Üsküdar‘a at ile gideriken …
22 Şubat 2020, Cumartesi 00:46Dün kasvetli bir hava vardı, bütün günüm keyifsiz geçti. Yarın sabah biraz yatakta kalıp geç kalkayım düşüncesiyle yatağa girmiştim dün gece, nasıl olsa hava yine tatsız olur demiştim. Kasvetli havanın yanında beni uzun zamandır sıkan, yaptığım şakayı şaka kabul etmeyip aramıza bir süredir mesafe koyan, ama sarı inat olduğu için bunu bilerek yapan, damarıma basan o çok sevdiğim bayan arkadaşım da bu kasvetimi katmerli hale getiriyordu son günlerde. Ama yine de erken uyandım. Perdenin arasından sızan güneş bugün havanın farklı ve güzel olacağı müjdesini veriyor, sanki içimi ısıtıyordu. Dün akşam televizyonda seyrettiğim Orta Asya Türkleri konulu film sanki gördüğüm rüyaya da girmişti. Sabah mahmurluğu ile perdeyi araladım, oturduğum 3. katdan hem Üsküdar'a doğru hem de İstanbul boğazının karşı tarafına doğru baktım. Hava güzel olacak diye umarken taa uzaklardaki bulutlar acaba sonra yağmur mu getirecek? Hemen üstüme birşeyler giydim, kendimi sabah sabah erkenden dışarı attım. Güzel havanın keyfini çıkarmak, boğazın sabahları olan hafif esintisiyle birlikte temiz hava almak istiyorum. Benim evimden İstanbul’un en sevdiğim semtlerinden biri olan Üsküdar'ın merkezine 15 dakikalık yürüme mesafesi. Yolda yürürken ara sıra hala gece gördüğüm rüyadan birşeyler hatırlıyorum, en iyi hatırladığım da Orta Asya'daki Türklerin atlara ne kadar düşkün oldukları ve özellikle erkekler için bir sembol ve ögünç nedeni olduğu. Aklımda rüyamdan kalan atlar, yolum ise Üsküdar olunca bu iki konuyla ilgili hatta ikisini birleştiren çeşitli sözler, deyimler geçiyor kafamdan. Şöyleki "Dereyi geçerken at değiştirilmez", sonra da "Atı alan Üsküdar'ı geçti " gibi. Hatta yürüdüğüm sırada bir de yağmur yağarsa yani " Üsküdar'a gideriken aldı da bir yağmur" durumu ortaya çıkabilir. Tabii at deyince "At, avrat, silah" da var. Sanki o çok bilinen türküye uymak istermiş gibi birden bire iki üç dakikalık sıkı bir yağmur yağmazmı, sırılsıklam oldum. Hani bir de bir laf vardır sırılsıklam aşık olmak diye. Benim için de hem yağmurdan ıslanmak, hem de sırılsıklam aşık olmak geçerli şu anda anlaşılan. Yağmuru atlatmak, sonra kurumak kolay ama sırılsıklam aşıksan ve o bir platonik aşk ise işiniz zor, yani benim gibi. O bilinen türküyü yani „Üsküdar'a gideriken aldı da bir yağmur“u yürürken kafamda çabucak bana uyacak şekilde uyarladım.
Üsküdar'a gideriken aldı da bir yağmur
Kalbimin sesi yorgun, moralim sıfır
Katibimin setresi uzun eteği çamur
Onun kıyafeti nefis, saçları uçuşur
Katip uykudan uyanmış gözleri mahmur
Ben ise hiç uyuyamıyorum gözlerim mosmor
Katip benim ben katibin el ne karışır
Ben ona vurulmuşum elalem niye şaşırır
Katibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır
Ama ona bir şort, bir mini etek acaip yakışır
Üsküdar'a gideriken bir mendil buldum
Mendil onunmuş kokladım durdum
Mendilimin içine de lokum doldurdum
Kokusu kaçmasın diye katladım durdum
Ben yarimi (katibi) arariken yanımda buldum
Ama o yanımda değilki, sadece rüyamda sarıldım
Katip benim ben katibin el ne karışır
O benim, çekilin gidin, yoksa bak tepem atışır
Katibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır
Zaten hiç yüzü yok size, o bana yakışır.
Üsküdar‘a yürüye yürüye yaklaşıyorum ama bilinç altında da sanki oraya bir atla gidiyorum. Kafamdan bu düşünceler geçerken bazen dalıp arabalara falan dikkat etmeden yoldan karşıya geçtiğimi fark edip, yaptığım tehlikeli yürüyüşümden ürperiyorum. Biraz da "Atı alan Üsküdar'ı geçti " ye değineyim. Fırsatların kaçması, artık yapılacak bir şeyin kalmaması gibi durumlar için kullanılan bu deyim nereden gelmektedir? Bolu Bey’ine başkaldıran, çoğunlukla ünlü halk şairi ile karıştırılan eşkıya Köroğlu bir gün atını çaldırmış. Köroğlu, değerli ve akıllı bir hayvan olan atını aramak için diyar diyar dolaştıktan sonra İstanbul’da satılık hayvanlar arasında kendi atını bulmuş ve çok sevinmiş. Eee ne yapsın şimdi? Onu tanımayan satıcıya müşteri gibi görünmüş. Önce şöyle bir binip o atı deneyeceğini, sonra beğenirse satın alacağını söyleyerek ata atlamış, Hayvan da sahibini tanıdığından, atı mahmuzlamasıyla şimşek gibi fırlayıp kaybolmuş. Kıyıya varınca da bir sala bindirip Üsküdar’a çektirmiş biricik atını. Öfkesinden köpürüp, küplere binip, durumu izleyen at cambazına kalabalıktan biri seslenmiş: „Hey sen öyle beyhude çabalama... Atı alan Üsküdar’ı geçti. O adam Köroğlu‘nun kendisi idi“. Yeni bir lig ve transfer sezonunda Galatasaray ile Fenerbahçe aynı futbolcunun peşinde, taraftarlar heyecanlı. Bir GS'li diğerine „Atı alan Üsküdar'ı geçti“, futbolcuyu FB almış diyor. Oğlan internetten kullanılmış, tam babasının aradığı model ve fiat olarak onlara uygun bir araba bulup, bir an evvel babasına haber vermek için ona Whatsapp üzerinden bilgileri gönderip, almak için onun onayını bekliyor. Baba ancak yarım saat sonra cevap yazıp „Meşguldüm, hemen cevap yazamadım, araba ve fiat çok güzel hemen alalım“ diyor. Oğlan tekrar internete gidip satıciyı arayacak, ama araba artık internetten kalkmış, yani o arada satılmış. Oğlan babasına tekrar yazıyor „Baba, Atı alan Üsküdar'ı geçti, biz avucumuzu yalayalım artık“. Tanıdığım çok güzel bir kıza bir öküz kafalı akılsız, bir de çok yakışıklı ama işsiz güçsüz bir genç talipmiş, ama onu aklını kullanan başkası kapmış. Yok yok kimse kapamamış onu, yani Atı alan Üsküdar’ı geçememiş, çünkü at yarı yolda tökezlemiş ! Rüyamda görmemle kafama giren bu at konusu bitmedi ama bu defalık benden bu kadar, devamı önümüzdeki günlerde gelecek. O güne kadar ve tabii ondan sonra da hep sağlıcakla kalın. Rumuz: Sensiz Olmaz, 14.02.2020
Okunma Sayısı: 6090
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.