LAÇİNNN
s
Muğla
20 Kasım, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

CAN YÜCEL İLE ANI KIRINTILARI (7)

22 Ağustos 2024, Perşembe 16:49
CAN YÜCEL İLE ANI KIRINTILARI (7)

Fotoğraf: Can Baba ile son yılbaşı yemeği - Can Baba müridleriyle
Eski Datça Mahallesi - Orhan Abi'nin yeri - 1998

Can Baba soldan 4. kişi; çok sevdiği "evladım" dediği beyaz gömlekli Mehmet Topçu'nun yanında. Fotoğrafta belli belirsiz. Karşısında Bolulu Necati Bey, Y. Ziya Özalp, Güler Yücel, Su Yücel. Ayaktaki rahmetli Orhan Abi (Karadağlı). Bizim Sara Esin bile var bu fotoğrafta.

Bu fotoğraf bana hep hüzün vermiştir. Leonardo da Vinci'nin Hz. İsa'yı havarileriyle birlikte gösterdiği "Son Akşam Yemeği" tablosuna benzetirim bu fotoğrafı. Zaten sekiz ay sonra da (12-08-1999) hepimize veda etti Can Baba. Bu yılbaşı yemeği bir anlamda veda yemeğiydi. Çok hastaydı ve ızdırap çekiyordu. Gecenin bir vaktinde evine götürmek zorunda kaldık kendisini. Gözlerim nemlendi. Hadi konuyu değiştirelim.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le zaten başı beladaydı. Daha önce Datça'ya seçim propagandası için gelip kendisini ziyarete gelen komünist bir şairle aynı karede olup bunu seçim malzemesi olarak kullanmak isteyen Tansu Çiller'i bir güzel benzetmişti. Kendisinin şiir yazmasını isteyen Tansu Çiller'e, gür ve davudi sesiyle:

"EY SARI SAÇLI KADIN,
EY SARI SAÇLI KADIN,
ANASINI DİKTİN VATANIN"

diye başlamıştı. Korumaları apar topar kaçırmışlardı Tansu Çiller'i. O gün orada olmak isterdim doğrusu.

Cumhurbaşkanı Demirel’e hakaret ettiği gerekçesiyle yargılanıp bu hasta haliyle bir yıl iki ay hapis cezasına çarptırılması ve cezasının ertelenmemesi tam bir faciaydı. Demirel’i hiç sevmezdi. 1972 yılında Deniz Gezmişler asıldıktan sonra Demirel’in TBMM'ye gelip meclis önünde parmaklarıyla "üç işareti" yaparak ve Adnan Menderes ve arkadaşlarının öcünü alındı dercesine "Üç bizden, üç onlardan" deme küstahlığını göstermesini bir türlü hazmedemiyordu. "Her iki idam da elbette hataydı, memleketin yüz karasıydı," diyordu.

Demirel’e öyle laflar ediyordu ki, sormayın gitsin. Basın bu olayı diline dolamıştı. Her gün takıldığımız Kristina Bar ve Eski Datça Mahallesi’ndeki Orhan Abi'nin yeri neredeyse "Can Yücel Basın Bürosu" olmuştu. Muhabirleri azarlayıp duruyordu Can Baba. Onlar gittikten sonra söylenir durur: "Bunların hepsi O. çocuğudur. Patronlarının gözüne girmek, mesleklerinde yükselmek için atamayacakları takla yoktur," diyor, ana avrat düz gidiyordu.

Ağız dolusu, içten gelen küfür, davudi sesine yakışırdı doğrusu.

(Sürecek)


Okunma Sayısı: 245

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.