YANGINA KÖRÜKLE GİTMEK
06 Aralık 2019, Cuma 10:21Genç bir bayan hala havaların güzel gittiği bir kış günü, bir Pazar günü sahil kasabalarından birinde geziyor. Ne yapacağı konusunda pek bir planı yok. Amaçsız bir şekilde dolaşmaktan sıkılıp sahilde sahibini tanıdığı bir restoranda oturuyor. Zaten o kasabada onun tanımadığı, ya da tersine onu tanımayan yok gibi. Amacı sadece biraz oturup bir çay içip, etrafa bakınıp orada da biraz zaman geçirmek. Çay faslından sonra kalkıp evine gitmek niyetinde iken karnının acıktığını hissediyor, burada bir şey diyeyim diyor. Restoranın tanıdığı bayan sahibine „ablacım bana bir balık hazırlar mısın diyor“. Nefis bir şekilde hazırlanmış, yanında rokası falan olan balık tabağı gelince de afiyetle yemeğe başlıyor. Bayan güzel olunca zaten onu tanıyan tanımayan herkesin dikkatini çekiyor. O yemeğini yerken o restoranın müdavimi bir bey de oraya doğru geliyor. Restoran sahibi, yani onun ablacım diye hitap ettiği bayan o beyi daha uzaktan gördüğünde yemek yiyen bayanın yanına gelip „bak şu gelen bey de senin meslekdaşın sayılır“ derken, oraya yaklaşmakta olan bey de bunu duyuyor, fırsat bu fırsat deyip, „ Merhaba Sertap hanım ben Hasan, ben sizin hakkınızda çok şey duydum, aslında sizin de beni uzaktan tanıdığınızı tahmin ediyorum“ deyip, nasıl olsa o restoranın da müdavimi ya, sormağa bile gerek görmeden o bayanın masasına oturuyor, eee güzel bir bayanla birlikte oturma fırsatını kaçırır mı hiç. Bu güzel bayan, yani Sertap hanım, sevecenliği, güler yüzlülüğü ile tanınan, öyle hiç tanımadığı halde yanına yanaşanlara bile ters davranmayan melek ruhlu, iyi niyetli biri. Bu defa da etrafta bir sürü boş masa varken lop diye karşısına oturan Hasan beye de karşı çıkmıyor. Hasan bey, „ben de sizinle bir çay içeyim, aynı meslekteniz biraz laflaşırız“ diyor ama niyeti başka. „Aaa ne güzel balık yiyorsunuz benim de canım çekti“ deyip o da tanıdığı restoran sahibi bayandan balık ısmarlıyor. yanında da rakılar. Hasan beyin tesadüf gibi bir havayla fırsat yaratıp oturduğu meslekdaşının masası, sonunda balık ve rakı keyfi, limanda denize ve teknelere karşı güzel bir manzaranın da etkisiyle romantik ve saatler süren bir ortama dönüşüyor. Üstüne birer de şekersiz Türk kahvesi derken, güya meslektaş olmalarının ana konu olduğu sohbet konudan konuya atlıyor. Bu arada Sertap hanımın çok uzaklarda oturan, bir fırsatta tanıştıktan sonra sadece Whatsapp'la haberleştiği, ama Sertap hanımın güzelliğinden, sevecenliğinden, işindeki başarısından etkilendiğì için arkadaşlık ettiği bir başka bey de tesadüfen Sertap hanıma mesaj gönderip, ne yaptığını soruyor. İyi niyetli Sertap hanım da „balık yiyorum“ diye cevap yazıp, balık tabakları ile donanmış masanın bir fotoğrafını çekip gönderiyor. Karşılıklı iki tabak olan donanmış masanın fotoğrafını gören kıskanç huylu arkadaşı „kiminle yemek yiyorsun?“ diye mesaj gönderince Sertap hanım da onu daha da kıskandırmak için „yeni tanıştığım bir beyle“ diye cevap yazıyor.
