BİR ŞEHRİN KULLANMA KILAVUZU OLMALI.
GÜNDEMOrhan KESKİNSOY: (Kirletenler Kadar, Buna seyirci Kalanlar da Suçludur!) *Üç kuruşum var, Datça'ya geldim. Burayı döke saça kullanırım diyemezsiniz! *Çevrenize eviniz gibi bakmak zorundasınız. *Sizin yaptığınız yanlışlara ses çıkarmayanlar da bu suça ortaktır.
Devlet düzeni sağlamak için bazı kurallar koyar. Kanunlar çıkarır. Yönetmelikler, yönergeler falan işte.
Bunların dışında halkın gelenek/görenek dediğimiz kuralları vardır. Bunlar her ne kadar yazılı kurallar değilse de, topluma biçim verir, halkın birbirine sevgi ve saygısını arttırır.
Üzülerek söyleyeyim ki, son yıllarda Datça'da çok kötü olaylar görmekteyiz. Çoğu da incitici, acı, çirkin, arabesk…
Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Ama ben şehir içinde otobüslerle hareket ediyorum. Oradan başlamak istiyorum:
-Ey sen; sağa sola bakma sana söylüyorum. Otobüs duraklarında hem yasal olarak, hem de nezaketen sigara içilmez.
-Sen sen elinde sigarası yeni yanmış arkadaş, otobüse binecekken yeni yaktığın sigarayı oraya atamazsın. Buna hayvanlık bile diyemiyorum!
-Datça'da şehir içi otobüslerin en uzak ulaşım yeri en çok 20 dakikadır. Duraklarda elinde bebeği, bastonu olanlara, hatta kadınlara öncelik verseniz ne olur? İtiş kakış otobüse doluşmak neyin nesi olmalı. Büyükşehirlerde otobüs sırası beklerken ip gibi nasıl diziliyorsunuz? Burada bir dakika bekleyeceksiniz hepi topu...
-Otobüste en garipsediğim bir şey daha var. Koltukların çoğu ikilidir. Birisi koridordaki koltukta oturuyor. Siz sonradan binmişsiniz, hanımefendinin(!) ya da beyefendinin(!) biri orayı kiralamış ya, kımıldamıyor, elinizde yükünüz de olsa, siz cam kenarına geçeceksiniz. Belki erir on dakikada! Tamam otobüs boş olsa, başka yer olsa anlarım.
-Otobüs içinde yüksek sesle konuşulmaz. Hele yüksek sesle sohbet etmek neyin nesi. En arkadan, en öne şoför bile duyuyor, konuşulanları…
-Bazı şoför arkadaşlara da bir iki söz etmek istiyorum; tamamdır önden binilir, arkadan inilir. Hatta büyük şehirlerde otobüslerde önlere Binilir, arka kapıya da inilir yazılır. Ama bir şey var, orada otobüslerde üç kapı vardır. Orta kapıdan da inilir. Arkaya kadar gidilmeyeceğinden , orada bu kural uygulanır. Datça otobüslerinde bu yok. Otobüse binen ayakta ortada durmak zorunda. Sonradan binen birisinin önce inmesi gerekebilir ki hep öyle olur. Kural uygulayacağım diye, “-Önden inmek yasak!” demeyin ne olur. Bunu anlayışla yapan şoförler var. Onlara sonsuz teşekkür.
İHBAR EDİYORUM!
-En büyük sorunlardan biri otobüs duraklarında cicili biçili araçların park etmeleridir. Adam dörtleri yakıp, çekip gidiyor. Otobüs yanaşıp yolcu alamıyor. Yollar zaten dar, trafik sıkışıyor, beyefendi (Hanımefendi) gelene kadar epey bir zaman geçiyor. Bunu yıllar önce bir trafik polisine sormuştum. Bana verdiği yanıt ülkemin durumunu anlatıyordu”-Hocam 34 ve 06 plakalı araçlardan çekiniyoruz. Siyasilerin bir şeyi oluyor. Biz suçluymuşuz gibi davranılıyor…” O zaman biz tüketicilere iş düşüyor, duraktaki uygunsuz park edenleri çekin gönderin ilgili yere. Ama bunu sürekli yapmalıyız. Ben yapıyorum. İşi varsa, daha uygun bir yere gidip park etsin. İlaç alacaksa eczanenin önünde yaksın dörtleri…
-Bir de o durakları işgal eden market TIR'ları var. Gelip durağı kapatıyor. Bunun bir saati, zamanı olmalıdır. Durakları işgal etmeyebilirler. Onlar kendilerini topluma göre ayarlasın!
