CUMHURİYET ERDEMDİR,MUSTAFA KEMAL ADAMDIR!
26 Ekim 2023, Perşembe 15:58100. yılına varan, Türkiye Cumhuriyeti, 20.yüzyılın geniş kapsamlı bir çok atılımları içinde tek başarılı olanıdır. Bu devrimin öncüsü, mimarı, uygulayıcısı olan Mustafa Kemal Atatürk de, başka devrimcilerle hiç karşılaştırılmayacak bir biçim ve ölçüde, yalnız kendi ulusunun değil, tüm uygar insanlığın kalıcı sevgi ve saygısını kazanan tek büyük kişilik olarak belirmiştir. Evet,20.yüzyıla damgasını vuran devlet ve siyaset adamı, hiç kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Niçin? Çünkü Atatürk, önderliğinin en görkemli ürünü olan ve 100. Yıldönümünü kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti'ni, öyle ilkelere dayandırmıştır ki, bu ilkeler tüm uygar insanlığın özlemini çeke geldiği demokratik toplumsal düzenin hem ulusal, hem de uluslar arası düzeydeki gereklerini, tutarlı ve içtenlikli bir biçimde karşılayabilecek niteliktedir. Atatürk, bu ilkelere dayanarak ve yine tüm insanlığa örnek bir ulusal kurtuluş savaşıyla iç içe, tam anlamıyla bir uygarlık tasarımı(projesi) değerinde bir demokratik toplum mühendisliği sergilemiştir.
İnsanlık bugün hala, iç ve dış sömürüden arınmış bir toplumsal yaşamın özlemi içindedir.
İnsanlık hala insan ve yurttaş hak ve özgürlüklerini, hem siyasal ve düşünsel, hem de ekonomik ve toplumsal içeriği ile gerçekleştirmenin özlemi içinde bulunuyor.
Uluslararası ilişkilerin, Atatürk'ün belirttiği gibi, başka ulusların haklarına saygılı ve kıskançlıktan, aç gözlülükten, kinden arınmış, çifte ölçülülükten, başka deyişle ikiyüzlülükten temizlenmiş bir yapıya kavuşturulması; ulusların yaşamı tehdit edilmedikçe savaşın cinayet sayılması ve böylece silahlanma yarışının sona ermesi yine uygar insanlığın karşılanamamış bir özlemi olmakta süregitmektedir.
Tüm bu yaşamsal önemdeki özlemlerin karşılanabilmesi ancak bir uygarlık projesi niteliğinde yaklaşım ve programla olanaklıdır. Uygarlık projesi demek, insan yaşamı için zorunlu olan temel işlevleri, bilimin ve teknolojinin ulaştığı gelişim aşamasına uygun biçimde ve kurumlaşmış olarak gerçekleştirebilecek bir toplumsal yapı kurma ve işletme projesi demektir.
İşte Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen Türk Devriminin ve O'nun ürünü olan Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerine kurulduğu ilkeler, tümüyle böyle bir uygarlık projesi oluşturacak değerdedir. 20.yüzyılda iktidarda oldukları sürece, yüz milyonlarca insanın önderi gibi görünen nice siyaset adamı ardında düş kırıklıkları, yıkımlar ve tiksinti bıraktığı halde, yalnız Mustafa Kemal Atatürk'tür ki, hem ulusunun hem de tüm uygar insanlığın eksilmeyen değerbilirlik, saygı ve sevgi duygularını elde etmeyi başarabilmiştir. Çünkü en görkemli yapıtı olan Türkiye Cumhuriyeti ,bir yandan engin bir özgürlük ve bağımsızlık aşkıyla yurt sevgisinin, öte yandan bilimsel kafa yapısının bileşimi üzerine dayalıdır. Bugün de Türkiye cumhuriyetinin tüm gücü, onuru ve uygar insanlık ailesi içindeki saygınlığı bu özelliğinden kaynaklanmaktadır. Tüm güçlükleri ve sorunları ise, iç ve dış sömürücüler tarafından bu ilkelerden uzaklaştırılmak istenmesinden ileri gelmektedir. 100.yıldönümünü kutlarken, cumhuriyetimizin bu gerçek temellerini tüm yurttaşların bilincinde tazelemek, uygar insanlığa bu özelliğimizi her olanakta sergilemek, içeride de, dışarıda da gücümüzü, onurumuzu, saygınlığımızı arttıracak çok yerinde ve yararlı bir davranış olacaktır. Cumhuriyet kurumlarının değerini bilmek de, insanlık tarihinin bugüne değin kaydettiği 2-3 büyük dahiden birisi olan Atatürk'ün değerini bilmek de, Türk ulusunun uygar insanlık gözünde saygınlığını arttırmaktadır. Bu değerleri anlamamış olmak, bir insan için de, bir ulus için de, hele hele kendini iktidar sahibi görenler için de yüz karası olurdu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ve ona dayanak olan Atatürk ve onun ilke ve devrimlerinin önemini belirten yabancı, bilim, sanat ve siyaset adamları da çoktur.
Gelin bunlara birkaç örnek verelim:
Ünlü Fransız insanlık sever(hümanist Georges Duhamel ”Ne Cromwell ne Robespierre, ne Lenin ve ardından gelenler, önderlik ettikleri ulusu bilim felsefesi, düşünme yöntemi, kısacası geleceğini değiştirme yoluna götürmeye kalkışmışlardır. ….Türkiye, Mustafa Kemal'in itmesiyle kendisine yalnız becerikli işçiler, teknisyenler ve mühendislerin yeterli olmadığını, tersine, işlere asıl yön veren bilim filozoflarına, yöntem kurucularına gereksinimi bulunduğunu kavradı. Mustafa Kemal, böylece bütün insanlığın içinde çırpındığı uygarlık bunalımının temel sorununa, yani çağdaş bilimin sağladığı güçlü teknolojinin nasıl kullanılacağı sorununa en geçerli yaklaşımı getirdi”
Bu satırları yeniden açıklamaya gerek var mıdır?
