CUMHURİYET İDEALİST İNSANLARIN ELLERİNDE BÜYÜR!(2)
10 Mayıs 2022, Salı 12:57Mevlüt , Türkiye'de ziraatı(tarımı) en iyi bilen biridir. Ankara'ya gelir. Ancak, Atatürk'ün çevresi tarafından horlanır. Öyle yerlerde yatıp kalkmaya başladı ki, hizmetçiler bile öyle yerlerde yatmıyordu. O sineye çekti…Nasılsa Paşa ile bir gün görüşecekti!
Köşke vardıklarında, Hayati, Mevlüt'ün yüzüne baktı. Beğenip beğenmediğini anlamak için. Mevlüt:
-Hayati Bey, ben bir araçla Ziraat Mektebi'ne gidip gelirim.
Bir de baktı, bir külüstür fayton hazırlanmış. O fayton onu Çankaya'dan Ziraat Mektebi'ne 1,5 saatte götürdü(Çankaya-Dışkapı)
Hikaye uzun. Uzatmayalım. Mevlüt'e Mustafa kemal çevresindeki o bilinen yapı her türlü zorluğu çıkarıyordu. Sabah yola düşen Mevlüt, öğleye doğru Çankaya'ya ancak varıyordu. Çankaya'da bu elitin dışındakilere yedirilen yemekler ona layık görülüyordu.
Çok uzun sürmeden, kendisine yapılan işlemi anlamıştı. Gazi'yi en yakından kuşatan bir çevre vardı. Genel katip Tevfik(Bıyıkoğlu), Özel Kalem Müdürü Hayati, Teşrifat Müdürü, yazar Ercüment Ekrem(Talu), Başyaver Rusuhi, Yaver Muzaffer Kılıç'tı. Bunların içinden Gazi'ye karşı çıkacak adam anasından doğmamıştı. Kuşatmışlardı …
Gazi'nin dişlerinin ağrıması yüzünden dışarı çıkmayışını fırsat bilen, bu zevat Mevlüt'ü hizmetliler kategorisine sokmuşlardı.
Oysa onu Çankaya'ya Mustafa Kemal çağırmıştı. Ankara Ziraat Mektebi'nde açılan bir sergide onun yaptıklarını görünce, bu adamı istiyorum dedi. Ama Mevlüt çok rahatsız oldu bu çevreden, Latife Hanım'la Paşa'ya haber göndererek bir müddet buralardan ayrılmak istedi. İstanbul'a gidip, burası için fidan vb . şeyler almak istiyordu. Paşa onu İstanbul Belediyesine gönderdi.
Bu arada, ona yapılanları öğrenen paşa, bu zevatı resmen biçti, budadı. Rezil etti!
-Siz nasıl insanlarsınız…Bir konuğa burayı mı yatacak olarak gösterdiniz? Gibi…
Mevlüt bir hafta sonra dönmüştü, fidanlarla, ekipmanlarla. O çevre tarafından bakın nasıl karşılandı.;
Hayati:
-Mevlüt Bey, Paşa hazretleri sizi görmek istiyor…Buralardan ayrılmayın.Birazdan Muhafız Birliği erlerinden biri gelerek:-Paşa Hazretleri sizi istiyor, Efendim, dedi.Hızlı bir şekilde M.Kemal'in yanına vardı:-İzmir'den gelen Mevlüt Bey, siz misiniz? Diye sordu
-Evet, Paşa hazretleri
-Hoş geldiniz! Sizin değerli bir genç olduğunuzu işittim. Mevlüt estağfurullah falan gibi bir şeyler demek isteyecekti ki, Paşa:
Zaten benim Bakanlıktan istediğim kişinin değerli olması gerekir!
Mustafa Kemal Onu bir yerde daha gördüğünü söyledi. Doğruydu. İzmir İktisat Kongresi'ne gittiğinde Paşa'ya bir buket çiçek sunan kendisiydi.
İzmir Sepetçilik ve Çiçekçilik Okulunun sepetini okul müdürü Zihni Derin, çiçeği öğretmenlerinden Mevlüt 'ün sunmasının uygun olacağını bildirmişti. İşte ilk tanışma buydu.
