YEREL TARİH - KARAKÖY BASKINI -1
14 Ekim 2022, Cuma 11:57Şu musibet Karaköy baskınının derinliklerine dalmadan, baskından önceki Datça yarımadası etrafında olup bitenlerle ilgili araya şunu da sıkıştırıverelim. Çünkü bu baskının perde arkasında Fransızların Dupleix Kruvazörü vardır. Datça-Bodrum sahillerinde gizlenen Alman denizaltısını yok etmek için Gökova körfezine dalan Dupleix ikinci darbeyi Bodrum gerence koyu sahilinde yer. Alman denizaltının nerelerde yatıp kalktığına dair köylülerden bilgi toplamak için iki subay ve iki asker bir filika ile sahile gönderilir. Savaş nedeni ile her an teyakkuzda(!) olan, keçilerini otlatırken bile cephedeki kocasının silahını yanından ayırmayan Yörük anası ÜMMÜŞAN, gelen filikayı görünce kocasının çiftesini kaparak sahile iner ve bir çalının arkasına gizlenir. Sahilde karaya ilk ayak basan Fransız subayını hakkın rahmetine kavuşturur. Zaten Bodrumdaki olaylar nedeni ile moralleri bozuk olan Fransız askerleri, örgütlü bir direnişle karşılaştıklarını zannederek apışıp kalırlar. Silahlarını yere atarak teslim bayrağı çekerler. Mahalli direniş güçlerini beklerken elinde kocasının çiftesi ile Yörük anamız Ümmüşan gelir. Anamız sağ kalanları önüne katarak Gerence köyünün üstündeki çiftlik tepesini gözetleme noktası olarak kullanan müttefikimiz Alman subaylara teslim eder. Bodrum yaşlıları bu olayı halen daha ballandıra ballandıra anlatırlar. Zorlu bir mahalli direnişle karşılaştıklarını zanneden Fransız donanma amirali Dupleix kruvazörünü komutana . O civarda barınan Alman denizaltını yok etmek ve psikolojik harp taktiklerini Türk karasuları ve kıyılarında uygulamak bunun için adalı Rumları örgütleyip kullanmak emrini verir. Bunun için zaten ortam hazırdır. Datça Karaköy'de Rum dilberi Florina Türklerin insanlık dışı vahşet ve tecavüzüne maruz kalmıştır (Sanki Çanakkale ye saldırmak insani bir davranışmış gibi)
Şimdi ufkumuzu biraz daraltıp Datça-Karaköy'e odaklanalım.1890 nüfus sayımına göre Marmaris'e bağlı Dadya nahiyesinin nüfusu 4894 civarındadır. Bu sayının hemen hemen 1/3' ünü Datça Rumları oluşturmaktadır..1'nci dünya savaşı başladığı zaman (1914) ki döneme kadar kendilerini pek güvencede hissetmeyen Datça Rumlarının bir kısmı Ata topraklarını terk ederek civar adalara çekilmişlerdir.. 1920 kurtuluş savaşı başlangıcında Nazilli Kuvayı Milliye başkanı Demirci Mehmet efenin emriyle köy muhtarları tarafından yapılan tespitlere göre, Süleymaniye nahiyesi (Cumalı-çeşme merkezli) hudutlarında yaşayanlar hariç Dadya nahiye ve köylerinde kala kala Kızlan köyünde 63,Batır (Hızırşah) köyünde 34 ,Dadya köyünde (Eski Datça) 37, ve Karaköy'de 10 -11 rum kalmıştır. Karaköy'de tecavüze uğrayan Florina kızımızda anasıyla birlikte bu Karaköy Rumları arasındadır (Kaynak-Datça Kuvayı Milliyesi kayıtları).. Bu süreç içerisinde Karaköy' lü Rumların ir kısmı eskiden beri akrabalık bağlarının bulunduğu İstanköy'e göç etmişlerdir. Bunların arasında aslen Karaköy Rumlarından olan Florina'nın dayısı Dimitri de vardır. Dimitri Karaköy'ün girdisini çıktısını gayet iyi bilmektedir. Başına gelen menfur olaydan sonra Florina Karaköy'ü terk ederek İstanköy'deki dayısına sığınmıştır.. Tüm ısrarlarına rağmen anası “Burası benim öz vatanım. Öleceksem bu topraklarda gömüleyim diyerek Karaköy'ü terk etmemiş..Ata topraklarını eşelemekte ,gelmişini geçmişini deşelemekte direnmiştir. Ehh..Ahlaki ve vicdani ölçülere vurursak ..O yaştaki Datça Karaköy' lü Rum anneciğimizin bu da en doğal hakkıdır.
