SERTAP'IN GEMİSİ
06 Ocak 2020, Pazartesi 12:41Güneşli, ılık bir bahar günü, saat 15:00, Datça Cumhuriyet Meydanında değişik bir hareketlilik var. Bir sürü Datça'lı ve turist meydanda olan bir etkinliği izliyor.
Cumhuriyet Meydanının ortasında çok şık bir bayan kucağında biri siyah biri sarı iki kedi ile kendi etrafında yavaş yavaş müziğe uygun olarak, dönerek dans ediyor. Onun etrafında hemen hemen 5 metre çapında bir daire oluşturmuş, kedi şeklinde kıyafetler giymiş on tane çocuk da onunla birlikte dönerek uyumlu bir şekilde dans ediyorlar. Müzik ise hoparlörlerden duyulan Tarkan'ın "Kedi Gibi" şarkısı. Cumhuriyet Meydanının bir tarafı zaten denize bakıyor, tekneler falan demirli. Ama oraya ayrıca büyük bir dekor olarak tahtadan bir pano üzerine hani Nuh'un gemisine binen hayvanları canlandıran resimler vardır ya, öyle bir resim yapılmış, yani gemiye çeşitli hayvanlar; kediler, köpekler, kuzular, keçiler, eşekler falan biniyor. Ama Nuh'un gemisindeki gibi çeşitli hayvanlardan bir dişi bir erkek değil, yani karışık. Geminin üzerinde ise "Sertap'ın Gemisi" yazıyor. Meydanın öbür tarafında da palmiye ağaçları falan olan bir yeşil alan dekoru yapılmış. Oradaki bir kapı kıyafet değiştirme odasına açılıyor.
Orkestranın çaldığı müzik sırasında devamlı ve farklı tonlarda miyav miyav şeklìnde kedi sesleri de duyuluyor. Yine birkaç kedinin birbirini kovaladığı da duyuluyor ara sıra. Bir sürü kedi bu güzel bayanın etrafında bir daire oluşturmuş ya,bu daire şeklinde dans eden kedilerden ara sıra bir tanesi ortaya gelerek o bayanla el ele tutuşuyor ve orada birlikte dönerek dans ediyorlar.Öbür kedilerde daire şeklinde, onların etrafında dönerek hep birlikte aynı müziğe uygun danslarına devam ediyorlar. Bu daire oluşturulan danslar ve sonrasında müzikli tiyatroyu andıran gösteriler, çalınan çeşitli müzikler ile karıştırılmış miyav miyav sesleri ile sahnede, yani Cumhuriyet Meydanında,aşağıdaki konu canlandırılıyor:
Havaların soğuduğu bir sonbahar günü kedicik „Rüya“ sahipsiz olarak bir karton kutunun içine girmiş, „miyav acıktım“, „miyav üşüdüm“ diye bağırıyor. Sahnede „Rüya“ rolünü siyah bir kedi kıyafetindeki bir çocuk oynuyor.?Sokaktan geçenlerden Rüya'ya aldıran yok. Ama Rüya biraz sonra o kutuyla birlikte havaya kaldırıldığını hissediyor. Kutuyu taşıyan kişi yine o çok güzel bayan. Üzerinde kiremit kırmızısı bir deri ceket, onunla aynı renkte çok şık ayakkabılar, siyah mini etek, altında siyah çorap. O bayanın yanından geçenler gözlerini ondan alamıyor. Ama o elinde içinde kedi olan karton kutu ile birlikte çarşıdan yaptığı alışverişle dolu torbayı da zorla evine taşıyor. Kutudaki kediyi evine sokuyor. Evin içi, dışı kedi dolu. Aç kalmış kedi önce bir tas sütü önünde buluyor.
Bu görüntü bütün kedilerin eve gelen yeni kedi Rüya ile birlikte bu güzel bayanın etrafında hoplaya zıplaya, bazen birbirlerine sarılarak, mutlu şekilde birlikte dansı ile devam ediyor. Ara sıra arka planda da o üzerinde „Sertap'ın Gemisi“yazan gemiye binermiş gibi hareketler yapan biri beyaz-gri kırçıllı, diğeri siyah iki köpek, bir koyun, bir keçi görünüyor. Sonra ise başka hayvanlar; eşek, at,ördek, gemiye biniyorlar. Bunların hepsi bu hayvanları canlandıran kıyafetler giymiş çocuklar. Gemiye hayvanların binişleri sırasında çalan müzik ise ara sıra şu sözleri olan bir şarkı:
Biz hayvanları sevin,
biz hayvanları koruyun,
bize bir yuva, sevgi verin,
kol kucak açın,Sertap gibi.
Bize eziyet etmeyin,
bize taş atmayın,
bizi zehirlemeyin,
ama kol kucak açın,Sertap gibi.
Bu gemi Sertap' ın gemisi, yani evi, bahçesi,
hani Nuh'un gemisi gibi,
bizi seviyor, besliyor o,
kurtarıyor hatta ölmemizi isteyen bazı komşularından.
