Sermaye aktif siyasete girmeli(mi)?
13 Kasım 2024, Çarşamba 13:53Doksanlı yıllar Türkiye için (yine) zorlu zamanlardı. Ekonomi ve terör sorunu beraberinde toplumsal gerginliklere de sebep oluyordu. Seçimlerde hiçbir parti Meclis’te güvenoyu alacak kadar sandalye sayısına ulaşamıyor ve Ülke istikrarsız koalisyonlara mecbur bırakılıyordu. İşte böyle bir dönemde iş dünyasının tanınmış isimlerinden biri olan Cem Boyner herkesi şaşırtan bir çıkış yapmıştı. Sahip olduğu uluslararası hazır giyim markası belli bir sınıfa hizmet veriyordu. Ülkenin en çalkantılı yıllarında bir burjuva ( bazıları ona sadece kapitalist diyordu) daha liberal, demokratik, çağdaş bir Türkiye vizyonu ile bireysel özgürlüklere, ekonomik reformlara ve devletin küçülmesine vurgu yaparak Yeni Demokrasi Hareketi (YDH) Partisini kurdu.
Cem Boyner siyasete girdiğinde, Ülke Doğru Yol Partisi ile Sosyal Demokrat Halkçı Partisi koalisyonu ile yönetiliyordu. Bu dönem, koalisyonların zayıf olduğu ve istikrar sağlayamadığı bir dönem olarak görülüyordu. Bu nedenle Boyner ve YDH, topluma bir alternatif sunmayı amaçladı ve politikayı ‘toplum çıkarlarını dengeleme sanatı’ olarak tanımladı. Yani hem işveren olacaktı hem de işçi haklarını savunacaktı. Kişisel yorumum Cem Boyner bunu başarabilecek bir karakterdi. Ancak 90’ların Türkiye’si böyle düşünmüyordu. Mitinglerindeki kalabalıklar hepimizi yanıltmıştı ve 1995 Genel Seçimlerinde YDH’nin oy oranı %1.4’te kaldı.
Cem Uzan da benzer bir deneme yapmıştı üstelik kendine ait medyası da vardı. Genç Parti’yi kurmuştu ve beyaz gömleğinin kollarını katlayarak çıktığı mitingler rekorlar kırıyordu. Dağıttığı ekmek arası dönerler alay konusu olsa da 2002 Genel Seçimlerinde %7.25 oy almayı başarmıştı. Baraj sistemi nedeniyle Parlamentoya giremese de toplum sosyolojisini anlamamızı zorlaştıran bir deneyimdi.
İş dünyasının duayeni Vehbi Koç’un ‘bir iş adamı siyasal ilişkilerinden dolayı günün birinde önemli sıkıntılara uğrayabilir’ tespitini göz ardı etmeyen iş insanlarımız genel olarak siyasetten uzak durmayı tercih ettiler.
Bu yüzden Koç ailesi çok partili sisteme geçilene kadar CHP üyesi olan ve çok partili sistemin kabulü ile CHP’den istifa eden Vehbi Koç’tan sonra aktif siyasette yer almadı.
İş dünyasından çeşitli denemeler olsa da siyasal tarihimizde anılan iki önemli karakterden biri olan Cem Uzan’ın girişimi pragmatik olarak yorumlanmış, Cem Boyner’in çabaları ise gerçekçi ancak zamansız olarak değerlendirilmişti.
Sokağa çıkıp sorsaydık, nasıl bir parti ve lider istiyorsunuz; Dürüst, adil, özgürlükçü, laik, Atatürk ilkelerine sahip çıkacak, Cumhuriyetin temel kazanımlarını zedelemeyecek, adil bir hukuk devleti vb. gibi genel bir cevap almaz mıydık?
Peki bu temel beklentiler, birkaç istisna hariç nerdeyse tüm parti tüzüklerinde yer almasına rağmen neden siyaset kurumuna güven sorunu bitmiyor. Elbette her birimiz onlarca gerekçe sayabiliriz. İşler iyi gitmiyor ve sanırım sıtmaya razı günler içerisindeyiz. Onlarca yıl bize sunulan siyasi figürlere ve kendilerini bize yeni bir renkmiş gibi anlatmaya çalışan mevcutlara nazikçe teşekkür edip evlerine dönmelerini rica etsek mi acaba…
Herhangi bir kulis, dedikodu, duyum ve bilgiye dayanmadan fikrimi bir soru ile paylaşmak istiyorum. Güven duyulan ünlü iş insanları siyasete girseler sizin tercihiniz olurlar mı?
Bir bakanlar kurulu listesi hazırlama şansınız olsa hangi isimler bu listeye girer.
Okunma Sayısı: 647
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.