LAÇİNNN
s
Muğla
20 Kasım, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

Terzi'nin Ma­ka­sı ve Sarı Kutu

23 Mart 2023, Perşembe 16:48


Ben her türlü ba­ha­ne ile hiç­bir şe­yi­ni ata­ma­yan bi­ri­yim. Yok efen­dim ha­tı­ra­sı var, bunu başka amaç­lı kul­la­na­bi­li­rim, bir ­gün gelir yine gi­ye­rim, oku­dum ama ikin­ci defa oku­rum, bil­mem sonra ne işe yarar ama o kadar para ver­miş­tim gibi dü­şün­ce­ler­le yıl­lar­ca bi­ri­ken alet­ler, par­ça­lar, el­bi­se­ler, ki­tap­lar falan. Hatta beş yıl evvel başka eve ta­şın­dı­ğı­mız­da ku­tu­la­ra konup hala ku­tu­lar­da kal­mış ve üze­ri­ne yaz­ma­mış­sak için­de ne ol­du­ğu­nu unut­tu­ğu­muz şey­ler gibi.
Yıl­lar­dır her Pazar günü ni­yet­le­nip sonra bir son­ra­ki Pa­za­ra, sonra yine bir son­ra­ki ya da bir ay son­ra­ki Pa­za­ra diye ileri at­tı­ğım bu artık evden dı­şa­rı taşan ve hiç kul­la­nıl­ma­ya­rak bi­ri­ken­le­ri elden ge­çir­me ve bir kıs­mı­nı atma ya da bir yar­dım ku­ru­lu­şu­na falan ve­ri­le­bi­le­cek­le­ri ayır­ma işine ni­ha­yet geçen Pazar günü baş­la­dım. Neler bi­rik­tir­mi­şim neler, bir ço­ğu­nu ha­tır­la­ma­dım bile. Ama bir­ şey, daha doğ­ru­su iki şey vardı ki elime alın­ca eski çok güzel anı­la­ra dön­dür­dü beni. Yani iki adet da­mat­lık takım el­bi­se­le­rim, la­ci­vert renk­li, hala çok şık gö­rü­nüş­lü, nay­lon bir kı­lıf­ta 34 yıl­dır sak­la­dı­ğım bir ha­zi­nem. Bak­tım, yine bak­tım ve o nikah ve düğün gü­nü­müz göz­le­ri­min önün­den bir film şe­ri­di gibi geçti. Tabii on­la­rı elden çı­ka­ra­ca­ğım diye bir­ şey dü­şün­me­dim, yine ve ömrüm bo­yun­ca sak­la­ya­ca­ğım. Nay­lon­dan çı­ka­rıp önce içime çe­ke­rek doya doya bir kok­la­dım ve sonra da öptüm, göz­le­rim ya­şar­dı, aşırı duy­gu­lan­dım. Sonra elime alıp pan­ta­lon ve özel­lik­le de ceket cep­le­ri­ne bak­tım, acaba bir ­şey kal­mış mı diye. Yarı şaka yarı ciddi, belki de eşime ta­kı­lan mü­cev­her­ler­den, onun bana al sen şim­di­lik ce­bi­ne koy deyip de ce­bim­de unu­tul­muş de­ğer­li bir ­şey ola­bi­lir mi diye cep­le­ri­mi bir­kaç defa kont­rol ettim. Hayır, iki ce­ket­ten di­ğe­ri­ne göre biraz büyük ola­nı­nın iç ce­bin­de kal­mış küçük bir kağıt par­ça­sın­dan başka bir ­şey yoktu. O küçük ka­ğıt­ta "Ceket boyu 78 cm, kol 67 cm, göğüs çev­re­si 92 cm, pan­ta­lon boyu 96 cm" ya­zı­yor­du. El­bi­se­le­ri­mi tek­rar nay­lon kı­lı­fa koyup kal­dır­dım.