Hasan beyin Sertap hanımla akşam yemeği orada bitmiyor, hava güzel, içilen rakılar da ortamı rahatlaştırmış ya Sertap hanıma „gelin şu sahilde birlikte yürüyelim, dalgaları seyredelim“ diyor. Aslında olumlu bir cevap beklemiyorken Sertap hanımın hiç de itiraz etmemesi keyfine keyif katıyor. Çok güzel bir bayanla limanda denize bakarak yemek, şimdi de karanlıkta sadece teknelerin denize düşmüş ışıklarının çok az aydınlattığı sahilde birlikte romantik bir yürüyüş. Hasan bey içinden „başıma talih kuşu kondu, bundan sonra da gel yine biraz meslekten konuşalım diye sık sık davet ederim“ diye düşünüyor. Ama o gece o uzakta olup da sadece Whatsapp ile Sertap hanımla haberleşebilen kıskanç arkadaşı bu sahil yürüyüşünden de haber alınca cinleri tepesine çıkıyor ve Sertap hanım ile yazışmaları tamamen, aşağıdaki gibi, başka bir havaya dönüşüyor. O uzaklardaki arkaşın adı da Kaya.
Kaya Sertap'a şöyle yazıyor: Sertap sen yangına körükle gidiyorsun. Sertap (biraz da inat ya): Serçeden korkan darı ekmez Kaya: Işi orada bitirdin Sertap: Dertsiz baş olmaz Kaya: Yoğurdum ekşidir deyen olmaz Sertap: Nalıncı keseri gibi hep kendine yontuyorsun Kaya: Sana vereyim bir öğüt, ununu elinle öğüt Sertap (yine inat): Pilâvdan dönenin kaşığı kırılsın Kaya: Şahken şahbaz oldun Sertap: Bir pire için yorgan yakılmaz Kaya Kaya: Senin yaptığın denizi geçip çayda boğulmak Sertap: Yapma Kaya, kılıç yarası iyileşir, dil yarası iyileşmez Kaya: Çirkefe taş atma üzerine sıçrar Sertap: Deveden büyük fil var Kaya: Yangına körükle gitmeğe devam etme lütfen Sertap.
Sertap: "... doğrusu, yanlışı, ağrısı, sancısı, ne varsa yaşanacak ..." Kaya: "... içimde yılgın rüzgarların ayak sesleri ..." Kaya ve Sertap'ın bu yazışmaları uzakta olup birbiri ile ancak Whatsapp ile haberleşen iki insanın platonik aşkı. Genç Sertap, Kaya'yı kıskandırmak ve aşklarını körüklemek istiyor. Kıskanç Kaya ise Sertap'sız yapamamanın duygusallığını yaşıyor. Aslında bu yazımdaki ana amacım Tükçemizin ne kadar zengin olduğunu ve çok anlamlı belki de yüzlerce deyimler, atasözleri kullandığımızı, bunların bazılarını da Sertap ve Kaya'nın platonik, ateşli yazışmalarında kullanarak sizlere böyle anlatmak istedim. Aslında o iki aşık uzun uzun cümlelerle hislerini ve dertlerini belki yine de anlatamayacakken, bu deyimlerle ya da atasözlerinle, kısa cümleler kullanarak ne kadar güzel ve söylemek istediklerini tam tamına anlatabiliyorlar değil mi, hani cuk
oturdu dendiği gibi? Tabii alışılmış bir konuşma tarzı değil böyle sadece, yüzde yüz, deyim ve atasözleri kullanmak. Normal bir konuşmada bir ya da iki tane kullanır bir insan. Bir de insanın dilinden düşüremediği bazı şarkı sözleri de çok uyabilir ifade edilmek istenen konuya. Bunun bir örneğini de Sertap ve Kaya'nın en sondaki cümlelerinde verdim. Bilin bakalım bu sözler kimin hangi şarkısından? Deyim Nedir?
Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı bir anlamı olan, ilgi çekici bir anlatımı bulunan, ifadeyi daha zengin kılan, iki veya daha fazla kelimeden meydana gelen, kalıplaşmış söz topluluklarına "deyim (tabir)" denir.
Atasözü Nedir? Atalarımızın uzun denemelere dayanan yargılarını, tecrübelerini, bilgece düşünce ya da öğüt olarak ifade eden ve kalıplaşmış biçimleri bulunan, halka mal olmuş, öğüt verici nitelikte sözlerdir.