Aralarında sohbet koyulaştı. Bahçede bir küçük kayalık vardı. Bu paşanın kafasına takılmıştı. Dinamitle parçalatmaya kalksa, camlara falan zarar verebilirdi. Mevlüt hiç çekinmeden:
-Paşam, bu kaya belki de bir sanat eseri olabilir…dedi.
Uzatmayalım. Mevlüt çalışanların içinden İtalyanlar buldu. Taşçılar, inşaatçılar buldu. Kayayı içinden, kıyısından köşesinden kesti biçti, basamaklar yaptı. İçinden sular akan bir kaya ve önünde havuz…
Mevlüt'ü yanına alarak gezmeye, bahçede yapılacakları istemeye başlad
-Şurası benim yatak odam, karşısında yeşillik isterim.
-Şuralara dağlardaki keçiyolu, patikalar var ya onları da yapalım.
Mevlüt o kıraç, Çankaya'yı cennete çevirdi kısa sürede. Ama asıl büyük bomba gerideydi. Paşa:
-Mevlüt Bey, Ben Ankara'da bir çiftlik kurmak istiyorum . Bir yer bulmak için arazi arıyoruz. Bundan sonraki gezilerde senin de bulunman gerekli. Bu çiftlik görevini sana veriyorum.
O çevre yine Mevlüt'e ayak bağı olmaya devam ediyordu. Paşa ile arası bozuldu bozulacaktı. Bir gün kendini toplayarak, her şeyi anlattı.Paşa kükredi sanki. O günden sonra Mevlüt rahat etti. Ve o köşk ve çevresini cennete çevirdi. Paşa'da tüm konuklarına onu tanıtmaya başladı.
Ama, boş durmadılar. Çalıştırmak için yeterli eleman vermediler, araç vermediler..Oradan ayrılmak zorunda kaldı.
İki üç yıl Rize'de, Ordu'da Ziraat memurluklarında bulunduktan sonra, İzmir Parklar Müdürlüğü'nde görev gördükten sonra, kurulmasına başlanan Gazi Orman Çiftliği'ne alındı. Vaktiyle buranın Müdürlüğü'ne getirilmek istenen genç adam, Mustafa Kemal'ce anılarak yine oraya aldırılmıştı.
Gazi, elbette, onun haksızlığa kurban gittiğini anlayacak, onu yine kendi adamları arasına katacaktı. Ne var ki ona verilmesi düşünülen, belki de kesinleşen Gazi Orman Çiftliği(sonradan Atatürk Orman Çiftliği) Müdürlüğü'nde, şimdi, genç adamı yükselmek üzere bir koz olarak kullanmaktan çekinmeyen, Tahsin Bey bulunuyordu. Orası artık, onun çiftliği gibi bir şey olacaktı. Ancak, Mevlüt, çiftliğin gerçek kurucusunun yanında sonuna dek çalışmaktan sonsuz mutluluklar duyacaktı!
İstanbul'dan Samsun'a Ziraat Fen Memuru olarak atamışlardı. Aslında Sivas'tan Ankara'ya orada kalmak için gitmişti. Ankara'da Bekir Sami Bey'i görmesini istediler. Bekir Sami Bey o sıralar Yurt dışına çıktığı için, görüşememiş, Samsun'a vardığında. Yolları Laz Osman Bey(Topal Osman) ve adamları kontrol etmektedir.
Bir gün Hükümet Konağı'ndan içeri girerken elinde bastonuyla subay kılığındaki Topal Osman'la karşılaştı.
Topal Osman, genç adamı tepeden tırnağa süzerek:
-Sen kimsun; buraya ne araysun? Diye sormuştu.
-Ziraat Memuruyum ağa,
-Geç öyleyse , pakayum!
Samsun'dan Sivas Ziraat Mektebi Müdür muavinliğine atanmıştı.
Hikayeyi artık anlatmıyorum. Bu ülkede başarı cezasız kalmaz derler ya. Mustafa Kemal Atatürk'e rağmen bile bunu yapacak bir sürü aymaz bulunuyormuş.
O Mevlüt'ler biçile biçile bir kilo şeker, bir litre çiçek yağına muhtaç hale getirildi ülkem.
Okunma Sayısı: 6311
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.