İstanköy'deki dayısı Dimitri'ye sığınan Karaköy' lü kızımız Florina' nın başına gelenleri duymayan kalmamıştır. Zaten talan yağma için fırsat kollayan adalı Rumlar Florina'yı adeta milli kahraman ilan etmişler ve öcünün alınması için and içmişlerdir. Özellikle Datça ile ticari ilişkileri olan İstanköy eşrafından, zenginlerinden kökleri Datçalı olan Aleko Favini'nin oğlu Vasilis , Karaköylü Florinacığımıza sahip çıkar ve onunla özel olarak ilgilenir. Ve derken aralarında gönül muhabbeti başlar. Aleko oğlu Vasili Akdeniz ırklarının ortak özelliği olan heyecanlı, duygusal, çabuk parlayan, kızdığı zaman kendine hakim olamayan, duygularını gizleyemeyen, gerektiği zaman acımasız olan hırçın ama mert ,demir bilekli, çatal yürekli. Orta boylu, yargınlıca bıçkın bir Akdeniz delikanlısıdır. Babasının ticari işleri nedeniyle büyücek yelkenli teknelerine atlayıp Rodos'la İzmir arasındaki adalar, ve Anadolu kıyılarında mekik dokumaktadır. Köklerinin Datçalı olması nedeniyle Datça'nın o yıllardaki ekonomisinin bel kemiği olan Palamut.kuru incir, harnup, badem, alım satımında bu aile önemli söz sahibidir. Vasilis babasının daha önce kurduğu düzeni devam ettirmekte, bu konularda Rodos ve İzmir'deki Yahudi tüccarlarla paslaşmakta ,iş birliği yapmakta ailesinin zenginliklerine zenginlik katmaktadır. Bu nedenle dünyanın bu taraflarında ekonomik, politik, sosyolojik etkinliği olan, çevresi geniş eli-kolu uzun bir ailenin çocuğudur. Ortasında ulu bir çınar ağacının bulunduğu İstanköy limanındaki geniş meydanın hemen yanında babasının yazıhanesi ve ticari malların depolandığı genişçe bir depoları vardır. O ulu çınar ağacının ki ilginç bir öyküsü vardır. Çınar ağacı henüz gençken yanlamasına uzayan dallarının altına masa olsun diye sağdan soldan devşirilmiş antik sütunlar konulmuş, zaman içersin de bu dallar antik sütunları sarıp sarmalamışlar ve yükseldikçe yukarıya doğru kaldırarak, yer çekimine meydan okurcasına zeminle ilişkilerini kesmişlerdir. Sütunlar çınar ağacının kollarıyla bütünleşmiş, havada asılı durmaktadır. Kökleri Karaköylü olan Aleko oğlu Vasilis ile dayısına sığınan Karaköylü kızımız Florina arasındaki arkadaşlık ilişkisi ,zamanla birbirini sarıp sarmalayan duygusal bir ilişkiye dönüşür. Hemen hemen her gün, tenhalarda menhalarda değil de, Çınar altındaki kahvede buluşup, el ele, diz dize hasret gidermeğe başlarlar. Vasilisin babası Aleko Favini, birazda Karaköy'den bazı sebeplerle kovulması nedeniyle tam bir Türk düşmanıdır. Oğlu Vasilise de bu düşmanlığı çocukluktan aşılamıştır..Vasilisteki Türk düşmanlığı sevgilisi Florina' nın başına gelenlerden sonra daha da törpülenmiştir…Bunu hiçte yadırgamamak lazım. Çocukluğumuzda bizim nesil dahi dedelerimiz, nenelerimiz tarafından koyu bir rum düşmanı olarak yetiştirilmişizdir..1960.lı yılların ortalarında Datça'mıza sığınmak zorunda kalan Sömbeki'li Rum balıkçıları İskele limanında gördüğüm zaman şaşırıp kalmıştım..Giyim, kuşam, tip, davranış, aynı bizdi…Hiçte bize anlatıldığı gibi değillerdi.
