sütçümü,yoğurtçumu istiyorum,Eciş büçüş domateslerimi,mis gibi kokan mısırlarımı,yamuk yumuk pembe domatesleri,öyle dümdüz hıyar istemiyorum,JE harfi şeklinde hıyar istiyorum deyin. Adını,sanını,derdini,tasasını bildiğim manavımı da istiyorum “deyin
İstemeye bir kez başlayın,arkası gelecektir. Böyle giderse,emin olun barkodu yapıştıracaklar ensenize! Gezi Parkı olayında olduğu gibi. İki ağacı istemeyle başlarsın,bir de bakmışsın bir orman kazanmışsın!
Okunma Sayısı: 5771
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.