"DATÇA LİMANI FALAN FİLAN...

30 yıldır dillere destan oldu. Zaten olanlar oldu. Datça limanı girişinin binlerce yıllık süsü Topan-ada gözlerimizin önünde katledildi. O güzelim aşıkların buluşma yeri Azganlı-koyu, bok çukuruna dönüştürüldü. Hele hele... Azganlı'nın arkasındaki Topan ada ile bütünleşmiş aşıkların, maşukların koklaşma yeri Saklı-koy, kör gözüne parmak misali acımasızca yerle bir edildi.
Hep bunlar olurken hepimiz sustuk. Ama olanlar oldu. Datça limanı hikayesi 30 yıldır engerek yılanı hikayesini bırak, boa yılanı hikayesine döndü. Unutmayalım. 1968-69 lu yıllarda Datça'nın serbest bölge olması TBMM'de bile tartışılmıştı. Mersin'e kaydırılması iyi mi oldu, kötü mü oldu bilemiyoruz. Datça limanı-marinası için kimileri "İstemeyiz" diyor, kimileri "Elzem-lazım" diyor. Millet olarak her işimizde olduğu gibi ifratla-tefrit arasında gidip geliyoruz. Bir müddet sonra her şeyi unutup gidiyoruz. Artık olmuş olacak... Kırılmış nacak sapı ne işe yarayacak? Azganlı, Topan ada gitti gider. Bir defa başlanmış, hançer yarası gibi böğrümüze saplanmış liman inşaatı... İşin ortası nedir? En mantıklı çözüm nedir? Bunları tartışmak lazım. İşin şu ana kadar ki idari prosedürünü, formalitelerini, planlarını yetkili ağızlardan öğrenip öyle tartışmaya açmak lazım. Yoksa havanda su dövüyor, sağlıklı çözümler üretmiyoruz. Hele bir işin inini dibini araştıralım, yetkili ağızlardan dinleyelim bakalım. Daha sonra tartışırız. Nasıl olsa her şey olacağına varıyor, su akıyor yolunu buluyor.
Şimdi bunları yazdık diye dudak bükenleri, alaylı tebessümleri görür gibiyim. Keşke... Fikir ve görüşlerimiz ne olursa olsun medeni ölçülerde tartışma adabını bir öğrenebilseydik."
Bu düzeltmelerle yazının daha akıcı ve anlaşılır olması sağlanmış oldu.

Okunma Sayısı: 117