NASTURİ AYAKLANMASI
28 Aralık 2023, Perşembe 17:25*Şeyh Sait bir haindir…
*Gericidir
*Hilafet istemiştir
*Niyeti Vahdettin’i tekrar başa getirmektir…
13 Şubat 1925 Cuma günü sabahı Piran köyüne atlı bir grup gelmişti. Bu atlıların
başında Şeyh Sait vardı. Piran’da kardeşi Abdurrahim’e konuk gitmişti.
Maksat başkandı. Köylülere şöyle diyordu:
-Medreseler kapatıldı. Din ve vakıflar bakanlığı kaldırıldı, din okulları eğitim
bakanlığına bağlandı. Gazetelerde bir takım dinsiz yazarlar, dini aşağılamaya,
peygamberimize dil uzatmaya cüret ediyorlar…Ben, bugün elimden gelse kendim
dövüşmeye başlar ve dinin yükseltilmesine çabalarım…
Şeyh Sait, üç dört yıldır bir isyan hazırlığı içerisindeydi.
İlk önce yöreyi birbirine bağlayan tüm telefon, telgraf telleri kesildi.
İngilizler tarafından hazırlanan isyan planı Genç(Bingöl) ilinin merkezi olanDrahini’nin
ele geçirilmesiyle başlayacaktı.
Sait, önce Genç vilayetinin( O zaman vilayetmiş) Pisar bucağının Hakik köyüne vardı.
Yolda kendisine;
-Para oğlu Ömer Ağa komutasında Butyanlılar
-Fakih Hasanoğlu Abdülhamit’in komutasında Mıstanlılar
-Tavberli Molla Ahmet komutasında Silvanlılar katılmışlardı.
Şeyh Sait, aslen Palu’luydu(hala Palu’da akrabaları vardır. Şeyh Selahattin’in torunları
falan, onlarla tanışma fırsatım olmuştur) Hınıs’ta göçmen olarak yaşamaktaydı o zamanlar…
O’nu ortaya sürenler, T.C nin güçlenmesine fırsat vermeden, bir Müslüman Kürdistan
kurma hayalini öne sürmüşlerdi.
Aslında 1923 yılında Kürt Teali Derneği’nin yıkıntıları üzerinde bir gizli örgüt
kurulmuştu. Amacı Kürdistan’dı.
Bu işin en önemli militanlarından biri , yine Palu’da yaşayan Kör Sadi idi. Kör Sadi’nin
ilişki kurduğu kişi (buraya dikkat etmenizi isterim) “Büyük Britanya Dış işleri Bakanlığı doğu
bölümü memurlarından Mr. Templeton’du” Bunlar İngiliz gizli servisiyle görüşüyoruz derken,
Türk istihbaratının eline düşmüştü. Bu Templeton denen kişi aslında Türk istihbaratından
Nizamettin’den başkası değildi. Kör Sadi ile İngilizler adına (!) görüştüğünü söyleyerek Kör
Sadi ile görüştü ve şu raporu sundu:
“ İngiltere Amirliğinin kurulmasına yardım edecektir. Ayaklanma 1926 yılında
başlayacak, ilk olarak Diyarbakır ele geçirilecek, Musul sınırında İngilizlerle ilişki
kurulacaktır. Emirliğin başına Seyit Abdülkadir getirilecektir. Kürtlere gerekli silah, cephane
ve ilk olarak 250 bin altın verilecektir.
İş bununla bitmiyordu. Kör Sadi , İngilizlerden , isyan başlayınca İstanbul’un işgalini de
istiyordu. Abdülkadir, isyanı İstanbul’dan yönetmek istiyordu. Yani Hilafet başkentinden…
Bu isyanı Vahdettin San Remo’dan takip ediyordu. Öteki ayakları ise Kıbrıs, Musul,
Halep’ti.
Şeyh Sait, hiç İstanbul’a gitmemişti. Oraya oğlu Ali Rıza’yı göndermişti.
Şeyh Sait, Dersimli Zazalar soyundan geliyordu. Palulu Ali Ussipti(nin torunlarındandır.
Drahni’yi ele geçiren Şeyh Sait Ziraat Bankası’na girerek tek kuruşuna dek boşalttı
bankayı. Oraya kendince atamalar da yaptı.
Çapakçur’da, öğretmen Mehmet Zeki ayaklanışı İç işleri bakanlığına bildirmişti.
Kaymakam da, vali de öğretmeni iftirayla suçlamışlar, öğretmen derhal derdest edilerek içeri
tıkılmıştı. Tabii kaymakam Hüseyin Hilmi de, yargıç Ali Rıza da Şeyh Sait’in has adamıydı…Yani
kurda kuzu teslim edilmişti. Benim çileli öğretmenim!...
Önce Elazığ kuşatıldı, sonra Malatya üzerine hareket etmeyi düşündüler.
