LAÇİNNN
s
Muğla
20 Kasım, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

BEN YEŞİLÇAMDA'YKEN

30 Mart 2015, Pazartesi 10:42

Düş­tüm düş­le­ri­min ar­dı­na düş kı­rık­la­rı­nın beni bek­le­di­ği­ni bile bile… Büyük Par­mak­ka­pı cad­de­si nu­ma­ra üç, diyor te­le­fon­da­ki ses ve sür­dü­rü­yor, Tak­sim’den İstik­lal ile gi­riş­te sol­dan ilk sokak, kar­şı­na okul çı­ka­cak, ilk ara sokak bel­le­ğim­den geçen bu söz­ler ayak­la­rı­mı yön­len­di­ri­yor. Az önce in­di­ğim Ka­ba­taş va­pu­run­dan çıkıp çi­se­le­yen karla bir­lik­te Güm­müş­su­yu’ndan Tak­sim’e gel­dim. Kar­şım­da demir ka­pı­lı okul, ilk ara so­ka­ğa sap­tım. Kar çi­se­li­yor, hava soğuk ama üşü­mü­yo­rum. Bey­nim­de sı­ca­cık düş­ler. Bi­li­yo­rum tıl­sım­lı bir dünya beni bek­li­yor...bu­ra­sı mı ?di­yo­rum, bod­rum mer­di­ven­le­rin­den inen gar­son kı­lık­lı adama. İlk kez ge­li­yor­san, yu­ka­rı­ya kayıt ola­cak­sın. diyor. 

Kim bilir ka­çın­cı kez yi­ne­li­yor bu söz­le­ri, her gün Eski ya­pı­nın da­ra­cık mer­di­ven­le­rin­den üst kata çı­kı­yo­rum. Bir üst kata çıkan mer­di­ven­ler ve yan­da­ki kapı kar­şı­lı­yor beni. Kapı ka­pa­lı, az önce bu­ra­dan çıkan, mini etek­li bir kız mer­di­ven­ler­den sü­zü­lü­yor üst kata. İstek­siz­ce iz­li­yor göz­le­rim. Ka­pı­yı öğ­ren­ci­lik­ten kalma bir alış­kan­lık­la vurup, gi­ri­yo­rum içe­ri­ye. Biri sa­kal­lı, iki kişi var içe­ri­de. Du­var­lar­da eski film afiş­le­ri, Ke­şan­lı Ali Des­ta­nı’na gözüm ili­şi­yor.  Engin Cez­zar’ınki. İçime bir ılık­lık ya­yı­lı­yor. Eh ne de ol­ma­sa ben de Ke­şan­lı­yım, hem de Ali!... Ke­şan­lı Ali abi­le­rin kom­şu­su­yum, desem mi acaba? Bir ya­ra­rı olur mu diye ge­çi­ri­yo­rum usum­dan. Oysa bi­li­yo­rum o bir öykü kah­ra­ma­nı. Böyle bir esp­ri­nin sı­ra­sı değil.​Vazgeçi­yo­rum. Du­var­da bir pano var, Yıl­maz Güneyin , Fatma Girikin, ta­nı­ma­dık bir­kaç fo­toğ­raf iğ­ney­le tut­tu­rul­muş üze­ri­ne. Masa ba­şın­da otu­ran, önün­de­ki def­te­re bir şey­ler ya­zı­yor. Sa­kal­lı­nın boy­nun­da flaş­lı bir fo­toğ­raf ma­ki­ne­si var. 
İkisi de takım el­bi­se­li, ar­tist gi­bi­ler. Sa­bah­le­yin te­le­fon et­miş­tim. di­yo­rum. Önce kayıt. diyor, sa­kal­lı olan. Adımı, ad­re­si­mi, işimi ya­zı­yor önün­de­ki def­te­re masa ba­şın­da­ki. Adres ola­rak oku­lu­mu söy­le­yin­ce, Kar­şı­dan gel­mek zor ol­ma­ya­cak mı? Belki et­ki­li olur diye, Üç aydır boy­kot­ta­yız, di­yo­rum. O zaman sorun yok! diyor. Şimdi fo­toğ­raf. diye ek­li­yor, ar­dın­dan. Sa­kal­lı­nın gös­ter­di­ği is­kem­le­ye ili­şi­yo­rum. Yan otur­tu­yor, ba­şı­mı çe­vi­ri­yor, Kı­pır­da­ma! diye uyar­dık­tan sonra ba­sı­yor ma­ki­ne­ye, flaş pat­lı­yor. Pa­no­yu gös­te­rip.Res­mi­ni bu­ra­ya asa­ca­ğız, uygun rol için bu­ra­dan se­çi­le­cek­sin. diyor. Bor­cun on iki buçuk lira. diye ek­li­yor. Pa­ra­yı ve­rir­ken, kayıt eden Alt kata ça­ye­vi­ne inip, biz­den haber bek­le­ye­cek­sin, her an bir iş çı­ka­bi­lir. diyor. Bod­ru­ma, çay evine ini­yo­rum. Pen­ce­re­siz, izbe yer. Si­ga­ra, es­ki­miş çay ko­ku­yor.Tüm du­var­lar afiş­ler­le kap­lan­mış. Kar­şı­da çay ocağı, su bu­ha­rı yük­se­li­yor. 

