ÇERNOBİL YALANLARINDAN, KORONAVİRÜS YALANLARINA
28 Nisan 2020, Salı 11:35
*Benim oğlum hala çay içmiyor…
*Ankara'da yaşıyor, musluk suyu içmiyor, içemiyor..
26 Nisan 1986…Ukrayna'nın Pripyat kentindeki ÇERNOBİL NÜKLEER SANTRALİ'nin 4 numaralı reaktöründe 31 kişinin ölümüne yol açan bir patlama meydana geldi. Uluslar arası Nükleer Olay Ölçeği'ne göre bu facia, bugüne kadar yaşanan en büyük nükleer kaza kabul edildi.
Orada kaç kişinin öldüğünü, kaç kişinin sakat kaldığını hala bilmiyoruz. Ama Çernobil'in radyasyon bulutları benim ülkemin üzerinden yayılarak geçti. Devleti yönetenler yine bugünkü gibi yalan konuştular. “Türkiye bu durumdan etkilenmemiştir” Koronavirüsün ilk konuşulduğu günlerde Türkiye'yi yönetenlerin demeçlerini düşünün!
Oysa, Doğu Karadeniz dahil ülkemin birçok yerinden radyasyon yüklü bulutlar geçmişti! Oradaki topraklara, bitkilere, hayvanlara bulaştı bu nükleer artıklar.
Yahu çok basit toprak tahllileri yaptırılmadı. Bitki ve meyveler üzerinde araştırmalar yapılmadı. Oysa dünya bunları yaptı. Etkilenen ülkeler, o yıl tarım politikalarını yeniden gözden geçirdiler…
Ülkemi yönetenlerden bir bakan (Cahit Aral) televizyonlara çıkıp, “Çayda radyasyon yoktur…” diyerek, ince belli çay bardağıyla poz vermişti(Günahı boynuna gerçek Rize çayı mı içte , başka bir şey mi bilmiyoruz)
Bakan, Televizyonlarda bunu deyince, biz ailecek çay içmeyi bıraktık. Ayva yaprağı dahil, ıhlamur, tarçın vs içmeye başladık . Oğlum daha on yaşlarındaydı. Oradan kalma mıdır nedir, hala çay içmez!
Aynı şekilde yıllar sonra Ankara Belediye başkanı İ.Melih, Televizyonlarda, “Ankara'nın suyu sağlıklıdır” diyerek, bir bardak su içince(Tabii iki musluk suyu değildi!) oğlum o günden bu yana artık Ankara musluklarından su içmiyor, yemekte bile kullanmıyor.
Çünkü bu ülkede, ne yapıp yapmayacağımıza politikacılar, özellikle yönetimdekiler karar veriyor.
Onlar ne derse tersi oluyor. Ona göre hareket ediyoruz. Aklı olan öyle yapar. Bir küçük örnek daha verip, öteki konuya geçmek istiyorum. Damat, hayaller prensi, dolar şöyle düşecek falan deyince, bir dostuma”Ev alma, git döviz al dedim. “Euro 6.230 TL idi… “Hocam buradan yukarı nasıl çıkar ki , “dedi. Ben de”Benim bir bildiğim yok, devleti yönetenler düşecek diyor, hep tersi olur da… Benim dediğimi yaptı. 100 bin eurosu vardı.
Bakın bir çırpıda şu kısacık ömrümüzde, yaşantımızı ilgilendiren ne yalanlar söylendi;
-YSK, “Bir şey olmadıysa da bir şey oldu” diyenlerin yalanlarına ortak oldu
-TÜİK her gün yalan söylüyor.
-Tarım bakanı, ithal et getirmedik derken, danalar tır içinden, bakana bakarak”Mööö! Diye bağırıyor.
Daha onlarca sayabilirim.
KORONAVİRÜS DUYULMASINDAN BU YANA NE OLDU?
Duyulur, duyulmaz bilim insanları, başta Türk Tabipleri Birliği(TTB) bağır bağır bağırdı. Aman dikkat dediler. Hemen önlemlerimizi alalım. Birçok etkili ve yetkili insan bağırdı.
-Okullar tatil edilsin!
-Tüm sportif karşılaşmalar yapılmasın!
