KURULUŞTAN KURTULUŞA (2) ANASINI HASTA YATAĞINDA BIRAKIP, ANADOLU'YA KOŞANLAR..
28 Temmuz 2022, Perşembe 17:321919 lu yıllarda Celal Nuri Bey"İLERİ" adlı bir gazete çıkarıyordu. Gazete yazarlarından biri de Samizade Süreyya bey di…
Süreyya Bey, odasında, yazı yazarken, bir gün içeri, yakışıklı, sarışın, mavi gözlü ,temiz yüzlü bir subay girdi. Bu bir teğmendi. Süreyya Bey'e bakarak:
-Efendim, Samizade Süreyya beyle görüşmek istiyorum.
Süreyya Bey:
-Görüşmek istediğiniz kişi benim. Bir şey mi söylemek istiyorsunuz?
-Sizinle biraz yalnız konuşmak isterdim.
Samizade, onu alıp başyazarın odasına götürdü. Orada yalnızdılar. Teğmen:
-Anadolu'ya kaçmak kararında olduğunuzu, fakat henüz buna imkan bulamadığınızı öğrendim. Ben de benzer kararı vermiş bulunuyorum. İsterseniz birlikte kaçarız. Anadolu'nun bizim gibi gençlere çok ihtiyacı var. Ben emrinize amadeyim.
Süreyya Bey, şaşırmıştı. Bu genç kendisini nereden bulmuştu? Yoksa Damat Ferit ağız yoklamak için adam mı yollamıştı..Şöyle bir yanıt verdi:
-Ben, Anadolu'ya kaçmaya karar vermiş değilim. Aldığınız haber yanlış olmalı. Bununla birlikte önerinize ve zahmetinize teşekkür ederim.
Yakışıklı teğmen:
-Demek ki bana yanlış söylemişler. Sizi rahatsız ettim!, diyerek gazetecinin elini sıkıp çıktı.
Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey, seçilip Ankara'ya giderken, iş yerini Tasviri efkar gazetesi mürettiplerinden Mehmet Mazhar'a bırakmıştı. Süreyya Bey, her gün M.Mazhar'a uğrayıp geçerdi. Genç teğmenin uğradığı ertesi gün geçerken yine Mehmet Mazhar'a uğradı. Mehmet Mazhar O'nu görünce:
Dün, size Anadolu'ya geçecek bir teğmen gönderdim. Ret yanıtı vermişsiniz. Anadolu'ya gitmek kararında olduğunuzu, fakat nasıl gidileceğini bana söyleyen siz değil miydiniz? Sonra benim böyle şeylerden haberim yok diyorsunuz… Bu işi bir türlü anlayamadım.
Bunun üzerine Süreyya Bey ayıktı:
-İlahi Mazhar, dedi,hiç tanımadığım, görmediğim, ne biçim adam olduğunu bilmediğim bir subay geliyor: "Anadolu'ya kaçacakmışsınız, Ben de benzer karardayım, birlikte kaçalım" diyor. Ben bu öneriye nasıl olur da Hay Hay kaçalım derim? Senin aracılığınla geldiğini söyleseydi o zaman işin rengi değişirdi.
Mazhar:
-Teğmen Halil Nuri'ye çok güvenim vardır. O, yurduna tapınan, özü sözü doğru, mert bir gençtir, dedi.
-Şimdi iş aydınlandı. Onu yine bana gönderirsen bu kez kendisiyle başka türlü konuşurum.
Bir iki gün sonra Halil Nuri , Süreyya Bey'in yanına gitti. Onunla uzun uzun konuştular. Palanları sadece yalnız kaçmak, Anadolu'ya daha fazla arkadaş, götürmek niyetindeydiler. Bunda karar kıldılar.
Birkaç gün sonra Süreyya Bey, Halil Nuri'nin evine gitti. Onu teğmen kapıda karşıladı.
Süreyya Bey içeri girdiğinde, yatakta yaşlıca bir kadın yatmaktaydı. Kim olduğunu sordu. Genç subay derin bir üzüntüyle:
-Yatakta gördüğünüz kadın annemdi. Zavallı hasta ve sakat. Biz iki kardeştik. Ağabeyim Çanakkale de şehit oldu. Ağabeyimin öcünü almak için Anadolu'ya geçerken onu yalnız başına bırakacağımdan dolayı yüreğim kan ağlıyor. Beni büyük çabalarla, büyük şefkat ve okşayışlarla bu yaşa getiren sevgili anneciğimi bırakıp gitmek ne denli acı, bilmezsiniz!... Fakat düşündüm ki anavatan da bizle muhtaç! Bu en sıkışık zamanda onun yardımına koşmazsak görevlerimizi yerine getirmiş sayılabilir miyiz? Kusurum varsa tanrı beni bağışlasın!
Süreyya Bey, gözyaşları belli olmasın diye, arkasını dönüp ağlamaya başladı. Teğmen de ona katıldı.
Halil Nuri, İstanbul'da çok güzel bir kız sevmişti. Kızın ailesi Halil'in Kuvayı Milliye işleriyle uğraştığından memnun değildi. Halil Nuri'yi İstanbul'da bir işe yerleştirmek istiyordu kızın ailesi. Halil olmaz dedi. Bunun üzerine kızlarını eğitim için Almanya'ya gönderdiler. Şundan dolayı. Halil son sözünü şöyle bağlamıştı:
-Ben, ancak vatan kurtulduktan sonra evlenebilirim. Benim vatanım, aşkımdan bin kat daha azizdir.
Halil Nuri, Bor kasabasındandı. Annesini de Bor'dan yanına getirmişti. Mazhar Bey'e uğradığı gün, zaten Anadolu'ya gitmek üzereydi. Ancak, yalnız değil. Çok fazla insanla gitmek istiyordu. Anadolu'ya birçok insanı kaçırdı. Milli şair Mehmet Emin de bunların içindeydi. Ancak, hastalığı nedeniyle kaçamadı.
İngilizlerin kaçacakları yakalayıp Bekir ağa bölüğüne tıkması üzerine, kendisi de zorunlu Anadolu'ya gidecekti.
Halil Nuri bey, Karadeniz, Ereğli, Kastamonu,Ankara,Adapazarı'nda durmadan yılmadan çalıştı. 70. Alayda Halit bey'in(Deli Halit) emir subaylığını yaptı.
Bursa'nın teslim olmasından sonra, Mustafa Kemal'in mecliste" Bize gereken Bursa değildir, vatandır…" sözü üzerinden sonra M.kemal ile karşı karşıya geldiler. Mustafa Kemal onu çok sevdi, çok beğendi. Onu Ali Fuat Cebesoy'a gönderdi.
Silahlı insan yığınları toplamak yerine, inanan, coşkun, savaşçı gruplar yaratmak istiyordu. Yani şimdiki deyimle gerilla örgütçüsüydü!
İnsanlara coşku versin diye Bozöyük 'te bir mehter takımı bile kurdu.
Bozöyük'te öyle bir coşku yaratmıştı ki, kadınlar çığlıklar atarak:
-Mehdi çıktı! Diye bağırdılar günlerce.
Tabii Halil Nuri Bey olayı böyle küçücük bir hikayeye sığdırılamaz. Yunanlıları durduran Halil Nuri olayı üzerine, Mustafa kemal arkadaşlarına şöyle diyecekti:
-Bu çocuk durumu kurtardı!
Onun bıraktığı yerlere Ali Fuat Paşa'nın yeniden kurduğu rahmetli 24. Tümen Kumandanı Yarbay Mahmut Bey'in tümeni aldı,
Bu cephenin üstünde ateşten harflerle şu yazı yazılmıştı:
-Teğmen Nuri(Yurdakul) mucizesi.
Okunma Sayısı: 4694
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.