Gelin şu kullandığım deyimlerle, atasözlerine ve anlamlarına da şöyle bir bakalım. Yangına körükle gitmek: [Deyim] – Anlaşmazlığı, gerginliği, kargaşalığı artırıcı, her iki tarafı kışkırtıcı söz ve davranışlarda bulunmak. Kötü davranışı desteklemek, kuvvetlendirmek; kuvvetlendirmek için gayret göstermek. Şahken şahbaz olmak: [Atasözü] – Küçük bir zararı, küçük bir yanlışı önlemek için büyük zarara, büyük yanlışlara girmek. Zaten çok iyi değilken bir sebeple daha da kötü olmak. Çirkefe taş atma üzerine sıçrar: [Atasözü] – Çevrelerinde kötü, edepsiz tanınan kişilerle ilişkiye girmek doğru değildir. Onların kötülüklerinden büyük zarar görülebilir. Terbiyesiz, cahil ve görgüsüz kişilerin tepkisini çekecek işler yapmaktan sakınmalıdır. İt ürür, kervan yürür: [Atasözü] – Doğru yolda olan güzel işler yapan kimselere sataşanlar, onları yollarından geri çevirmek, engellemek isteyenler çıkabilir. Bunlara aldırmamalıdır. İyi ve doğru yolda devam etmelidir.
Denizi geçip çayda boğulmak: [Deyim] – Çok büyük engelleri ortadan kaldırıp işin sonuna gelip başarıya yaklaşıldığı zamanlarda küçük bir engelin başarıyı ortadan kaldırması. Pilâvdan dönenin kaşığı kırılsın [Atasözü] – Kişi her olayda kendi çıkarını gözetmelidir. Bunun için de
elinden gelen gayreti sonuna kadar harcaması gerekmektedir. Yılmamalıdır gayret göstermelidir.
Nalıncı keseri gibi hep kendine yontmak: [Deyim] – Hareketlerinde hep kendi çıkarını sağlayacak şekilde davranmak. Sana vereyim bir öğüt, ununu elinle öğüt: [Atasözü] – İnsanlar kendi işlerini başkalarına yaptırmamalıdırlar. Herkes kendi işini kendi yapmalıdır ki başarılı olabilsin. Yoğurdum ekşidir deyen olmaz: [Atasözü] – Hiç kimse kendi malını kötü diye ortaya koymaz. Kendi dostlarının kötü olduğunu kabul etmez. Kılıç yarası iyileşir, dil yarası iyileşmez: [Atasözü] – Kılıç yarası ne kadar derin olursa olsun etkili bir bakım ile iyileşir. Ama kötü sözün içimizde açtığı yarayı iyileştirmeye imkân yoktur. Çünkü dilin açtığı yara doğrudan, en hassas yerimiz olan kalbimizi etkiler.
Dertsiz baş olmaz: [Atasözü] – Herkesin kendi çapında bir sıkıntısı vardır. Hiç kimse dertsiz değildir. Yoksul, zengin fark etmez. Serçeden korkan darı ekmez: [Atasözü] – Her işin kendine göre zorlukları vardır. Bunları göze alamayan işe hiç başlamamalıdır. İş inada binmek: [Deyim] – İşin mutlak surette başarılı olması için, karşı olanları alt etmek için, bütün güçleri engelleri yenmeye gayret göstermek.
Geçenlerde, 23 Kasım akşamı Datça'nın prestijli otellerinden biri olan Perili Bay Resort Otel'de yangın çıkmış, üzücü bir haber değilmi? Galiba elektrik kontağındanmış. Allah'ın yarattıktan sonra üzerine ağaçlar, dağlar, virajlı yollar koyup sakladığı cennet Datça'nın çok değişik tasarımlı, en güzel otellerinden biri o. Bu gerçek bir yangın, yani hani yangına körükle gitmek deyimiyle hiç alakası yok. İnşallah nedeni bulunur ve hasar büyük olmamıştır. Tabii ki bu yangına körükle gidilseydi yangın daha da büyürdü, ama yangına itfaiye ile gidildiği için önce kontrol altına alınmış, sonra da söndürülmüş çok şükür.
Hayatta özellikle sevdiklerinizle, dostlarınızla, arkadaşlarınızla konuşurken, her ne nedenle olsun, hatta onlara çok kızıyor bile olsanız, ne olur yangına körükle gitmeyin, hem onları ve sonunda da kendinizi çok üzdüğünüzü er ve geç anlayıp pişman olmanız kaçılmaz olur büyük olasılıkla. 30.11.2019
Okunma Sayısı: 2085
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.