Mavi Kelebeğin Öyküsü
04 Temmuz 2024, Perşembe 17:55*On binlerin dönüşü hikâyesini anımsar mısınız?
Büyük Pers imparatoru Darius vefat edince oğulları arasındaki taht kavgası nedeni ile çıkan anlaşmazlıklarda Babil yakınlarında Kuraksa'da büyük bir savaş başlar, savaşta Kiros tarafından kiralanan on bin Yunan askerinin hikâyesidir. Savaşa katılan askerler ve Kiros ağır yenilgi alır, Kiros ölür. Bununla birlikte Yunan askerleri bizim taht kavgaları işimiz yok diye Babil önlerinden geri dönüşe başlar. Bunun hikâyesidir Anabasis.
Makedonya'dan genç bir lider doğar 20 yaşında tahta oturur, iyi eğitimli, gözü pek savaşçı bir ordu kurar- yıldırım orduları- at ile donanan askerlerin uzun mızrakları ve boydan boya kalkanları vardır. Yıldırım orduları sayesinde Perslerle girdikleri her savaşı kazanırlar, yine Babil önlerinde büyük bir savaşa girerek Pers imparatorluğunu tarihe gömerler.
Yine Makedonya'da dünyaya gelen mavi gözlü sarışın çocuğun hikâyesi, büyük taarruz, yıldırım orduları sonrası kurulan cumhuriyet.
Onların kurduğu genç cumhuriyetin ulusal bilincinin yetiştiği toprakları görmek için 9 günde 9 ülke turuna çıktık.
Balkan yolları tıklım tıklımdı, hangi kente uğradıysak adeta Türklerin istilasına uğramıştı. On binlerin dönüşü gibiydi. Organize olmuş 30-40 kişinin başında bir rehber + kendi olanakları ile gelen insanlar Osmanlı'nın son terk ettiği toprakları ve kurucu felsefenin doğduğu topraklardaydı, o ruhu arayıp yeniden diriliş arar havasındalardı.
Doğal yapının, coğrafyanın değişimi Kapıkule sınır çıkışı ile başladı, yol boyu mükemmel yeşillik ve bol oksijenli bir yapı ile karşılaştık. Gözüm Bulgaristan, Yugoslavya'nın uyguladığı sosyalizm izlerini aradı. Ölçek ekonomisine dayalı geniş topraklar ile karşılaşırım sanıyordum, gezdiğim tüm ülkelerde bunun izine rastlayamadım. Bu denli bereketli topraklar küçük tarlalara ayrılmış köylü kendi gücü ile ayakta kalma mücadelesi içinde, sanayi ise yok denecek kadar kötü. Sosyalizmden kalan yerler yok olmuş, sadece Belgrad yakınlarında Sırbistan'ın sanayileşme hamleleri var. Bölge böyle olunca da şaşkınlık içinde, yorgun, yönünü arıyor. Bu bölgede sadece Hırvatistan rahat Sırtını Almanlara yaslamış, küçük Almanya durumundalar. Yollarında lüks Alman arabaları, sokaklarında zengin batılı turistler, pazarlarında- lokantalarında denetimli bize göre çok çok ucuz fiyatlı sunumlar. Düşünün Split'de 4 Euro'ya kahvaltılar, balık yemekleri. Datça ile kıyaslayamıyorum. Bu fiyatlarla Türkiye nasıl turizm yapar?
Tüm bunların üzerine baskı altında tutulan yabancı para, kötü ekonomi politikaları, tarımın yok edilişi. Biz hangi politika ile turist çekeceğiz, onlara nasıl ucuz et, balık yedireceğiz, onlara hangi meyve sebzemiz ile sunum yapacağız, kısacası zor sorular.
Parçalanan Yugoslav topraklarında (Hırvatistan hariç) mavi kelebeklerin ve ölüm çiçeklerinin izleri duruyordu( TRT1 de yayınlanan dizi), gezdiğim yerlerde uçuşan mavi kelebekleri görünce ister istemez ölüm çiçeği aklıma geldi, onu göremedim ama onun gerginliği hala canlı ve devam ediyordu. Her bir ibadet hanede ilgili dini içeren bayraklar, yüksek tepelere dikilen büyük haç işaretleri, biz buradayız ve bu iş burada kalmayacak anlamınaydı.
Fransa'da sağcı faşist partinin %34 oy alması ölüm çiçeklerinin tüm Avrupa'ya yayılacağının adeta bir simgesi gibiydi. Avrupa'nın birçok kentinde aşırı sağcı partilerin galibiyeti olanların kısa hikâyesiydi. Bosna'da yapılan soykırım, Filistin'de yapılan soykırım ve Avrupa'nın bütün olanları seyretmesi sandığa yansıyordu.
Balkanları gezerken öksüz kalan çocukların masumiyetini yaşayan mazlum halkta gördüm. Bosna'da katledilenlerin ana-baba, yakınlarının yüzlerine yansıyan vatansızlık, çaresizliği orada yaşayan Türk halkında da gördüm. Bize rehberlik yapan Boşnak ve Türk rehberlerin yüzlerindeki bu ifadeler beni derin derin yeniden düşündürdü. Vatansızlık tıpkı öksüz kalan bir çocuğun masumiyeti gibiydi.
Bu duygular içindeki on binler- yüz binlerin Ata'nın, cumhuriyetin doğduğu toprakları ziyaret etmenin mutluluğu gururu içindeydiler, benim gördüğümü onlarda görüyordu, kurucu iradeye ve kurucu liderlerine sevgilerini belirtmek için kapı önlerinde ziyaret kuyruğundaydılar. Adeta biz buradayız küllerimizden yeniden doğarız anlamındaki yüz ifadeleri bana az da olsa umut veriyordu.
Evet, ağır sorunlarımız var, iyi yönetilemiyoruz, ekonomimiz ağır yaralı, kurumlarımız ağır yaralı. Ama umudumuz hala zengin, vakur.
Sadece biz değil birçok ülke aynı durumdaydı, egemen ülkelerin bilek güreşi birçok ülkeyi zorluyor. **M-M, M-P, M-P-M, M-P-M-P-P savaşları yeni haritalar yeni oluşumlar yaratmaya aday. Oysa biz bu savaşlardan neden en az zararla çıkmayalım.
Hepimize kolay gelsin.
01/0/2024 Datça
V.Mutlugeldi.
Not
Bize yardımcı olan tur rehberimiz Yasemin Hanım ve ekibine teşekkürler.
*- On Binlerin dönüşü yazarı Ksenofon.
** M= meta,
P= para.
K.Marks'ın kapital kitabından.
Atatürk ve İskender.
Okunma Sayısı: 529
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.