Şim­di­ler­de bir nikah, düğün için ço­ğun­luk­la hazır el­bi­se­ler pi­ya­sa­da var, belki ufak tefek rü­tuşlar­la vü­cu­da ve is­te­ğe uy­du­ru­lu­yor. Ta­ma­men sı­fır­dan bir ter­zi­de dik­tir­mek çok nadir yap­tı­rı­lı­yor. Tabii meş­hur­lar, ta­nın­mış sa­nat­çı­lar, zen­gin­le­rin bil­mem hangi ta­nın­mış moda di­zay­ne­ri­nin mo­de­li­ne göre özel ola­rak dik­tir­dik­le­ri hariç. Ama bizim za­ma­nı­mız­da hazır ve çeşit çeşit mo­del­ler için­den seç­mek ye­ri­ne bir ter­zi­ye dik­ti­ri­lir­di. Ben de çok yakın bir ar­ka­da­şı­mın kar­de­şi olan terzi Cemal'e git­tim. Ku­ma­şı da onun dük­ka­nın­da olan­lar­dan seç­tim. İlk gün nasıl bir el­bi­se is­te­di­ği­mi onun elin­de­ki artık iyice eski ama ya­ban­cı bir ka­ta­log­dan seç­tik ve sonra da benim öl­çü­le­ri­mi aldı. Beş gün son­ra­ya ran­de­vu verdi. Bu sü­re­de o ku­ma­şı kesip biçip prova ya­pı­la­cak şe­kil­de ha­zır­la­ya­cak­tı. Öl­çü­le­ri alır­ken bir yan­dan da yük­sek sesle tek­rar­lı­yor ve bir ka­ğı­da ya­zı­yor­du. Ceket boyu 78 cm, kol 67, göğüs çev­re­si 92, pan­ta­lon boyu 96 cm idi, çünkü ben de ak­lım­da tutup sonra bir ka­ğı­da yaz­mış­tım. Annem di­kiş­ten an­la­dı­ğı için onda da biraz gör­müş­tüm. Önce kumaş ince ve sert bir hale gel­miş beyaz bir sa­bu­nun ke­na­rı­nı kalem gibi kul­la­na­rak çi­zi­lir, sonra ke­si­lir, sonra tela ve astar falan da üze­ri­ne ko­nu­la­rak toplu iğ­ne­ler­le ge­çi­ci ola­rak tut­tu­ru­la­rak el­bi­se, yani ceket ve pan­ta­lon, pro­va­ya ha­zır­la­nır­dı. İlk pro­va­dan sonra bazen tek­rar bir prova daha da ya­pı­la­bi­lir ve sonra da di­ki­le­rek el­bi­se bi­ti­ri­lir­di. Terzi Cemal ile bir­lik­te ilk pro­va­da bazı bol­luk­la­rın çok az kü­çül­tül­me­si­ne karar ver­dik, yine öl­çü­ler aldı ve tamam artık son ha­lin­de di­ke­rim, bir hafta sonra alır­sın dedi. Bir hafta sonra neşe için­de da­mat­lık el­bi­se­mi al­ma­ya git­ti­ğim­de tabii ki tek­rar gi­ye­rek de­ne­dim, ama ne yazık ki pan­ta­lo­na gi­re­me­dim ve ce­ke­tin önü ka­pan­ma­dı. Ben­de­ki o büyük hayal kı­rık­lı­ğı ve üzün­tü­yü her ak­lı­ma gel­di­ğin­de hala içim ya­na­rak ha­tır­la­rım. Cemal bana „abi iki haf­ta­da nasıl böyle kilo aldın, göbek yap­tın“ de­yin­ce daha da şa­şır­dım. Kilo falan al­ma­mış­tım ve hatta dü­ğün­de ya­kı­şık­lı gö­zük­mek için son haf­ta­lar­da ye­dik­le­ri­me dik­kat bile edi­yor­dum. Terzi Cemal çok sev­di­ğim yakın ar­ka­da­şı­mın kar­de­şi ol­du­ğu için tar­tış­mak is­te­me­dim, mühim olan yıl­la­rın dost­lu­ğu­na zede ver­me­mek deyip, olan ziyan olan ku­ma­şa olsun dedim. Neyse ki çok be­ğen­di­ğim aynı ku­maş­tan elin­de ikin­ci bir el­bi­se için ye­ter­li­ce vardı ve sı­fır­dan baş­la­ya­rak bana yeni bir takım el­bi­se dikti ve o da ta­bi­ri ca­iz­se cuk diye vü­cu­du­ma otur­du ve en önem­li­si de nikah ve dü­ğü­ne uc uca da olsa ye­tiş­ti. Başta iki adet da­mat­lık takım el­bi­sem de­me­min ne­de­ni ise, biri bana küçük gelen di­ğe­ri de tam öl­çü­le­rim­de olan, iki­si­ni de uzun yıl­lar boyu ha­tı­ra ola­rak sak­la­mış ol­du­ğum el­bi­se­le­rim. Bu olaya o zaman,
"Ter­zi­nin yan­lış kesen ma­ka­sı,
bana olan taf­ra­sı,
ekst­ra kumaş mas­ra­fı da ca­ba­sı,
mutlu ola­lım da, bu da olsun şa­ka­sı" diye bir de dört­lük uy­dur­muş­tum.
