İLÇEMİZ’DE ÜRETİLEN ŞARABA RAKİP GELDİ
YAŞAMŞarap dünyamız yeni yatırımlarla, yeni üreticilerle renkleniyor. Kimi butik kimi ise orta ölçekli yeni üreticiler, bağlarda yerli ve yabancı üzümleri birlikte dikiyor.
Datça şarabı mı? Muğ-la gibi cehennem sıcaklarıyla kavrulan bir yerden şarap mı çıkar?”
Şişenin üzerindeki Datça Vineyards yazısını okuyunca şaraptan biraz anlayan pek çok kişinin ilk tepkisi böyle oluyor.
Şişeyi açıp içindekini tadanların ise fikirleri değişiyor he-men. Şaraplar ılıman iklimlerden gelen ürünlerdeki kadar dengeli, ne yüksek bir alkol boğazı tırmalıyor ne de aşırı bir tanen damağı buruyor.
O kadar sıcak bir iklimde bu dengenin nasıl sağlanabildiğini ise firmanın kurucuları aydınlatıyor: “Datça'nın kuvvetli rüz
garlara açık olmak gibi bir özelliği var. Bağlar da en bol rüzgar alan arazilerde. Bu sayede asmalar serinliyor, üzümler güneşte kavrulmadan ağır ağır olgunlaşabiliyor.”Piyasaya sekiz ürünle giren Datça Şarapçılık, yeni üreticilerimizden sadece biri.
Bir başka yeni şarap yatırımcısı ise ülkenin kuzeybatı ucunda, Edirne'deki Arda Bağcılık. Emekli öğretmen İlyas Saç, reklamcı oğlu Yavuz ve önolog kızı Şeniz Saç'la birlikte Osmanlı döneminde önemli bir şarap bölgesi olan Edirne'nin bu yönünü canlandırmak istemiş.
85 dönüm bağ dikmişler, içine
eski tren istasyonlarını andıran, kırmızı tuğlalı sevimli bir şaraphane yapmışlar.
Bir yandan Fransız üzümlerini yetiştiriyor, bir yandan da yörenin Papazkarası'nı canlandırmaya çalışıyorlar.
İki seri altında topladıkları şaraplarından etiketlerini Tan Oral'ın çizdiği, kuş figürlü “kuşlu seri” daha iddialı. Diğer serilerinin ismi de sevimli, dokuz sekiz. Adını Trakyalı Roman müzisyenlerin dokuz sekizlik ritimlerinden alıyor.
Ödül de kazanıyorlar Sarafin Şarapları'nın kurucusu Güven Nil, 2001'deki vefatından önce bir sohbetimizde “Bu yaptıklarımız bir ilk. Belki birçok şeyi yanlış yapıyoruz. Belki bağları yanlış dikiyor ya da çok uygun olmayan üzümler seçiyoruz.
Ama bunu denemeden de göremeyiz, sonuçlarını yıllar sonra alacağız. Belki bazılarını söküp başka bağlar dikeceğiz” demişti.Yeni yatırımcılar ise şanslı, zira son 20 yılda ülkede hem şa
raplık bağcılık hem önoloji birikimi arttı, tecrübe çoğaldı. O yüzden de daha doğru tercihler yapılıyor, daha kestirme gidiliyor ve birkaç yılda bazı sonuçlar alınabiliyor.
Yeni yatırımcıların birkaç yıl içinde şaraplarıyla ödül alır noktaya gelmeleri de bu sayede. Bunlardan Tekirdağ'ın Karaevli köyündeki Barel, uygun fiyatlı rezerv Şiraz'ıyla İngiltere'nin müşkülpesent jürili bir yarışmasından gümüş madalya alabildi mesela.
Keza eczacı Canan Gerimli'nin Polatlı'daki arazilerine diktiği Gordias bağlarından çıkardığı Kalecik Karası, Decanter'dan ilk rekoltesiyle bronz madalyayı alıverdi.
İzmir Kemalpaşa'da tam 400 dönüm bağ diken Nif Bağları ilk
rekolteleriyle aynı yarışmada bir gümüş, bir de bronz madalyaya layık görüldü.Nif, Datça, Arda, Barel, Gordias, Ya da Bozcaada'da ünlü oyuncu Cezmi Baskın'ın eşi Çisel Hanım'la kurduğu Cezz, şaraplarını Shakespeare'in soneleriyle numaralandıran Urla'daki Usca, Şarköy'ün dağlar arasına sıkışmış eski Rum köyü Uçmakdere'de kurulan Uçmakdere Şarapçılık, Foça'da organik bağcılık yapan Taşköy. Tümü yeni yatırımlar.
Hepsi de bir cesaretin, özgüvenin, iddianın meyveleri.?Yaşamaları ve gelişmeleri, şarapseverlerin onları tanıyıp keşfetmesine, seveceği çeşitlerine ulaşabilmesine bağlı.
En başta da ülkede en önemli şarap tüketim noktaları olan restoranların, marketlerin kavlarını, raflarını onlara açmalarına.
İlginizi Çekebilir