Bir lamba ölgün ışı­ğıy­la ay­dın­lat­ma ça­ba­sın­da bu da­ra­cık yeri. Üç ma­sa­yı se­kiz-on is­kem­le çev­re­le­miş. Ta­nı­dık bir­kaç yüz var. Şu sa­kal­lı yaşlı adam, köy film­le­rin­de imam olu­yor ço­ğun­luk­la. Kar­şı­sın­da­ki ka­dı­nı hiç gör­me­mi­şim. Ma­sa­lar­dan bi­ri­ne ili­şi­yo­rum ya­ban­cı ya­ban­cı, ace­mi­li­ğim yü­züm­den oku­nu­yor. İçer­de­ki­le­rin hoş­nut ol­ma­dı­ğı­nı his­se­di­yo­rum. Ya da ha­va­lan­mış­lar gibi ge­li­yor bana. Ya­nı­ma benim yaş­la­rım­da biri otu­ru­yor selam verip. Çaycı bir çay bı­ra­kı­yor sor­gu­suz önüme. Ya­rı­sı kesik yüzük par­ma­ğı­na ta­kı­lı­yo­rum. Sağ ol! di­yo­rum. Çay içer misin ? diye so­ru­yo­rum, ya­nı­ma otu­ran ya­şı­tı­ma. Ben, Hü­se­yin Avni Dede . diye ta­nı­tı­yor ken­di­ni. Elin­de­ki ki­ta­bı ma­sa­ya bı­ra­kı­yor. Tek Şe­ker­li Çı­na­ral­tı  H.​Avni Dede ya­zı­yor, şiir ki­ta­bı­nın ka­pa­ğın­da. Rast­ge­le bir sayfa açı­yo­rum, za­ma­nı ya­şa­ma­yı sı­nı­yor­su­nuz /oda­nız o kadar küçük ki bir si­ga­ra iç­se­niz ısı­nı­yor­su­nuz di­ze­le­ri­ni mı­rıl­da­nı­yo­rum, il­gi­len­miş olmak için Yıl­lar­dır ta­nı­yor­mu­şum duy­gu­su­na ka­pı­lı­yo­rum ve ra­hat­lı­yo­rum. Sizin ki­ta­bı­nız mı? diye so­ru­yo­rum, laf olsun diye Evet diyor Hü­se­yin Avni. Flaş pat­la­dı mı diye so­ru­yor, ar­dın­dan da, Her yeni ge­le­ne pat­lar o flaş ama hiç­bir zaman fo­toğ­raf pa­no­ya asıl­maz. diye ek­li­yor. Bizim on iki buçuk li­ra­nın ayak­bas­tı pa­ra­sı ye­ri­ne geç­ti­ği­ni dü­şü­ne­rek gü­lüm­sü­yo­rum. 


Okunma Sayısı: 3354

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.