-Yurt dışına geliş gidişler engellensin!
-Hemen testler yapılmaya başlansın.
-Sınırlarımızı kapatalım!
Bizi yönetenlerden hiç kimse bunlara kulak asmadı.
Okullar tatil edilmedi. Futbol maçları devam etti. (hiç sevmem ama) Fatih terim, çıktı bağır bağır bağırdı.” Ne maçı, ne sporu “dedi. Rıza Çalımbay ve aklı başında tüm insanlar ne maçı dedi . Dedi de dedi.
İnadına yapar gibi, Mekke'ye, umreye insanların gitmesine izin verildi.
Hani izin verildi. Tamam, gelince karantina bile uygulanmadı.
İzninizle bir hesap yapmak istiyorum. Sayın Sağlık Bakanı şöyle diyor:”Bir kişi en az 16 kişiye bunu bulaştırıyor…” Umreye kaç kişi gitmiş? 21 bin x 16=336.000 eder. Biz biraz daha insaflı olalım, bunların yarısı virüs yaymış olsun 168 bin eder.
25 Nisan 2020 tarihi itibariyle Türkiye'de vaka(olgu) sayısı: 107 773 müş…(Ben inanmıyorum!)Bakan kendini yalanlıyor!
Sadece umreden gelenlerin karantinaya alınmaması , oraya gitmelerine izin verilmesi, hiçbir sıkıntımız olmasa bile bizi bu belaya sokmak için yetti derim.
AÇIKLANAN RAKAMLARA DA SAĞLIK BAKANINA DA GÜVENMEMİZ ZOR!
Başta TTB olmak üzere, namuslu sağlık çalışanları, bilim insanları, hekimler, bu rakamların gerçek olmadığını söylüyor. Bakan, her gün çıkıyor,
Sayın C. Başkanımızın…” diye söze başlıyor. İşte oradan yalanlar, gerçek olmayan rakamlar sayılmaya başlıyor.
Çünkü; Göbels de, Göring de, Himler de ve ötekiler de söze başlarken” Heil Hitler…” diye başlardı…
Bakan hiç ama hiç samimi olamamıştır. Olamıyor.
TBMM'ne sağlık çalışanlarına yapılan şiddete karşı, CHP-İYİ Parti tarafından verilen bir yasa teklifi vardı. AKP-MHP oylarıyla reddedildi.
Gelen tepkiler üzerine bu kez bu ikili(AKP-MHP) aynı teklifi verdiler. Bakan şöyle dedi:
-TBMM'deki tüm partili M.?vekillerine sesleniyorum; bu teklife lütfen destek verin. Olmadı sayın bakan, tüm güveninizi kaybettiniz. Tüm kişiliğiniz, yerle bir oldu. Çünkü bu çağrıyı CHP-İYİ Parti verdiğinde yapsaydınız, size güvenebilirdik. Artık sizi samimi görmemiz için hiçbir neden yoktur.
Bir başka şey daha. Bir bilim kurulu var. O insanların çoğuna güveniyorum. Onların dediklerine bakıyorum(Önceliğim TTB) bu kuruldan bir temsilci seçilir, basın açıklaması ona yaptırılır. Bunu Devlet Bahçeli bile istedi. Olmaaazzz! Çünkü saray izin vermez… Ya basın çok karmaşık soru sorarsa, bu bilim insanlarına da güvenilmez ki canım!
O nedenle, ben sağlık bakanına güvenmiyorum. Verdiği rakamlar, sonuçlara şüpheli bakıyorum.
Ben dahil, kim istemez bu beladan kurtulmayı. Ama güven bir kez kaybolunca…
Şu anda Türkiye'de Cumhuriyet'in kurduğu bir sağlık sistemi var. Onun sayesinde, bazı şeyler iyi yapılıyor. Eğer bu bakana ve bu yönetime kalsa Türkiye'nin yarısın kaybederdik!.Hani derler ya”Yalandan kim ölmüş!?...?Tamam yalan diyen ölmemiş, ama yalanı yiyen ne olmuş.
Sözlerime Can Yücel'den bir alıntıyla son vermek istiyorum:
“Ne kadar yalansız yaşarsak, o kadar iyi….”
Okunma Sayısı: 3384
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.