Bütün bu yazdıklarım bir müzikalin hayalimde canlandırdığım ilk sahneleri.Müzikalleri çok severim, çünkü bir hikayenin müzik, şarkı katılarak anlatılması bana daha keyif verir. Üstelik müzikalde bir karakterin, bir insanın, bir hayvanın hareketleri de daha estetik ve çekicidir. Normal bir tiyatro sahnesinde bir oda içine yürüyen bir bayan onun müzikalinde ya o oda içinde göze hoş gelen hareketlerle yürümektedir, ya da yürümenin yerine dans etmektedir. Tiyatroda bir masada karşılıklı yemek yiyen bir çift ise müzikalde o masanın etrafında dans ediyor olabilir. Aklımdan hep kısa bile olsa bir müzikal yaratmak, sahnelemek geçmiştir. Geçen gün Aslan Kral müzikaline gittikten sonra bu arzum depreşti. Önce senaryoyu yazmakla başladım tabii. Konusu biraz insancıl olsun, bazı dersler versin, yerine göre hüzünlü ama bazen de romantik olsun ve bol bol danslar olsun istiyorum.?Ayrıca baş rolde de çok güzel ve şık bir bayanla göze de hitap etsin. Müzikalde oynayacak baş rol bayan oyuncuyu seçtim bile, zaten yukarıda adını da söyledim. O bir kısmınızın en azından ismini duyduğunuz Sertap olacak. Siz son zamanlarda onu dans ederken gördünüz mü hiç? Tanrım o ne estetik, müziğe ne uygun hareketler, ne güzel kıyafetler. Onu seyrederken eşsiz bir rüya aleminde sanıyor insan kendini. Aslında o müziğe değil, müzik ona uymağa çalışıyor galiba. Çünkü Sertap alıyor sazı eline, yani öyle güzel vücut hareketleri ile dans ediyor ki, müziği canlı olarak çalanlar bile kendilerini onun o iç gıcıklayan hareketlerine uydurmaya çalışıyorlar, ya da onu seyretmek için çalmayı unutabiliyorlar.
Müzikalde Sertap sık sık kıyafet değiştirecek. Kıyafetleri ben değil o seçecek, çünkü o benim için zaten „Yok oldu sandığım şıklığı kurtaran“, Datça 'da bir yerde rastlarsanız şıklığı ile hemen dikkatinizi çekip gözlerinizi ayıramayacağınız çok güzel bir bayan. Ben ona müzikalin senaryosunda o anki konu ve sahne dekorunu söyleyeceğim; ona uygun ve seyredenlerin kesinlikle gözlerini alamayacağı kıyafeti, renk kombinasyonunu ve takacağı aksesuarları kendi seçecek.Seyredenlerin bir rüya alemine dalacaklarından çok eminim.
Müzikalin ana konusu hayvanları korumak, onlara bir barınak,yiyecek ve sevgi vermek. Ama şöyle romantik bir konu da işlenecek:Adı Osman olan erkek kedi adı Rüya olan dişi kediye aşık oluyor. Ama Rüya'nın etrafında fırıldak olan bir sürü erkek kedi var. Hani Rüya sanki bir çiçek ve etrafında bal yapabilmek için ona konmağa çalışan bir sürü erkek arı dolu.
Sertap müzikalde bazen kedilere bakan, şefkat gösteren, tedavi eden güzel bayanı, bazen de kedi kıyafeti giyerek Osman' nın aşık olduğu Rüya kediyi canlandıracak. Tam Sertap'a göre roller, çünkü Sertap günlük yaşamında da böyle. O bir kedi hayranı, evinin içi dışı baktığı kedilere dolu. Yaşamının diğer kısmı ise ona asılan, güya masum erkek arkadaşları ile dolu. Her biri Sertap ile nasıl buluşabilirim acaba diye onun peşinde. Hatta bir de çok uzaklarda yaşayıp Sertap ile sadece Whatsapp ile temasta olan, kalbinin sesini ona zor duyuran, kıskanç, platonik aşık bir bey de var. Sertap gerçek hayatta nasıl erkekleri elinde oynatıyorsa bu müzikalde de Rüya kedi olarak benzeri rolü oynayacak. Yani „güzel insan bayan“ ve „güzel kedi bayan“ rolleri ve erkekleri kıskandırmak tam ona göre. Kısacası ona müzikalimde baş rol vermem tesadüf değil.
Rüya ve Osman'nın aşk sahneleri oynanırken çalacak müzikle birlikte Osman da Rüya' yanın karşısına geçip şu sözlerle „İki Rüya“isimli bir şarkıyı söyleyecek.:
Yattım yatağıma,
uyumak istiyorum,
vakit geçiyor hızla,
uyuyamyorum bir türlü.
Dönüyorum yorganın altında,
rüyamda onu görmek istiyorum,
ter içinde kalmışım,
rüyamda göremiyorum bir türlü.
Kalkıyorum yataktan,
uyuyamadım kalp çırpıntısından,
istedim rüyama girsin,
ama göremedim onu bir türlü.
Çok uzaktayım ondan,
yazışıyoruz her gün,
aşk ve özlem içindeyim ama,
rüyamda göremiyorum bir türlü.
Rüyanda göremiyorsan,
hayal et onu bari,
uçuşmuş saçlarını,
öpesi dudaklarını.