Dü­ğü­nü­müz­den üç yıl sonra terzi Cemal'in abisi olan yakın ar­ka­da­şım Tufan'a o zaman çıkan so­ru­nu öyle ondan bun­dan ko­nuş­tu­ğu­muz bir anda ak­lı­ma gel­di­ğin­de bah­set­tim. O da çok şa­şır­dı ve sonra kar­de­şin­le de ko­nuş­muş. Benim so­nun­da olayı tek­rar aç­ma­ya ve hele ki tar­tış­ma­ya falan hiç ni­ye­tim yoktu. Ama iki gün sonra terzi Cemal bana te­le­fon edip ve ken­din­de hiç suç bul­ma­yıp "Kamil abi, sen o zaman yiyip yiyip on günde göbek yap­tın, ben ne bi­le­yim, sana da hayır ya­ra­ma­mış, kısa za­man­da ikin­ci defa dikip sana dü­ğü­ne ye­tiş­tir­dim" diye ters bir ko­nuş­ma tar­zıy­la dönüş ya­pın­ca çok üzül­düm ama ko­nu­yu yine de uzat­ma­dım. Ama kendi içim­de ko­nu­yu ka­fam­dan ata­ma­dı­ğım için in­san­la­rın bir "Kara Ku­tu­su" olsa keşke, her­ şey kayıt olsa ve ge­re­kir­se ge­ri­ye dönüp "bak ben böyle söy­le­miş­dim, sen böyle söy­le­miş­din, vücut öl­çü­le­rim şu ta­rih­te şöy­ley­di, kilom bu ta­rih­te öy­ley­di" gibi bu­lu­nup gerek olur­sa kul­la­nı­la­bil­se diye dü­şün­düm. Ha­yat­ta her ­şey ola­bi­lir, bir kişi o gün­ler­de bazı ne­den­ler­le ka­fa­sı ka­rı­şık olup bir yan­lış ya­pa­bi­lir, ya da bir­ şey söy­ler ama as­lın­da başka bir ­şey ifade etmek is­te­miş­tir. Yani bir di­ğe­ri­ni hemen suç­la­mak doğru de­ğil­dir, sakin bir kafa ile tek­rar bir durum de­ğer­len­dir­me­si yap­mak kim­se­ye zarar ver­mez. Onun için de ben o zaman söy­le­di­ğim dört­lük­le suçu ter­zi­ye değil onun ma­ka­sı­na ata­rak ko­nu­yu şaka ola­rak ka­fam­da bi­tir­miş­tim. Ama yine iyi ni­yet­li bir dört­lük de bugün ya­za­yım.
Ter­zi­nin yan­lış kesen ma­ka­sı,
sa­de­ce bir makas ama, ken­di­ni asıl usta san­ma­sı,
dü­ğü­nü­mü­zün üze­rin­den yıl­lar geçti, çok mut­lu­yuz hala,
iki adet da­mat­lık el­bi­se­le­rim de olsun bunun şa­ka­sı.
