LAÇİNNN
s
Muğla
20 Kasım, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

BİLİM İNSANLARINI RAHAT BIRAKIN!

31 Mart 2022, Perşembe 16:46
*Eğer Galile olmasaydı dünya hala dönmüyordu!
*Newton, Pasteur, daha niceleri…
*Biz ve bizim gibi ülkeler bilim insanlarını yok etmeye çalışır…
Dünyayı bırakın, Türkiye'den de onlarcasını sayarım. Yok edilen, lince uğrayan bilim insanının. Ama bugünlerin konusu sağlık ve özellikle koronavirüs olduğundan sadece o sınırda kalmaya çalışacağım. Bir de Muğla ile biraz ilintili…
1927 yılında Mersin'in Mut ilçesi Kürkçü Köyünde  doğmuştu. İlk ve ortaokulu  köyünde ve Silifke'de okumuştu. Parasız Yatılı sınavını kazanarak, Kayseri Lisesi'ni bitirir. 1946 yılında Askeri tıp okuluna girer. 1952 yılında mezun olur. Askeri doktor olarak 5 yıl hizmet verdi. 1957-1961 yılları arasında Gülhane Askeri Tıp Akademisi'de(GATA) genel cerrahi uzmanlığı okudu. 1962 'de ordudan istifa etti. Muğla Devlet Hastanesi'nde göreve başladı. 1969'dan sonra baş hekimliğini de yaptığı Muğla Devlet Hastanesi'nden 1974'te emekliye ayrıldı, İstanbul'a taşındı. 
Tedavi olarak iyileşen hastaları 20 Eylül 1973'te Ankara'da yapılan 4. Balkan Tıp Günleri sempozyumunda takdim etmişti. Bu sempozyuma katılırken amacı; bilim dünyasının dikkatini etki mekanizması klasik kemoterapi ilaçlarından çok farklı ve bazı olgularda kanserin türüne bakmaksızın etkili olan N.O. tedavisine çekmekti. 
Kendisi bunu şöyle açıklıyordu:
       "Ben cerrahım. 1962'de Muğla Hastanesi'ne atandım. Tatil günlerimde çevre köyleri geziyordum. Oralarda köylülerin  cilt kanseri olan yerlerine zakkum yapraklarını koyduklarını gördüm.Ankara Hıfzıssıhha'da bir araştırma yaptım ve orada Fransızca bir kitap gördüm, içinde şöyle bir cümle vardı OLAENDER BİTKİSİNİN(ZAKKUM) BİLEŞİMİ TAM ARAŞTIRILSA BİR İLAÇ HAZİNESİ OLDUĞU GÖRÜLÜR…)Acaba bundan ilaç nasıl yapılır diye araştırmaya başladım. O sırada bana cilt kanseri bir hasta başvurdu. Kadını ışın tedavisine gönderdim, ancak gitmedi. Zakkumun özsuyundan bir pomat hazırladım,yaraları iyileşti. Sonra araştırmaya başladım. 
Bir Televizyon programına çıktı. Zakkumun kanser tedavisinde çare olabileceğini anlatmaya çalıştı. Duman ettiler. Çeşitli lobiler öyle bir saldırı başlattı ki, adamcağız toplum içine çıkamaz oldu. "Üçkağıtçı, şarlatan,sahtekar,yalancı" diye toplumsal linçe uğradı. Adamı konuştuğuna pişman etmişlerdi: Sonunda çareyi Amerika'ya kaçarak bulmuştu. Ben o yılları çok iyi anımsıyorum. Özal iktidardaydı. O'nun sahiplenmesi bile yetmedi. İlaç tekelleri, emperyalist pislikler güçlü çıktı. Hepimiz de yukarıdaki sözlerden benzerini söyledik maalesef!
Kimdi? Zakkumcu Ziya öyle anıldı. Bu sıfatla toplumun hafızasına kazıttırıldı. Doktor Ziya Özel…
Aradan  çok yıllar geçti. Çalışarak,aklı ve bilimi kullanarak yararlı işler yapmanın suç olduğu güzel ülkemde bir duyduk ki:
"Genel cerrah, Operatör Dr. Ziya Özel'in zakkum ekstreli kanser ilacı için Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi(FDA) ilk olumlu raporunu verdi. ABD onkoloji Birliği, patenti Dr. Ziya Özel'e ait olan zakkum bileşimli kanser ilacının FDA tarafından yapılan Faz 1 deneme çalışmasının başarıyla sonuçlandığını açıkladı. 
Söz konusu ilacın, kanserin gelişimini engellemek dışında, AİDS ve Hepatit-C ve bağışıklık sistemini zayıflatan diğer hastalıklar için de etkili olduğu bildirilirken bunun, maddenin piyasaya sürülmesi anlamına gelmediği belirtildi.
Kapış kapış gitti. Türkiye'de bir çok kişi internet üzerinden  1500-2000 dolara dolandırıldı. İlacın sahtesini üreten Honduras köşeyi döndü.
Kendisi bir bilim insanına yakışır şekilde şöyle diyordu:
