DATÇA'DA DENİZ KİRLİLİĞİ UYARISI
YAŞAMİlçemizde deniz dibinde giderek artış gösteren algler endişe verici boyutlara ulaştı, doğaseverler harekete geçti.
İlçemizde, deniz dibinde giderek artış gösteren algler (su yosunları) doğaseverleri harekete geçirdi. Datça'da tarımsal arazilere yakın olan Burgaz mevkiinde sahillerde bile görülen alglere karşı, bir an önce önlem alınması istendi.
ENDİŞE VERİCİ BOYUTLARDA
Datça'da 30 yıldır amatör olarak dalgıçlık yapan kimya mühendisi 59 yaşındaki Mustafa Gökçek, tarımsal ilaçlar nede
niyle deniz dibinde alglerin arttığını söyledi.
Datça Yarımadası'nda son yıllarda görülen alglerin endişe verici boyutlara ulaştığını ifade eden Gökçek, "Bazı bölgelerde algler oluşmaya başladı. Yani kirli denizlerde oluşan yosunlara rastlanıyor. Önceleri çok az bir alanda görülen algler, şimdi geniş bir alanda dikkat çekiyor" dedi.
“TARIMSAL İLAÇLADAN KAYNAKLANIYOR”
Geçen yıl Antalya Konyaaltı Plajı'nda, son olarak Kocaeli denizinde alglere rastlandığını hatırlatan Gökçek, "Yetkililer, alg
lerin insanlara zarar vermediğini, ancak kirliliğe maruz kalan denizlerde oluştuğunu açıkladılar.
Şu an Datça denizi tehlike altında. Algler, bana göre, tarımsal ilaçlardan kaynaklanıyor. Çünkü denizimizi kirletecek gemi atıkları veya evsel atıklar denizimize karışmıyor. Kimyasallardan dolayı deniz dibinde yosunlar artıyor" diye konuştu. Tarımsal ilaçların yağmurlarla denize karıştığını söyledi.
YETKİLİLERİ GÖREVE ÇAĞIRDI
Alglerdeki artışın önlenmesi için herkese görev düştüğünü ifade eden Gökçek, "Bunun araştırılması için üniversitelerimizin yerinde incelemeler yapmasında yarar var. 6 yıldır değişik kuruluşlara deniz suyu analizleri yaptırıyorum.
Biyolojik olarak problem yok ama kimyasal olarak olması gerekenin üstünde değerler çıkıyor. Şimdiden önlem alınmazsa, Datça'nın her yerini algler kaplayacak ve yarımadaya yazık olacak.
Yetkilileri göreve çağırıyorum" dedi.
DENİZ DİBİNDE YAŞAM DEĞİŞİYOR
Datça İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile Belediye yetkililerine durumu aktardığını, sürekli tahliller yapılarak alglerin izlenmesi ve soruna köklü bir çözüm bulunması gerektiğini belirten Gökçek, şunları söyledi:"Sonuç alınamazsa, su yosunları gittikçe artacak. Deniz dibinde farklılaşma net olarak görünüyor.
Deniz dibinde yaşam değişiyor. Balıklar kalmıyor, deniz dibindeki bitki örtüsü, denizkestaneleri yok oluyor. Bir an önce önlem alınması gerekiyor. Algler, benim gördüğüm kadarıyla kimyasal olarak fosfat ve potasyum gibi maddelerin denizde zenginleşmesinden kaynaklanıyor.”
“BİYOLOJİK TEHLİKE YOK”
Deniz dibine dalmayanların, tehlikenin farkında olmadıklarını vurgulayan Gökçek, "Denizin üstü gerçekten de pırıl pırıl. Biyolojik olarak da zarar verecek herhangi bir koli basili gibi bir durum söz konusu olmadığı için, insanlar rahatlıkla denize girebilirler. Ama yarın, kirlilikten pislikten şikayetçi olacaklardır" diye konuştu.
Olayın üzerine Dünya gıda dergisinin yayımladığı bir makalede tarımsal ilaçların doğaya ve denizlere verdiği Zaralar üzerine bir araştırmada bulundu.
Edinilen bilgilere göre tarlalar, nehirler, göller, yer altı suları ve denizler zehir deposuna dönmektedir.
Bütün dünyada tarım ürünlerinin korunmasına yönelik çabalar kimyasal ilaçlara bir alternatif üretilmesi noktasında yoğunlaşıyor.
Tarımda kullanılan suni gübrelerin ve kimyasal ilaçların etkisi
kendini asit yağmurları, çevre zehirlenmeleri şeklinde gösterirken, tarımla uğraşan yüzlerce insan bu maddelerin sebep olduğu zehirlenmeler yüzünden hayatını kaybediyor.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan araştırmalara göre her yıl 30 milyona yakın insan tarım ilaçlarından zehirlenirken, 80 bin kişi bu yüzden hayatını kaybediyor.
Özellikle sera üretiminin yoğun olarak yapıldığı yerlerde toprağa milyonlarca litre kimyasal ilaç atılıyor.
Ayrıca gıdalarda hormon kullanımı günden güne artıyor.
Zararlı etkileri kanıtlanmış hormon ve ilaçların bilinçsiz ve aşırı kullanımı sonucu içi boş
ve kof domatesler, hormonlarla irileştirilmiş, kimyasal ilaçlarla sarartılmış çekirdeksiz üzümler, azotlu gübrelerle yetiştirilmiş patlıcanlar, salatalıklar, biberler, çok iri meyveler manav tezgâhlarını süslüyor.
Sebze ve meyveleri yıkanarak
yenmesi de bunların etkisini azaltmıyor. Özellikle turfanda meyve ve sebzelerde hormon kullanılıyor.
Maruz kalındıktan sonra vücutta oksijen analoğu olan diazoksine dönüşerek kolinesteraz inhibasyonu ya-par.
Organofosfatlı bileşikler toksik etkilerini kolinesteraz ve enzim inhibasyonu yaparak gerçekleştirirler, asetilkolin aşırı birikir.
Organoklorlu pestisidler: Kimyasal olarak dayanıklı olmaları, yağda yüksek, suda düşük çözünülürlüğe sahip olmaları ve vücuttan atılımlarının yavaş olması nedeniyle çevrede ve canlılarda birikerek uzun süre etki göstermektedirler. şeklinde bilgilere ulaşıldı.
İlginizi Çekebilir