Sadece bir otobüs durağında bile neler olduğunu anlatmak için bu kadar yazdım.
Bir başka ihbarım daha var;
Bu yazıyı okuyunca Kumluk plajına gidip bir bakın. İnsanların (çocukların, engelli
lerin…) denize girdiği yerde deniz tekneleri var. Be mübarek 50 metre geriye demir atsan olmaz mı? Bir gün bunların çapaları, ipleri insanlara bir sorun yaratacak. Şimdiden bu tekneleri geri çektirmek gerekmektedir. İlgililer kimse Zabıta, Emniyet, Sahil Güvenlik…önlem almalıdır. Bildiğim kadarıyla bunun cezası da var galiba!
-Bak arkadaş; o yediğin dondurmanın, gofretin kağıtlarını gelişigüzel atamazsın. Atarsan da sana insan demezler. Onun adı başkadır!
-Datça'nın her yanı sigara izmariti dolu. Daha garibime gideni ise, pazarda alışveriş yaptığım kimi satıcılar ağızlarında sigara ile müşteri ile ilgileniyor. Bu da ayıp!
-Eyy sahildeki banklara çöken kimileri; tek başına bankın ortasına kurulup, “Buraları benim!” havasındasın. Ama oralar senin değildir. Böyle durumlarda lütfen gidin orada tek başına oturanın yanına oturun. Ne yapacak bakalım?
-O sahildeki banklar, bir meyhane masası değildir, ey biracı, ey çekirdekçi…Oraya bira şişelerini, çekirdek kabuklarını atamazsın. Atmamalısın…
-Sağlık Ocakları, hastane koridorları sohbet yerleri değildir. Gürültü etmemek gerekiyor. Bazen hekimler dışarı çıkıp ikaz etmek zorunda kalıyorlar. Ey bay, bayan sohbet edeceksen, çık dışarıda et. Sen de şu telefonunu sağlık ocağında, hastanelerde kapat ne olur…Çatlar mısın iki dakika telefonun kapalı olsa…
-Yerlere tükürmeyin bile demiyorum. Bunu artık hayvanlar bile yapmıyor!
-Borç harç bir araba almışsın(Rahat rahat araba alan bunu yapmaz!) SOLA DÖNÜLMEZ, SAĞA DÖNÜLMEZ ve hatta trafiğe kapalı yere giremezsin. İçimden şöyle geçiyor ”Canına bir şey gelmesin ama, karşıdan gelen güçlü bir araç, bir kamyonet buna bir bindirse de aklı başına gelse” Arabasının bedelini kaskodan da alamaz. Çünkü hatalı iş yapmıştır…
-Motosiklet kullanan kimi hayvanlara birkaç söz etmek istiyorum. Gecenin bir saatinde son sürat mahalle aralarında dolaşmak magandalıktır. Koloni halinde dolanıyorlar. Kasis falan vız geliyor onlara… Bu kimi magandalar, serseri gençler…Çocuk parklarına motosikletle gidip, ellerinde bira şişesi ve kutularıyla banklara çöküyor ve hatta o bankları tahrip ediyorlar. Birkaç yıl önce bir parkın içini yayınlamıştım. Savaştan çıkılmış gibiydi. Park ve Bahçeler yetkilisi baktı olmayacak, tüm bankları topladı. Lütfen Çocuk parklarına motosikletle girmeyin. Bunları buraya sokmayın! . Orada yaşayan ahaliye de bir çift söz etmek istiyorum. Siz ne biçim insansınız? Açın telefonu polisi, zabıtayı arayın. Bu serseriler yüzünden oraya kimse gece serinliğinde torununu, çocuğunu getiremiyor.
-Datça son yıllarda KİR ve kirlilikte neredeyse sıraya girecek…
KİR: Yanlış yerdeki malzeme “ diyor rahmetli Aydın Boysan.
-En büyük kir ise, Datça'da biyolojik kirliliği yaratan bazılarıdır…
Eyy vatandaş, o yanlış yerlerdeki malzemeleri kaldırmaktansa, onları oraya atmamak olmalı birincil ödevin.
Datça burada yaşayanların değil, bu dünyanın, bu ülkenin bir yeridir…
Yani; asıl hedef;
-Temizlemek değil, kirletmemektir.
İlginizi Çekebilir