KAZIMIR MALEVICH VE SÜPREMATİZM
01 Temmuz 2022, Cuma 13:26Kübizmin (Geometrik şekilleri temsil eden Fransız sanat akımıdır.) modern sanatta sağladığı geniş açılımların ürünü diyebileceğimiz neo-plastisizm(kübizm den çıkmıştır. Amacı evrenin özünü ve onun saf güzelliğini temsil etmektir.),süprematizm ve buna benzer tavırlar,derin tinsel-düşünsel isteklerle ortaya çıkmaya başlamıştı. Felsefe de fenomolojik(Alfred Schütz öncülüğünde ortaya çıkarılan özlerin açığa çıkarılabilmesi anlayışı)tavrın koşutluğuna ulaşan bu yeni yaklaşımlarda resmin plastiğinde saf ,mutlak istemler içinde bulunulduğunu görüyoruz. Artık resmin objesi duyu ve bilinçten ayrı bir gizemsel varlık oluyor, kendi varlığından başka hiçbir anlamı içermiyordu. Malevich'in amacı da nesnelerle çevrilmiş ve onların pratik gerçekliğe yönelmiş bir dünyanın egemen değerlerinin ötesinde bir gerçek sanat değerine ulaşmaktı.
Resimlerin de önce izlenimci sonra kübizm ve fütürizmin bir tür bileşkesi kompozisyon denemelerinden sonra geometrik olanın kristalize olmuş üst etkisine ulaşmıştı. Bunu yaparken de insan yaşamında ve sanatın oluşumda pratik değer yargılarının olumsuz etkisinin sorgulanması içindeydi sürekli. Mondrian'la benzeri gerçekleri geometrik soyuta ulaşan Malevich daha duygusal bir karşı çıkış yöntemi geliştirmişti. O değer yargılarını sorguluyor ve her değer yargısının sadece pratik-realist yaklaşıma hizmet ettiğini öne sürerek şöyle diyordu.
''Bütünlüğü ve özgürlüğü kaybolmuş bir dünya da insan da kaybolur. Özgürlükten yoksun olarak o da yitiktir. Ama insan, insan olarak karnının tok olmasının dışında başka değerlerinde var olduğunu, özgürlüğünün olduğunu bilir…'’
Ismail TUNALI
Malevich'in sözünü ettiği bu özgürlük herhangi bir nesnel hedeften de bağımsız yaratımda ki özgürlüktür. Bir tür aşkınlık olarak temellendirmeye çalıştığı O'nun süprematizmi; insana onu kurtaracak ''hiçliği'' sağlayan bir kılavuz ilkedir. Bir bakıma insanın evrensel kurtuluş iç tepkisine karşılık verebilecek sanatsal bir değerdir süprematik nesne…
Sanatsal bir değer yargısını temellendirmek için, insan yaşamındaki diğer değer yargılarını sorgulayan Malevich'e göre; İnsan pratik-realist dünyada yaşar. Bu dünya parçalanmış, bölünmüş bir dünyadır. Ve insan yaşamında sanat, bilim, din gibi tasavvurlar ortaya çıkar. Bunlar da birbirleriyle çelişir. ''Çünkü her biri tek başına doğru, gerçekten pratik bir hakikat olarak kabul edilmek ister.'' Bilim empirik-deneysel (yalnızca gözleme dayalı olan bilgi veya yöntem.) olanda ısrar ederken, dinde kendi gerçeklik kavrayışını mutlaklaştırmak ister. Tok olma değerlerinin egemen olduğu bir kültür, insansal bir kültür değildir diyen Malevich, pratik-realizmin üstünde (süprema) ve ötesinde bulunan şeyin özgür-hiçlik olduğunu ileri sürer. Böylece relativ (bağlantılı) ve sürekli değişen gerçekliğe karşın süprematik dünya mutlak birlik ve hiçlik olarak insansal bir gerçekliği gösterir. Gerçek organik olanda arandığı sürece bilme problemi insanları sürekli bir şeylerin ne olduğu sorusunu çözmeye çalışmalarına neden olur ve her durumda pratik gerçeğe yönelmelerine neden olur diyen Malevich'e göre sanatın gerçeği ya da canlı gerçek doğada değil resmin yüzeyindedir ve insanlar bilme problemi ve pratik-reelin yükünden ancak süprematizmle kurtulabilirler, ''yalnız içeriksizlik, nesnelerin pratik anlamını ortadan kaldırarak insanlığın özünü böyle bir delilikten kurtarabilir.''
Biçim ve renklerden oluşan duyum dünyasında da artık maddiyata yer yoktu. Malevich ''Siyah Kare''sine ilişkin konuşurken şöyle diyor; ''1913 yılında, sanatı nesnel dünyasının yükünden kurtarma yolunda yapmış olduğum umutsuz çaba da ''Kare''biçimine sığındım. Böyle diyerek Malevich süprematist gerçekliği ifade etmeye çalışıyordu. Ayrıca zaten Kandinsky ve Mondrian gibi gizemci olduğu için yapıtları hakkında bilgi vermekten de kaçınıyordu. Dinsel aşkınlığa benzerlik gösteren, sanki Worringer'in başlangıçtan bu yana yararlandığımız sanat istemine ilişkin belirlemelerini doğrularcasına…
Kandinsky ve Mondrian'ın Teosofi(Tanrı ve aklı birleştiren inanış) kulübü üyesi olduğu biliniyor. Ancak onların gizemciliğinde bunun ne kadar rol oynadığını bilemiyoruz. Fakat bizim için önemli olan öyle ya da böyle konunun düşünsel- tinsel kavrayış boyutuna giren sanatın açılımlarını irdelemektir.
Tekrar Siyah Kare'ye dönecek olursak Malevich, gerçeklik kavrayışında en üst düzeyi zorlayan arayışla resimde ''sıfır noktası'' olacak yeni bir anlayışın karşılığı olarak kareye ulaşıyor. Varlık bilimsel olarak doğanın insansal-tinsel bir karşılığı olarak yeni bir gerçeklik kazanıyor. Kare ve mutlak bir resmin ilk yapı taşı olma sıfatını da kazanıyor.
Kısaca toparlayalım artık…
Hayat karşısında takılan yüksek tinsel tavırlar Malevich'in geliştirdiği ''içerisizlik ya da kurtarılmış hiçlik'' yaklaşımında anlamını buluyor ve bu içerisizlik de artık her türlü karşıt kavramları(denklik,sonsuzluk) da dışlıyor. Böylece ''hiçlik'' anlamında en büyük gerçekte ''içerisizlik'' oluyor…
''Büyük insanî çağlarda söylenildiği gibi, güzellik de, sanat da, espri de gerçektirler ve hafifçe dokunulduğunda ruhumuz bu çatlak dünya da kıymetli bir vazo gibi ses verir…
Charles ESTIENNE
Okunma Sayısı: 2951
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.