"Kara Kutu" de­miş­tim ya, şimdi ben o ko­nu­yu da biraz ele ala­yım. Ço­ğu­nu­zun bil­di­ği gibi „Kara Kutu“ bir hava ta­şı­tın­da bu­lun­ma­sı zo­run­lu olan bir kayıt, ulus­la­ra­ra­sı kul­la­nı­lan şekli ile bir „flight re­cor­der“ üni­te­si­dir. Uçuş ile il­gi­li bütün bil­gi­ler (uça­ğın yük­sek­li­ği, motor ısı­la­rı, kok­pit ses ka­yıt­la­rı, uça­ğın hızı ve uça­ğın genel ola­rak bütün ve­ri­le­ri) bu kara ku­tu­nun içine be­lir­li bir al­go­rit­ma ile kay­de­di­lir. Böy­le­ce ih­ti­yaç du­yu­lan an­lar­da uçuş ve­ri­le­ri­ni yet­ki­li­ler için ula­şı­la­bi­lir kılar. Kara kutu dü­şü­nü­le­nin ak­si­ne ço­ğun­luk­la siyah değil, par­lak tu­run­cu renk­te­dir. Kara kutu, uçak ka­za­la­rı­nın an­la­şıl­ma­sı­na ve bun­lar­dan tec­rü­be ka­za­nıl­ma­sı­na yar­dım­cı olur. Ci­ha­zın ilk kul­la­nı­mı 1947 yı­lı­na da­ya­nır. 1958 yı­lın­dan sonra ise Sivil Ha­va­cı­lık Ku­ru­lu ta­ra­fın­dan hava ta­şıt­la­rın­da kul­la­nıl­ma­sı mec­bu­ri hale ge­ti­ril­miş­tir. Kara kutu, uçak­la il­gi­li her türlü bil­gi­yi göv­de­si­nin dış kat­man­la­rı­nın güç­lü­lü­ğü sa­ye­sin­de bir­çok zorlu şarta rağ­men gün­ler­ce ko­ru­ya­bi­lir. Yolcu uçak­la­rı içe­ri­sin­de­ki kara ku­tu­lar, 90 gün bo­yun­ca deniz içe­ri­sin­den sin­yal yol­la­ya­bi­lir. Or­ta­la­ma 5 kilo ağır­lı­ğın­da olan kara ku­tu­lar, deniz suyu ile et­ki­le­şi­me gir­di­ği an aktif hale gelir ve sin­yal yay­ma­ya baş­lar. Böy­le­ce düşen bir uça­ğın ye­ri­ni ara­yan bir ekip, onu deniz al­tın­da bile bu­la­bi­lir. Pi­lot­la­rın ko­nuş­ma­la­rı da kara ku­tu­ya kay­de­di­lir. Böy­le­ce araş­tır­ma gö­rev­li­le­ri pi­lot­la­rın son ko­nuş­ma­la­rı­nı din­le­ye­bi­lir. Ancak bu durum, her kara kutu için ge­çer­li de­ğil­dir. Bazı kara ku­tu­lar sa­de­ce uçak­la il­gi­li ve­ri­le­ri kay­de­der­ken ba­zı­la­rı her iki işi de yapar.
Kara ku­tu­lar, çar­pış­ma­dan en az şe­kil­de et­ki­len­mek için ta­sar­la­nır, bunun için uça­ğın kuy­ruk kıs­mı­na yer­leş­ti­ri­lir­di. Artık mo­dern dün­ya­da bu­lu­nan kara ku­tu­lar ise iki par­ça­dan oluş­mak­ta­dır. Bun­lar­dan bi­rin­ci­si uça­ğın kanat kısmı içe­ri­sin­de bu­lu­nan kok­pit ses kay­de­di­ci­si­dir. İkinci cihaz ise kuy­ruk kıs­mın­da­ki uçuş ve­ri­le­ri kay­de­di­ci­si­dir.
