© DATÇA HABER

DATÇA SEVDALISI BÜYÜK YAZAR ORHAN KARAVELİ’yi KAYBETTİK

Orhan KESKİNSOY : DUAYEN GAZETECİ, YAZAR ORHAN KARAVELİ İLE DATÇA HABER GAZETESİ SORUMLUSU SEBİHA ARSLAN'LA GAZETE ADINA BİR RÖPORTAJ YAPTIK, SOHBET TADINDA… Bu röportajı 10 Eylül 2020 tarihinde Aktur’da Karaveli’nin evine konuk olarak gerçekleştirmiştik. 24/03/2023 tarihinde vefat eden büyük ustaya saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Sevenlerin başı sağalsın. Mekanı cennet olsun.

ORHAN KARAVELİ KİMDİR?
        1930 yılında Ankara'da doğdu(nüfusa bakılırsa 1 Ekim 1929) Galatasaray Lisesi(1937-1949), İst. Üni. Hukuk Fak. (1949-1954) ve Londra Politeknik Okulu'nda(1956-1957) öğrenim gördü. Yeni İstanbul, Milliyet, Son saat, Vatan ve Cumhuriyet gazetelerinde ve değişik dergilerde yazdı.Üyesi olduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin birçok ödülünü kazandı. Türk Basınına 50 yılı aşkın süreyle hizmeti nedeniyle aynı kuruluşun 2004 Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü'ne layık görüldü. Yaşantısının yarısını İstanbul'da , yarısını Datça'da geçiren duayen gazeteci “Basın Şeref Kartı”sahibidir. 
    ESERLERİNDEN BAZILARI: Kişiler ve Köşeler, Bir Ankara Ailesinin Öyküsü, 46-99 Şiirleri, Görgü Tanığı: Bir Gazetecinin Sıradışı Anıları, Tanıdığım Nazım Hikmet, Sakallı Celal, Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği, Ziya Gökalp'i Doğru Tanımak, Ali Kemal, Berlin'in yalnız Kadınları, Kendi Heykelini Yapan Adam; İlhan Selçuk, Çanakkale Olmasaydı…O Olmasaydı, Atatürk, Babam ve ben….
Sebiha Arslan (S.A) (DATÇA HABER)- Datça ile tanışıklığınızı anlatır mısınız?
Orhan Karaveli (O.K)- Anadolu'nun birçok yerinde kaymakamlık yapmış, Muğla'da da valilik yapmış Özer Türk vasıtasıyla tanıştım Datça ile. 45 yıl önceydi bu tanışıklık. Onun kurduğu bir şirkete ortak oldum. 
S.A-O günlerin Datça'sını, Aktur'unu kısaca anlatır mısınız?
O.K-Şimdiki gibi yollar yoktu. Datça-Marmaris arası 100 km kadardı. Aktur ise 70 km. Yollara da yol demeye bin şahit gerekiyordu. Zamanla bunlar düzeldi. O yıllarda , o yokluk, yoksunluk içinde çok fazla yabancı turist geliyordu. Şimdi gelmiyor. Bunu bir araştırmak gerekiyor. Oysa oteller daha iyi, hizmet daha iyi…O zaman niye?
S.A-Aktur'un Datça'ya katkısı olmuş mudur?
O.K-Hem de fazlasıyla. Bir kere yollar yapıldı. İnsanların gereksinmesi için gerekli olan yiyecek, giyecek yerleri açıldı. 
    Datça dünyanın en güzel yerlerinden biri. Bir cennet adeta. Dünyanın neresinde var böyle güzel bir yer. Eğer kıymetini bilmezsek, birileri gelir alır elimizden…
    “Bana kalsa ,ben Türkiye değil, ATATÜRKİYE derdim…”
S.A-Bir söyleşinizde”Atatürk , Türkiye'yi bin yıl ileriye götürmüştür demiştiniz. Bunu bizim için açıklar mısınız?
    O.K-Atatürk, dünyada eşi benzeri olmayan biriydi. O, olmasaydı Türkiye diye bir devlet olmazdı, olamazdı. Bana sorsalardı, bu ülkeye ATATÜRKİYE derdim.
-Daha yüz yaşına gelmedik. Dünyada devletlere, düzenlere baktığınızda, çok genç bir ülke sayılırız. Ama kaygılarım var. Dünyada eşi olmayan bir yer Türkiye. 
-Atatürk büyük insan diyeceğim, bu sözcükler yetmiyor…
ORHAN KESKİNSOY-Peki, Atatürk'ün sevdiği ve sevmediği insanlar var mıydı?
O.K-Atatürk insan olan herkesi severdi. Ama bir de çok sevdiği insanlar vardı. Örneğin, Namık Kemal'i, Tevfik Fikret'i, Ziya Gökalp'i çok severdi, sayardı. 
S.A-Sizi”Atatürk'ün başını okşadığı çocuk” olarak tanıyoruz. Siz de bunu gururla anlatıyorsunuz. Biraz söz eder misiniz?
O.K-O el başımın üzerinden hiç inmemiş gibi. Hatta saç sakal üzerine konuşulurken, ben espri olarak”Saçlarımın gürlüğünü, Atatürk'e borçluyum. Çünkü O'nun eli değdi bu saçlara” diye arkadaşlarıma takılırım. Tabii ki saç irsi bir olay. Ama öyle olmasını kim istemez?
    “Dünyanın birçok yerinde ATATÜRK sevgisi kimi Türklerinkinden daha fazla!