O yıllarda(1915) İstanköy İtalyanlara aitti. Vasilisin ailesinin konumu gereği İstanköy İtalyan garnizon komutanı ile kaçınılmaz derin bir muhabbeti vardı. Haftada bir iki gün limandaki emekli kaptan Yannis' in meyhanesinde buluşurlar, uçkuruna biraz düşkün olan komutan ile karı-kız muhabbeti yaparlardı. Tabii ki hesap ödeme faslı Vasilis' e aitti. Bir akşamki buluşmalarında intikam ateşi ile yanıp tutuşan Vasilis artık sözlüsü sayılan Karaköylü Florina' nın başına gelenlerden İtalyan komutana söz etti.. İtalyan komutan Vasilis' e kendisine her türlü yardımda bulunacağını. Ancak biraz sabretmesini, harp halinde olduklarını, yakında bu tarafları denetlemekle görevli Fransız Dupleix kruvazörünün İstanköy'e uğrayacağından, zaten bu harp gemisinin Türk kıyılarında dehşet ve korku yaratmak(Psikolojik harp) için görevlendirildiğini anlattı. Gemi komutanından Datça'ya düzenlenecek baskınla ilgili yardım talebinde bulunacağına ve komutanı ikna edeceğine dair söz verdi..…Aslen Karaköylü olan Aleko oğlu Vasilis sevgilisi Florina' nın başına gelenlerin intikamını almak için elverişli bir fırsat yakalamıştı ve sıra talan ve yağma için adalı Rumları örgütleme işine kalmıştı. Zaten bu konunun yabancısı olmayan Adalı Rumlar İtalyan komutanın ve Vasilisin emir ve görüşlerine amadeydi…
İstanköy'den ve civar adalardan söz açılmışken bu adaları nasıl kaybettiğimizi anlatmadan geçemeyeceğim doğrusu…Bazı geri zekalı güruh bu adaların Lozan anlaşması ile elimizden çıktığını ağızlarında geveleyip duruyorlar. Doğrudur..Bu adalar Lozan'da yapılan bir anlaşma ile kaybedilmiştir. Ama Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı Lozan anlaşması ile değil. İtalyanlarla Osmanlı Devleti arasında 1912 de imzalanan ,Lozan'ın Leman gölü kıyısındaki bir semti olan OUCHY(ÜŞİ) anlaşmasıdır. Sırası gelmişken vurgulayalım…
1' nci Dünya savaşında İtalyanlar İngiliz Fransızlarla ittifak halindedirler…Alman denizaltısının peşine düşen Dupleix zırhlısı ,İtalyanların elinde bulunan İstanköy'ü karargah olarak kullanmaktadır. Bodrum ve gerence darbelerinden sonra gemi dinlenmek üzere bir akşamüstü İstanköy'e uğramış, gemi personeli suratları bir karış asık, limandaki Çınaraltı kahvesinde oturmakta demli çaylarını yudumlamakta ,önlerinden gelip gecen İstanköylü Rum dilberlerini zevkle temaşa eylemekte, yorgunluklarını atmaya çalışmaktadırlar…Limandaki yazıhanesinden askerleri izlemekte olan Vasilis fırsatı ganimet bilir. Arkadaşı İtalyan garnizon komutanını da yanına alarak gemi komutanını masasına çöreklenirler… Daha sonra hep birlikte Limanda emekli kaptan Yannis' in meyhanesine dalarlar…İşte burada Datça Karaköy'un MAKUS TALİHİ(Ters talihi) nin temelleri atılır. Dupleiş komutanı birkaç gündür Bodrum civarında uğradığı hezimetlerin intikamını almak için İtalyan komutanı ve Vasilise birazda alkolün etkisiyle, özellikle silah olmak üzere maddi ve manevi her türlü yardımda bulunacağına dair söz verir..Ertesi gün bir miktar silah el altından İtalyan garnizonuna havale edilir..Bundan sonra yük vasilisin sırtındadır…İstanköyden ve civar adalardan Anadolu kıyılarına özellikle Florinanın intikamı için Datça'ya düzenlenecek esaslı bir baskın için gönüllü adam toplamak..Bu arada Datça-Karaköy'e düzenlenecek esaslı baskının küçük provaları yapılır. İstanköy'den toplanan 10-15 kişi ile Karaköy –Körmen taraflarına bir baskın düzenlenir.Amaç yağmadan ziyade, köydeki savunma gücünü öğrenmektir. Ellerinde Fransızların son model silahları bulunan İstanköylü baskıncılar fırsatı ganimet bilip Karaköy sahillerini soyup sovana çevirirler.. sahildeki halen daha dim dik ayakta duran Yel değirmenini basarlar. Değirmenin içinde un,tahıl v.s cinsinden ne buldularsa yağmalarlar. Kendilerine mukavemete yeltenen beş Karaköylümüzü ve bir askerimizi şehit ederler. Allah ne verdiyse yelkenlilerine yükleyip İstanköy'e yollanırlar.
Kaynak :Reşadiye eşrafından rahmetli Fethi (Meltem )bey amcamızın “Datça'ya ait bildiklerim “ kitapçığı ve zaman içersin de Karaköy'ün yaşlılarıyla yapılan sohbetler..
Okunma Sayısı: 1219
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.