"Benim yaptığım zakkum ekstresi,kanser ilacı değil. Bu vücudun bağışıklık sistemini güçlendiren bir sistem. Sadece iyilik yapmak istiyordum, mücadelem buydu. Neredeyse vatan haini ilan edildim. Benden bu kadar yoruldum ve bıraktım. Günün birinde bu ilaçlar yurt dışından ithal edilecek . Eğer daha evvel harekete geçebilseydik Türkiye'nin kimseye borcu kalmazdı" dedi ve Türkiye olarak onu bir kez daha gömdüler(Gömdük demiyorum. Çünkü ben onu gömenlerden değilim!)
Peki nereden çıktı Ziya Özel? Geldik 2020'ye. Ne kadar benziyor siz karar verin;
1961 yılında Babaeski'de dünyaya geldi. Tıp eğitimine Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başlamış, ardından Samsun 19 mayıs Üniversitesi'nde iç hastalıkları uzmanlığı, İstanbul Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde ise hematoloji üst ihtisasını tamamladı. 2009 yılana kadar Trabzon KTÜ'de transplant ünitesi sorumlusu olarak çalışmalar gerçekleştirdi ve aynı zamanda Türkiye'nin ilk işlem laboratuarını açtı. 
Kanser aşısını yapmak istedi hedef oldu. Henüz 38 yaşında iken profesör unvanını aldı. 2017 yılında Amerika'dan kan ve kök hücreden yapay deri üretti ve bununla "En iyi deneysel Araştırma Ödülü"aldı. Aşıdan önce üzerinde çalıştığı kanser aşısı nedeniyle hem İsrail hem ABD ilaç sektörünün hedefi oldu(Ziya Özel'in başına gelenlerin aynısı…)
FETÖ'nün Ergenekoncu diye  ilk hapse attığı(Silivri) bilim insanı.
2018 Men of the Year Bilim Ödülü töreninde yaptığı konuşma ile hafızalarda yer etti:
"Buraya gelmemde tabii ki yaptığım işlerin etkisi oldu. İyi bir zafer kazandık doğruydu. Ama beni buraya getiren bir şey vardı. Çok duyguluydum ödül haberini aldığımda. Çünkü o gün bir çocuk evinin önünde vurulmuştu. Onu korumak için bir astsubay üzerine kapanmış ve üzerinden 41 kurşun çıkmıştı. Ben o gün dayanamadım. Ödül haberimi aldıktan sonra ben bu ödülümü Eren Bülbül'e, bu şehit astsubayıma ithaf ediyorum. Aslında beni buraya getiren Eren Bülbül'ün ailesine, şehit astsubayımın ailesine ve şu an Afrin'de olan tüm Türk çocuklarına selam ediyorum. Bilgiyle kalın"
Şu anda kendisini ve vefakar ekibini laboratuara kapatarak her türlü riski göze aldı. Yaklaşık bir aydır çalışıyor. İlk günlerde herkes ne övgüler düzüyordu. Alkışın bini bir paraydı. 23 Nisan'da müjdeyi vereceğim diye açıklama yapmıştı. Herhalde heyecana kapıldığından irili ufaklı(çok bilmiş) büyüklerinden icazet almadan bir açıklama yaptı(!)
Dakika geçmedi. Linç kampanyası başladı. 
İkinci bir açıklama yaptı. 
Biz bir ilaç bulmadık. Biz bir ilacın COVİD-19 tedavisinde kullanılabileceğini öngördük, ayrıca bugünlerde dünyada başka araştırmacıların da benzer düşünceleri olduğu görülmekte…"
Değirmenin taşları dönmeye başlamıştı bir kere. Öğütülecekti!
Sağlık Bakanı akşam saatlerinde bu değerli vatansever bilim insanının fişini çekti. Onu özel bir ilaç şirketinin temsilciliğini yapmakla suçladı. Çok ağır konuştu. Neredeyse "Cepçi" diyecekti. Hani köprü müteahhidi seviyesine indirecekti!
Bu değerli bilim insanı şöyle diyordu:
"Biz ilacın firma ve marka ismi vermemek için farmakolojik ismini kullandık "dedi. Ama kaynayan kazanın içine atılmıştı bir kez. Sesine kulak veren olmadı. Yandaş ve yalakalar(Çoğu FETÖCÜ olduğundan eskiden kalma  kuyruk acıları var!) aldıkları işaretle" ham" etmeye  devam ettiler. 
Bu değerli insan, şu anda gönüllü karantinada. Hem de bin bir türlü virüs, bakteri ortamında.
Kim mi?  Ben, adını bu koronavirüs olayından sonra  duydum.PROF.DR. ERCÜMENT OVALI…
Son zamanlarda yazdığım, paylaştığım yazılar içinde,  en duygulandığım yazı bu olmuştur. Öteki de Köy Enstitüleri…
Ercüment Hocamın başına, sayın Dr. Ziya Özel'in başına gelenler gelmez de, onu da Amerikalara falan kaçırmayız. Te

Okunma Sayısı: 9171

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.