S.A-Atatürk'e yine döneceğim. Ancak Küba'ya giden ilk gazetecisiniz bildiğim kadarıyla. O dönemde Küba'ya gitmek bayağı bir sorundu. Siz nasıl gittiniz?
O.K-Beni Küba'ya almıyorlardı. Onlara aynen şöyle dedim”Ben Atatürk Türkiye'sinden geliyorum…”sadece yüzüme hayranlıkla baktılar. Orada, Havana 'da Atatürk heykelini görünce insan bir tuhaf oluyor. Şunu demeden geçemiyeceğim”Üzülerek söylüyorum; dünyanın birçok ülkesi ve halkları Atatürk'ü , Türkiye'deki kimilerinden daha fazla seviyor!
S.A-İstiklal Marşı tartışmaları epey sürdü. Siz bu tartışmaları sonlandırdınız.Çünkü bazı yazarlar”İstiklal Marşı'nı Mehmet Akif yazmamıştır” falan gibi sözler ettiler Bir de sizin ağzınızdan canlı canlı dinlemek isterim:
O.K-Dedemin konuğu olarak, kaldığı İmamevinde yazmıştır. Sabah, Marşın sözlerini ilk okuduğu kişi de annem olmuştur. 
ORHAN KESKİNSOY-Nazım Hikmet hakkında bir kitap yazdınız.Nazım Hikmet'le nerede tanıştınız?
O.K-Uluslar arası Doğu Bilimleri Kongresi için ben, Ömer Sami Coşar, Ahmet Şükrü Esmer, Tahsin Banguoğlu, Türk Heyeti başkanı da Prof. Fahir İz'di. O zamanlar , Türkiye'de Nazım için “vatan haini” deniyordu. Ona yanaşmak, onunla yan yana gelmek, onunla bir iki laf etmek yürek isterdi! Toplantı salonunda, onu görür görmez tanıdım. Uzaktan seslendim;
-Nazım Bey!...Nazım Bey!...
Sağa sola bakıp, sesi aramaya başladı. Beni gördü, yanıma geldi. Kendimi tanıttım:
-Merhaba Nazım Bey! Ben, Orhan Karaveli, Türkiye'den, gazeteci…
Bana sarılacak gibi yaptı, sonra çekindi. Sanki Türkiye'yi onun kucağına götürmüş gibiydim. Avuçlarımı, elinin içine alarak:
-Merhaba!...binlerce merhaba! Dedi. “Hoş geldiniz. Zaten duymuştuk burada olacağınızı…Sabırsızlıkla bekliyorduk…tarih; 9 Ağustos 1960, Moskova'nın Lenin Tepesi  üzerindeki Lomosonov Üniversitesi…
S.A-(Burada gülerek artık geri kalanını size verdiğim TANIDIĞIM NAZIM HİKMET kitabından okursunuz…) dedi.
ORHAN KESKİNSOY-Siz yazana kadar, Sakallı Celal adından bir efsane gibi söz edilirdi. Ancak, yaşayıp yaşamadığı, bile muamma idi. Siz Sakallı Celal'i ete kemiğe büründürdünüz desek yeridir. Bir iki cümle ile Sakallı Celal'den söz eder misiniz?
O.K-Türkiye'nin gerçek aydınlarından biridir. Burada sözlerinden bahsetmeye kalksam, birkaç saat yazmanız gerekecektir. Her Türk aydını gibi(ama gerçek aydın!) çileli bir yaşamı olmuştur. Zaten soyadı da(Yalnız'dır) Atatürk ve Cumhuriyet aşığı birisidir.. Hatta , silaha, kavgaya o kadar karşı olmasına rağmen silah taşırdı. Hatta zamanın İstanbul valisi Lütfü Kırdar'a gidip, bizzat başvurmuştur. Bana silah verin diye. Vali de”Ne yapacaksın silahı?” deyince. Yanıtı şu olmuştur” Atatürk'ü sevmeyen birisi çıkarsa ona karşı kullanacağım…..”Bu silah şu anda Dr. Aydın Yolaç tarafından korunmaktadır…
S.A-Sabiha Gökçen hakkında bir iki cümle alabilir miyim?
O.K-(Birden gözleri nemlendi, duygulandı). Benim manevi annemdir. Annem ölünce bana gelip, artık senin annen yok. Benim oğlum olur musun? Deyince ben de kabul ettim. Hiç öz annemden ayrı tutmadım. Zaten ayrı tutulacak biri değildi ki…Dünya tatlısı, kişilik sahibi biriydi.
S.A-Sizi fazla yorduk. Son olarak ne demek istersiniz?
    “Başka reçete gerekmez! Size, bize, hepimize Atatürk reçetesi yeter!“
O.K-Siz gençlere çok iş düşüyor. Çareyi hiç başka yerlerde aramayın. Size , bize , hepimize Atatürk reçetesi yeter! O'nun düşmanları bile O'nu Nobel Barış Ödülüne aday gösterebilmiştir(Yunan Devlet Adamı Venizelos…) 
“-Atatürk'ü anlamak gereklidir…”
-Osmanlı Anadolu'ya bir şey kazandırmamıştır.
-Gördüğünüz her şey, her yenilik Atatürk eseridir. 
“-Atatürk bir mucizedir!”
-Konuşmamın başlarında da söyledim. Atatürk Cumhuriyeti daha çok gençtir. Daha 100 yaşına bile gelmedi. Değerini bilmek gerekiyor…Bunu siz gençlere boşuna bırakmamış…

S.A- O.K. Çok teşekkür ederiz. 
O.K-Ben teşekkür ederim. 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER