DATÇALI ÇAKALLARIMIZIN ÖYKÜSÜ
15 Temmuz 2024, Pazartesi 17:19Foto: Alkolik yıllarımda, ciğeri beş para etmez iki ayaklı çakalların, iğrenç arsa-para-karı muhabbetinden kaçmak için sığındığım Kargı koyunun bir salaş meyhanede, yağmurlu bir havada, gecenin bir saatinde aç kalıp dağdan düze inen dört ayaklı bir çakalla muhabbet edip azığımı, mezemi paylaşırken...
İçki de ikram ettim ama, "Allah kurtarsın!" der gibi yüzüme baktı. Eskiden, yalnız ve ıssız kış gecelerinin kasvetli sessizliğini yırtan ürkütücü sesinden dolayı "Pav çakal" dediğimiz köpekgiller taifesinden bu sevimli hayvanlarımızın Datçalıca öyküsü uzundur.
Onlar da... Bu yaratılış mucizesi Datça yarımadasının bir zamanlar vazgeçilmez süsleri, desenleri, renkleriydiler. Her güzel şey gibi yok olup gittiler. Güzelliklerimizi yok etmede, süslerimizi bozup etmede üzerimize yok maşallah. Çirkinlikleri cilalıyor, parlatıyoruz.
Kıyıda kenarda can çekişmekte, bunca canavar ruhlu iki ayaklı çakallara rağmen neslini devam ettirebilmek marifetini gösterebilmekte olan bu dört ayaklı, ayakları öpülesi mübarek candaşlarımızın hazin öyküsüne nereden başlamalı bilmem ki...
1970'li yıllarda çakal deresine zehirli et atarak zincirleme bir katliama girişmemizden mi? Uzun ve kasvetli kış gecelerinde, aşağı yukarı her gece tanığı olduğumuz, burnumuzun dibindeki tavukları çalmaya gelen pav çakalları ile köpeklerimizin kıyasıya, ölesiye boğazlaşmasından mı?
Elbet bir yerlerden başlarız... Hele biraz soluklanalım bakalım...
13 Haziran 2024, Y. Ziya Özalp
Okunma Sayısı: 202
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.