DATÇA'DA BURUK BİR AŞK HİKAYESİ
26 Ağustos 2024, Pazartesi 16:29Fotoğraf: Datça ayanı, ağası, mütesellimi (vergi toplayan) Mehmet Ali Ağa ve çocukları.
Çocukluğumdan beri duyduğum, çaresizlik ve korkudan aşıkların birbirine sarılarak uçurumdan atlamasıyla son bulan çok hazin bir aşk hikayesi bu. Tam romanlık. Aşıklardan biri bizim elee'li (Reşadiye) gariban bir delikanlı, kız ise Kızlan Tekiri taraflarında oturan, kıvrım kıvrım kumral saçlı, ela gözlü 16-17 yaşlarında bir urum gızı.
Çocukluğumda elee'li ninelerimiz bu buruk aşk hikayesini yanık sesleriyle, yana yakıla öyle bir anlatırlardı ki... Gel de göz yaşı dökme.
"Yahu senin işin gücün yok mu? Geçmişteki kirli çamaşırları ha bire niye karıştırıp duruyorsun? İki de bir Datça Rumlarından söz ediyorsun. Karıştırma eski defterleri," diyeceksiniz.
Ne yapalım? Coğrafya kaderimiz. İç içe, diz dize, göz göze yaşamışız Datçalı hemşerimiz urumlarla, yüz yıllarca.
Bizim gariban delikanlı, beraber koyun keçi güttükleri urum gızını dağa kaldırıyor, gönül rızası ile. Devir karışık devir... Galiba Balkan Harbi zamanı. Çevre adalar İtalyanlarca işgal edilmiş.
Elee'deki Türk ağa ile, Merkez İskele'den kargı koyuna giderken neredeyse bin dönümlük mandalya çiftliğinin sahibi Datça'nın zengin Rumlarından Nisiroslu Hristoforoz Ağa olaya el koyuyor. Her iki taraf da gurur meselesi yapıyor bu hilesiz hurdasız aşkı. Ortalık karışıyor da karışıyor.
Kızlan Tekiri taraflarında bir çoban, bu bahtsız aşıkları ihbar ediyor. Çaresizlik içinde gençler birbirlerine sarılarak, Gatı Yalı taraflarında bir uçurumdan aşağı, denize bırakıyorlar kendilerini. Cesetleri dahi bulunamıyor.
Her defasında dinledikçe içim bir tuhaf olur. Etnik, dini, ırki ayırımları körükleyerek halkları birbirine düşürenlere lanetler yağdırırım. Hikaye öylesine buruk ki... Anlatmaya dilim, yazmaya kalemim yanaşmıyor. Biraz kendimi zorlayayım bakalım, becerebilecek miyim?
01-08-2024
Y. Ziya Özalp
Okunma Sayısı: 276
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.