Yalnız ben in­san­lar için dü­şü­dü­ğüm kara ku­tu­ya ken­dim­ce " Sarı Kutu" de­me­ğe karar ver­dim. Neden sarı, artık an­la­yan an­la­sın !!!
As­lın­da gü­nü­mü­zün ya­zı­lım tek­no­lo­ji­sin­de ya­kın­da bu işi cep te­le­fon­la­rı ile bile ya­pa­bi­li­riz, çünkü şimdi bile adım­la­rı­mı­zı sayan, bir cep te­le­fo­nu ve akıl­lı kol saati bağ­lan­tı­sı ile tan­si­yon ölçen, EKG yapan App' ler var. Benim yu­ka­rı­da say­dı­ğım bek­len­ti­ler de ek­le­nir­se „ Sır küpü bir sarı App" yani bir „Sarı Kutu App“ i or­ta­ya çıkar. Aman sakın kimse ben­den önce fik­ri­mi kul­la­nıp pa­ten­ti­ni al­ma­dan ben bir pa­tent ala­yım bari. Kor­kun artık ben­den terzi Cemal ve ben­zer­le­ri !!!
Yalnız Kara Kutu ile Sarı Kutu ara­sın­da­ki far­kın ben sa­de­ce bi­rin­ci­si­nin hava ta­şıt­la­rı­nın bil­gi­le­ri­ni kay­det­me amaç­lı, ikin­ci­si­nin de (eğer bir­ gün ger­çek­le­şir­se) in­san­la­rın bil­gi­le­ri­ni kay­det­me amaç­lı ol­du­ğu­nu dü­şün­mü­yo­rum. Bir anket yap­sak sor­du­ğu­muz ki­şi­le­rin her­hal­de %100 'e ya­kı­nı Kara Ku­tu­nun kul­la­nı­mı için „çok fay­da­lı“ diye cevap verir. Ama ak­si­ne, benim dü­şün­ce­me göre, Sarı Kutu için fay­da­lı­dır diye cevap ve­ren­ler %50'yi bile bul­maz. Çünkü in­san­lar hem ben­cil­dir hem de bir­çok ki­şi­sel bil­gi­le­ri gizli kal­sın is­ter­ler, hele ki bazı gizli iş­le­ri, iliş­ki­le­ri var veya yap­tık­la­rı ha­ta­yı kabul et­me­yen, ya da her yap­tık­la­rı­nı doğru sanan ki­şi­ler­se. Hatta son gün­ler­de bir­ yer­ler­de oku­du­ğum şu basit, masum yo­rum­lar, dü­şün­ce­ler bile bu te­zi­mi des­tek­li­yor:
- Yan­lı­şım varsa, dü­zelt­me­yin. Ha­ya­tı­ma ya­pı­lan mü­da­he­le­ler ca­nı­mı sıkar.
- Yan­lış ka­rar­lar ve­recek gi­bi­yim, içimi bir gör­se­niz, kıpır kıpır.
- Hasta ol­du­ğum­da dün­ya­da en de­ğer­li şeyin sağ­lık ol­du­ğu­nu an­lı­yo­rum. İyi­le­şin­ce tek­rar pa­ra­da karar kı­lı­yo­rum. Para, para, para !
Bana „Peki sen ken­din Sarı Kutu' dan ya­na­mı­sın?“ der­se­niz, ce­va­bım "Ben de in­sa­nım" olur. Siz an­la­dı­nız ne demek is­te­di­ği­mi !!! Şu ha­ta­sı­nı kabul et­me­yen terzi Cemal'in fo­ya­sı­nı or­ta­ya çı­kar­mak için bir Sarı Kutu icat edi­yor­ken, at­tı­ğım taş bu­me­rang gibi geri dönüp benim ba­şı­ma düş­me­den bu ko­nu­yu ke­se­yim ve lafı de­ğiş­ti­re­yim en iyisi.
Eeee daha daha na­sıl­sı­nız bugün?
Rumuz : Sen­siz Olmaz, 17.03.2023
 


Okunma Sayısı: 964

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.