Yine tanınmış bir Alman filozofu Herbert Melzig ( Kemal Atatürk; Türkiye'nin Çöküşü ve Yükselişi” adlı kitabında aynen şu değerlendirmeyi yapmıştır:
“Eski çağın büyük filozofu Eflatun'un “Ya yöneticiler filozof(yani bilge kişi),ya da filozoflar yönetici olsalar!” yolundaki iki bin yıllık dileği, ilk kez 20.yüzyılda Atatürk'ün kişiliğinde tam olarak gerçekleşmiş bulunuyor. Atatürk bir dahi, bir düşünür olarak ulusunun yazgısını eline almış, bu ulusla atıldığı bağımsızlık savaşı ile ve başka ulusların haklarını koruyan bir barışla insanlığa görkemli bir örnek vermiştir. Yeni Türkiye Atatürk'le yalnız İslam anlayış ve görüşlerini değil, aynı zamanda Avrupa'nın düşünme biçimini de aşmıştır. Türkiye bir dürüstlük, içtenlik ve gerçekçilik politikası gütmekte ve bu yüzden tepkilere, başarısızlıklara uğramamaktadır.
Bu nitelikleriyle Türk Devrimi ve Atatürk İlkeleri yalnız Türk ulusu için değil, aynı zamanda yeni bağımsızlıklarına kavuşan ülkeler için de örnektir…
Atatürk ve Cumhuriyetten söz edilince, O'nun devrimlerinden söz açınca, laikten söz etmemek, bir şeyleri noksan söylüyoruz demektir. Atatürk'ün laiklik anlayışını, laik devrimini anlamayan içte aymazlar var maalesef! Ama, ülkemin dışındaki insanlar bile bunun önemini belirtmeden geçemiyorlar.
Zamanın Fransız Başbakanı Prof. Heriot şunları söylemiştir.
“Paşa, size nasıl hayran olmamayım? Ben Fransa'da laik hükümet kurmuştum. Bu hükümeti, Papa'nın Fransa'daki temsilcisinin yardımıyla papazlar devirdi. Siz ise bir halifeyi kovdunuz ve gerçek anlamında laik bir devlet kurdunuz. Siz bu bağnazlık içinde laikliği bu topluma nasıl kabul ettirdiniz?
Türk devriminin yapılış biçimiyle de bir uygarlık tasarımı değerinde olduğunu gözlemleyen bir başka kaynak da Birleşmiş Milletler Eğitim, bilim ve kültür kuruluşu olan UNESCO'dur. UNESCO, Atatürk'ün yüzüncü yıldönümünü tüm üye ülkelerde kutlama kararı alırken gerekçe olarak O'nun Devrimciliğini şöyle nitelemiştir.
“Uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş, gelecek kuşaklar için örnek olacak; eğitim, bilim ve kültür alanlarında olağanüstü bir devrim.”
Tüm bunlara Atatürk'ün yaklaşımı nasıldır diye soracaksanız, sözü O'na bırakalım:
“İnsanları mutlu edeceğim diye onları birbirinin boğazına saldırtmak, insanlık dışı ve son derece üzüntü verici bir sistemdir. İnsanları mutlu edecek tek araç, onları birbirine yaklaştırarak, onları birbirine sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi gereksinimlerini karşılamaya yarayan davranış ve güçtür. Dünya barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu, ancak bu yüksek ülkü yolcularının çoğalması ve başarılı olmasına bağlıdır.
Mustafa Kemal Atatürk deyince hemen akla gelen bilimsel düşünce yapısı, öteki demokratik yönetimdir. Yaşamda en doğru yol gösterici bilimdir ilkesi ve devamında Egemenlik kısıtlamasız, koşulsuz ulusundur. ilkesi O'nun düşüncesini en açık şekilde anlatır.
Mustafa Kemal'in Cumhuriyet anlayışında ”Ulusa ait işler, ulustan gizli edilemez” olmazsa olmazdı
Biliyorum, kara günlerden geçiyoruz. Başka ideolojiler, bilimler, şablonlar aramaya gerek yok, Atatürk devrimleri ve ilkelerini uygulamak en büyük yurtseverlik ve devrimciliktir. Yazımıza nokta koymadan, Ozan Bedri Rahmi Eyüpoğlu ve Yunus Emre'den birer dörtlük sunmak istiyorum
“Kırmızı gülün alı var;
Kolay kolay gelir miydi bir Mustafa kemal?
Bir Mustafa Kemal yetmedi bre şahin, aman!.../Bir Mustafa kemal daha!,,,
Böyle demişti Bedri Rahmi. Ama Yunus altı yüz yıl öncesinden şöyle seslenmişti:
“Çeşmelerden bardağın
Doldurmadan kor isen,
Bin yıl daha beklesen
Kendi dolası değil!”
Mustafa Kemal çeşmesinden bardaklarımızı doldurabilmek, O'nun düşüncelerini, duygularını anlamakla olur. Ancak o zaman bu düşünce ve duygular, Türk toplumunun yani hepimizin ortak aklı, ortak vicdanı olabilir.
Bu duygularla Cumhuriyetimizin 100 Yılını en içten duygularla kutlar, hepinizi Atatürk'ün aydınlık yüzüyle selamlarım.
Okunma Sayısı: 358
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.