Yine yatağa girdim,
çektim yorganı tepeme kadar,
daha da karanlık ama,
rüyamda göremiyorum onu bir türlü.
Çok seviyorum onu,
ama kavuşamadım ona,
olsun, öpücük yolladı ya bana,
rüyamda henüz el ele olamasam da,
İstediğim oldu şükür sonunda,
rüyamda dans ediyor benimle,
peki o miyav miyav sesi ne,
o da kedi Rüya imiş meğerse.
Tanrıdan bir istedim iki oldu,
rüyamda bile kıskandım başkalarından,
kedisi Rüya da var gördüğüm rüyada,
ne iştir bu, iki rüya bir arada.
Müzikalin kelime anlamını, kendisine özgü bir olay örgüsü barındıran müzik, dans ve diyalogların olaylarla bütünleştiği duygusal, eğlendirici sahne gösterisi, yani tiyatro, ya da film şeklinde tanımlayabiliriz. Modern müzikal tiyatro ilk kez New York'ta ortaya çıkmıştır ve tarihi 1920'li yıllara kadar uzanmaktadır. En önemli ilk müzikal tiyatro örnekleri New York'ta Broadway' de sergilendiği gibi aynı şekilde Londra'da West End Tiyatrosu da müzikalin ilk adımları arasında yer alır. Bu iki şehir günümüzde hala müzikalin metropolü olarak sayılırlar. Müzikal tiyatro zamanla bütün dünyada yayılmıştır.
Müzikal tiyatroların konuları çok geniş olabilmiştir.Komediden trajediye, politik müzikallerden, eğitici müzikallere kadar farklı çeşitleri sahneye konulmuştur. Müzik olarak ise her türlü müzik tarzı; Jazz'dan Pop müziğe, Rock'n'Roll'dan Soul, hatta klasik müziğe kadar kullanılmıştır.
Müzikalde kullanılacak müzikler ve şarkıların sözleri çok önemli tabii. Araya tanınmış şeyler katmak ilgiyi arttırır. Ben örneğin Tarkan'ın „Kedi Gibi“ şarkısından bir bölüm ve sözler katmayı düşündüm.
Hadi aşk beni çağır da yanına
Kedi gibi sokulayım sıcağına
Beni sar, sarmala da sonra
At, at kuytularına at emi
Hazırım, razıyım dünden
Varım her şeyine senin ben
Beni korlara ver istersen
Yak, yakacaksan sen yak beni
Ve… başka kedili bir şarkı da kullanacaklarım arasında olacak:
Pisi Pisi Mav Dedi.
Bir Kaşıkcık Yağ Dedi.
Yağ Olmazsa Bal Olsun.
Veren Eller Sağ Olsun.
Dam Üstünde Kediler.
Miyav Miyav Dediler.
Kara Kedi Gelince,
Deliklere Girdiler.
Benim Kedim Ne Güzel.
Bahçelerde Hopluyor.
Tüyleri Uzun Uzun.
Delikleri Yokluyor.
Miyav Miyav Miyavlar.
Yemeğe Bir Şey Arar.
Benim Benekli Kedim.
Fareleri Kovalar.
Benim üzerinde çalıştığım bu müzikalin ne fikir, ne de konsept ve hikayesi yönünden dünyaca ünlü „Cats“müzikali ile hiç alakası olmadığını da o müzikali bilenler benim burada yazdıklarımla karşılaştırınca anlamışlardır sanıyorum. Bana bu müzikal ilhamını da „ Kedili Datça'nın Gazetecisi“olan Sertap'ın verdiğini de artık söyleyeyim sonunda !
Bir çoğumuz bilir, Ağrı Dağı'nda kalıntıları bulunduğu iddia edilen "Nuh'un Gemisi", Tevrat'ın Tekvin (Yaratılış) bölümünde anlatılan, insanların kötülüklere dalması dolayısıyla Tanrının büyük bir tufanla "Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım", "Çünkü onlar gaflete düştü" deyip, ancak Nuh'un şahsında insanoğlu ve diğer canlılara bir şans daha verme amacıyla yapmasını emrettiği efsanevi bir gemidir. Gemi Nuh'un ailesi ve dünyada bulunan diğer hayvanların korumaya alınması amacıyla hazırlanmıştır.
Datça'ya yanaşan "Sertap'ın Gemisi" ise aslında hayali; ama gerçek anlamda ise Datça'da yaşayan ve orada hayvanlara kucak açan, evini açan, onlara yiyecek, içecek ve en önemlisi sevgisini veren Sertap'ın o güzelliği kendine de yansımış olan kalbidir.
İnsanlar hayvanlar olmadan, hayvanlar ise insanlar olmadan var olamaz. O zaman gelin hepimiz Sertap'ın hayvanlar için verdiği gayretlere destek olalım, ya da en azından engel olmayalım.
Datça Sertap' sız olamaz, hayvanlar Sertap 'sız olamaz, ben ise zaten Sertap' sız olamam. Hepinize çok güzel, sağlıklı bir 2020 yılı diliyorum.
31.12 2019
Okunma Sayısı: 2156
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.