LAÇİNNN
s
Muğla
20 Kasım, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

„Sen“ mi „Siz“ mi?

31 Ekim 2023, Salı 11:46

Evimizin önündeki sokakta 10-14 yaşındaki çocuklar futbol oynuyor. Birisi topa öyle bir vurdu ki top uzay aracı gibi yükselip bizim bahçeye düştü. Çocuklardan biraz kilolu olanı koşup bizim bahçe duvarına çıktı, niyeti bahçeye atlayıp topu almaktı. Topu ben yerden alıp ona uzattım. Topu elimden alırken tatlı bir yüz ifadesi ile bana " Teşekkür ederim amca, senin adın ne?" dedi. Ben de "Adım Sefa, senin adın ne peki?" diye cevap verdim. „Benim adım Kemal ama bana tombul Kemal diyorlar". Sonra da devam ederek "Sen de futbol oynamak istersen abim arkadaşları ile her Pazar halı saha maçı yapıyor, istersen o gün seni de alsın" dedi. Ben de keyifle "Olur, sevinirim" dedim.
Pazar günü saat 15:30 da kapımız çaldı. 16-17 ya?larında bir genç "Sen de bizimle halı saha maçı yapmak istemişsin, akşam yedide Ye?il Manav'ın yanındaki halı sahaya gel. Görüşürüz." deyip hızla gitti. Aramızda en azından 25 yıl yaş farkı vardı ve bana "sen" diye hitap etmesi tuhaf geldi. Aslında ben bana "sen" denilmesini sever ve tercih ederim ama daha evvel hiç tanışmadığımız bu gencin bana daha en başında "siz" demesini yadırgadım. Birkaç kere bir arada maç yapsaydık zaten ondan sonra ben ona bana "sen" demesini isterdim.
Genel yaklaşım olarak (kural demek yanlış olur), özellikle de ülkemizde, „siz“ kelimesi saygı sözcüğüdür. Kendinden yaşça ya da mevkice büyük kişilere karşı kullanılır. Yaşça büyük kişi karşılık olarak "sen" diye hitap eder veya edebilir. “Siz” hitabı, sadece mesafeyi değil, saygıyı da ifade eder. Bu yüzden hanımlara, yaş ya da mevki bakımından büyüklere; tanımadığımız ve yeni tanıştığımız kişilere “sen” diye hitap etmek doğru değildir. Ama bu genellemeler herkese ve her yaş kesimi ve eskiler ve yeni toplum diye ayırabileceğimiz kesimlerde farklı olabilir ve gittikçe artan bir şekilde farklı düşünülüp, farklı uygulanmaktadır.