-Müslüman olan arkamızdan gelsin…
8 mart günü Diyarbakır’da, Mustafa Kemal’in askerlerinden güzel bir dayak yediler…
Ama Doğu Anadolu’nun birçok yerinde ayaklanma dalga dalga yayılıyordu.
Saldırganların en büyük sloganı şuydu;
-Sallallah!..(Allah Onun şanını yüceltsin, her istediğini versin…Hz. Muhammet’e
gönderi)
Yerel yöneticiler, hükümetin bazı bakanları olayı küçümsüyordu. Ama Mustafa Kemal
ve İsmet paşa durumun ciddiyetini görmüşlerdi.
Komutanları da çağırarak bir araya geldiler. 21 Şubat günü TBMM ne şu önergeyi
verdiler;
“BMM Başkanlığına; Ergani ilinin bir bölümünde devletin silahlı güçlerine karşı
ayaklanış, Diyarbakır, Elazığ ve Genç illerine de geçmiş ve genişlemeye elverişli görünmüş
olduğundan, Muş, Ergani, Dersim, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siverek, Siirt, Bitlis, Van ve Hakkari illeriyle, Erzurum ili Hınıs ilçesi ve Kiğı ilçelerinde bir ay süreyle sıkıyönetim ilan
edilmiştir. Anayasamızın 86 Maddesi gereğince keyfiyeti yüksek meclisin onayına arz
ederim. / BAŞBAKAN FETHİ(OKYAR)
23 Şubat günü bu önerge mecliste görüşüldü.
Mahmut Esat Bozkurt(eski Adalet bakanlarından) Şöyle bir konuşma yaptı:
-Dini, siyasi amaçlarına alet edenler vatan haini sayılırlar…
Konuşmasının devamında isyancıların dağıttıkları bildirilerden örnekler verdi:
-Halife sizi bekliyor…Hilafetsiz Müslümanlık olmaz. Hiçbir halife ülkeden
çıkarılamaz. Şeriatımız dindir. Şeriat isteyiniz. Şimdiki hükümet durmadan dinsizlik
yaymaktadır. Kadınlar çıplaktır(taa o zamandan kalma teraneler bugün devam etmiyor
mu?) Okullarda dinsizlik ilerliyor.
Bu bildiriler, o zamanın teknikleriyle Türkiye’de hazırlanamazdı. Dışarıdan geldikleri
belliydi. Dahası, ayaklanmacıların üstlerinde, dışarıdan geldiği belli olan apoletli elbiseler
vardı(Öyle ya bunlar hilafet ordusunun erleriydi!) Tutsak edilen asilerin ceplerinden yabancı
ülke paraları çıkıyordu. Bu ayaklanışın nereden planladığı o kadar açıktı ki…
İsmet Paşa;
-Bu bal gibi bir karşı devrim ayaklanışıdır. Gerekirse İstiklal Mahkemeleri yeniden
kurulmalıdır.
3 Mart sabahı, C.Başkanı İsmet Paşa’yı çağırarak, Başbakanlığa atandığını iletti.
Meclisten 155 oy ile güvenoyu alan İsmet paşa hemen kabinesini oluşturdu. İlk icraatı
Takrir-i Sükun tasarısını meclise sundu. Takrir-i Sükun Kanunu 12 oy alarak kanunlaştı( Takrir-
i Sükun Kanunu çok tartışılan bir kanundur. Bazı tarihçiler Cumhuriyet için bunu bir fırsat
olarak görmektedirler. Birçok yasa, değişim bu kanun sayesinde yapıldı derler. Bunu ayrı bir
yazı olarak yazmak isterim)
Mecliste Mustafa Kemal çok sert bir konuşma yaptı. O konuşmayı yapmadan önce, 9
Mart 1925 günü Diyarbakır’ üzerlerinde “ Kürdistan Harbiye Bakanlığı” yazılı zarflar
gelmişti. İngilizler Kürdistan’ı ilan etmişlerdi bile. Kendilerinden o kadar emindiler ki…Bu
büyük zarfların geldiği paketlerde kimi İngiliz silah fabrikalarının kataloglarıyla mektupları
vardı. Öyle ya kapitalizm bu, reklamı kaçırır mı?
23 Mart’ta artık ayaklanmacılar için sonun başlangıcıydı. 15 Nisan’da, Genç’te Şeyh
Sait ve adamları canlı yakalandı
Yakalanarak Varto’ya götürülen Şeyh Sait orada itiraflarda bulunacaktır.31 Mayıs 1925’de seferberlik kaldırıldı. Bu ayaklanmayı bastıran tüm askerler terhis
edildi. (Mahkemeleri de ayrıca yazacağım.) Sabırla okuyanlara teşekkür ederim.
Okunma Sayısı: 287
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.