Aslında bu konu bence çok bilinmeyenli bir denklem,“Sen“ veya „siz“ mi demeliyim, bu konuda nerede duruyorsun, karşıdaki insan bu konuya nasıl yaklaşıyor, hassasiyetleri neler bunlara dikkat etmek lazımdır. Doğru zaman, doğru yer diye de bir şey yoktur bence. Bu o iki kişinin hissedeceği veya konuşarak karar vereceği bir karardır. Yüzeysel bir ilişkiden, gerçek ve derin bir iletişime geçince veya geçmek isteyince ve iki taraf için de yeteri kadar güvenli, samimi bir iletişim ortamı yakalanmışsa „sen“e geçilebilir. Ama çok sevdiğim, hatta kendimi çok yakın hissettiğim bazı büyüklerimle “sen“e geçmeden „siz“de kaldığım, onları biraz mesafede tuttuğum da benim için söz konusudur.  Özellikle iş hayatında uzun süreli  işbirlikleri bir dönem sonra bir bakıma arkadaşlığa dönebiliyor.  “Siz”den “sen”e geçme konusununda yine karşılıklı nezaket kuralları çerçevesinde birlikte karar verilebilir. Yeni tanıştığınız bir kişinin izni ile tez zamanlı „sen“ olması çift taraflı bir karardır. Hiç düşünmeden ve karşı tarafın da samimiyetinden emin olunca ilk adımı atan taraf olup „sen“e geçilebilir. Kısacası ve genel olarak, tanımadığımız ya da yeni tanıştığımız insanlara sosyal konumu ne olursa olsun ”sen” diye hitap edilmesi hoş bulunmaz.
Bir de aynı kişiye bir karar veremeyip bazen „sen“ bazen „siz“ diye hitap edenler vardır. Bunların bir kısmı diğer kişi ile samimi olmak ile resmi olmak arasında karar veremeyenlerdir. Ama bazıları ise bu „sen“ ve „siz“ arasındaki git geli özellikle yaparlar. Çok değer verdiğim bir bayan arkadaşım var. Onun, aynı zamanda benim de çok az da olsa ara sıra katkıda bulunduğum, çok önemli bir işi var. Yani yönetmen o ve ipler onun elinde. Onun bu "sen" ve "siz" konusunda bana, belki de başkalarına da, uyguladığı ve beni üzen bir yaklaşımı var. Yazılı veya sözlü iletişimizde bazen birdenbire bana "siz" diye hitap etmeğe başlar. Anlarım ki benimle ilgili hoşuna gitmeyen bir durum var. Gerçi bu hoşuna gitmeme durumu bence ve genelde onun sarı inat karakteri ile ilgilidir. Onu tekrar "sen"e değiştirmek için ne şekilde ve binbir türlü yumuşatma taktiklerimi sabırla uygularım bir bilseniz. Bu bazen aylar sürer. Sonunda yine "sen"e döndüğünde dünyalar benim olur. Ama bu mutluluğumun ne kadar bir süre için olduğunu da bir Allah bilir.
„Siz“ deyince bana içim ediyor cız,
„Sen“ deyiver bana hep, ne olur, 
Üzüp durma beni habire sarı inat kız,
Yumuşatacağım „sen“i diye uğraştırma hep,
Bak ben sana „sen“ diyorum,
Kalsın artık “sen“ senin de o dilinde, kaleminde,
Deme artık bana bundan gayri “siz“. 

Franz Kafka'nın Milena Jesenska'ya, iki seneye yayılan mektuplaşmaları boyunca yazdığı; aşk, özlem ve kavuşamamanın verdiği çaresizlikle dolu satırları dünya edebiyat tarihinin kıymetli parçalarındandır. Kafka'nın Milena'ya hitap şekli dikkat çekicidir, örneğin 22. mektuba kadar „siz“ diye hitap ederken 22. mektupta birdenbiren „sen“ diye hitap etmeye başlar, ancak 127. mektupta tekrar „siz“ diye hitap şeklini 133. mektupta „sen“ haline çevirir ve 134. mektupta yine „siz“ demeye başlar. Neden „sen“? Neden „siz“? Bunun cevapları var tabii ama burada onlara yerim yok. Anlaşılan benim değerli arkadaşım gibi, hatta daha da ileri gidenler varmış.
Bir doktor arkadaşımın şu anısı çok hoşuma gider: Sağlık ocağı yıllarımda, „siz“ gelir misiniz diye seslendiğim köylü teyze ya da amcaların, sağlarına sollarına bakınıp, “ben tek geldim evladım” diye sözümü yadırgamalarını hep hatırlarım.
Doktorlardan bahsetmişken bu konuda okuduğum bazı başka yorumları da yazayım:
Eskiden tıp fakültesi öğrencilerine iletişim derslerinde vatandaş ile arkadaşca konuşulması öğretilirdi. Böylece aradaki mesafe kalkar ve vatandaş daha rahat olarak rahatsızlığını anlatabilir düşüncesi vardı. Bu şekilde yetişen doktorlar "sen" hitabı kullanıyorlar ve amaçları samimiyet. Başka bir yorum ise şöyleydi: Şöyle ki, eğer o hastane özelse genelde doktorlar hastalarına „siz“ der. Hastane ne kadar pahalı ise bu hitap olayı bir o kadar farklılaşır. Hastanın verdiği imaja göre de değişebilir doktorun hitap şekli.
Dedim ya, „sen veya „siz“ demek çok bilinmiyenli bir denklem. Artık karar sizin, özel ve iş hayatınızı nasıl ilişkiler içinde yaşamak istediğiniz uygun hitap tarzını seçmenize bağlı.
İngilizcede "sen" ve "siz" için iki farklı kelime yoktur. Konuştuğumda, ya da yazdığımda o kişiye  'you' dediğim için "siz" mi "sen" mi dediğim dışarıdan belli değildir, ama ben kendimce kullandığım cümlelerin içeriğini benim açımdan bir mesafe koyarak, bu mesafeyi koruyarak (yani „siz“e uygun) ve sonra da eğer onunla kendimi yakınlaştırmak istersem („sen“e uygun), ifadeler veren kelimeler kullanarak kurarım.
Size İngilizcede "you" kullanımı ile ilgili bir arkadaşımın bir gençlik anısını anlatayım:
Yurt dışındaki uluslar arası bir moda fuarında güzel ve şık bir genç kıza asılmak isteyen iki çapkın Türk genç ellerine bir kamera ve mikrofon alıp sanki bir TV kanalı adına röportaj yapıyorlarmış numarasına yatarlar. Yazmamda kolaylık olsun diye kişileri harflerle tanımladım.
G: O güzel kız.
A: Genç erkeklerden biri (güya röportaj yapıyor olan)
B : Diğer genç erkek (güya TV izleyicileri için röportajı Türkçe'ye çeviren).
Genç erkekler kıza yaklaşıyor ve;
A: Hello lady, „you“ are so beautiful and chic, for which company
are you modelling?
B: Merhaba genç bayan "siz" çok şık ve güzelsiniz, hangi şirket için modelling yapıyorsunuz?
G: Thanks. I am not modelling. I am a visitor. Just going around and looking at different stands of exhibitors and enjoying finding new styles and chic clothing for young generation.
B: Teşekkürler. Ben modellik yapmıyorum. Sadece fuardaki katılımcı şirketlerin standlarını gezip genç jenerasyonlar için yeni stillerde ve şık giysiler bulmanın keyfini yaşıyorum.
A: Aaaa, but "you" look like a real model.
B: Aaaa halbuki "siz" tam bir model gibisiniz.
B fısıldayarak A'ya yaklaşır ve şöyle der: "Kıza artık samimi davran ve "sen" diye hitap et ve bu akşam otel odamıza bir içkiye davet et."
A: We are also lonely and getting bored like "you". If "you" like yo come to our room tonight we can take some drinks together and have fun.
B: Biz de "sen"in gibi yanlızız, "sen" bu akşam odamızda gelirsen birşeyler içer, eğleniriz.
G: Şaakkk, kız önce A'nın suratına esaslı bir tokat atar ve "what do "you" think what I am, you rude bastard ?"
B: Sayın izleyiciler, özür dilerim, yediğimiz tokatı zaten gördünüz ama tarafsız yayıncı olarak bunu da tercüme edeyim. „Sen beni ne sanıyorsun, terbiyesiz herif?“
- Ve A olan kişi B'ye şunu şöyler. Ulan kıza bir "siz" bir "sen" diye hitap ettin, o da niyetimizi anlayıp bana tokadı çarptı.
B: Abi İnglizcede hem "siz" hem de " sen" kelimeleri "you" oluyor. Kız biz önce ciddi ve mesafeli konuşup sonra da ona sulanınca niyetimizi anlayıp tokadı çarptı. :) :) :)
Sizlere dost, arkadaş sohbetlerinizde ve iş görüşmelerinizde uygun gördüğünüz şekilde „sen“li veya „siz“li ama herşeyin başında sağlıklı, huzurlu, keyifli ve başarılı günler diliyorum.
21.10.202
 


Okunma Sayısı: 1589

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.