MİLLET-İ HAKİME OLARAK TÜRKLER
21 Şubat 2020, Cuma 12:08Türkler bütün cihanın hakimi olmak için yaratılmış büyük bir kavimdir. Kaşgarlı Mahmut' un naklettiği hadislerde büyük Türk milletinin bu hususiyeti şöyle aktarılmıştır: “Türkler Allahın has askerleridir, Allah onları istediği ülkelere musallat eder, Allahın dünyanın en yüksek mıntıkalarını Türkler için vatan yapmıştır.”
Bu özelliği ile yaratıldığı onun eski totemlerinde saldırgan/muarız bir hayvanı seçmesinden bellidir. Mesela eski Arap “şu'ubiye” şairinin tasvirlerinde “yırtıcı kurdun oğulları” olarak geçer “nasl ibn-i dabbat-a basil”.
Allah Türklere hakimiyet nişanesi olarak yada taşını verdiğine dair rivayet Türk kavimleri tarafından açıkça benimsenmiştir. İbn el-Fakih de bu tılsımı gördüğünü açıkça eserlerinde yazmaktadır.
Türkler anavatanları olan Türkistan'ı dünyanın merkezi olarak görerek dört bir tarafa fetih hareketleri düzenlemişlerdir. Mesela Miladdan önce 7.?asırda yaşayan Saka hükümdarı olarak kabul ettiğimiz Tunga-Alp, İdil nehri tarafından gelerek Demirkapı üzeinden Önasya'ya geçmiş ve oradan İran-Horasan yolu ile Buhara civarındaki Beykend'e ve Çu havzasının yukarı taraflarında bulunan Koçungar-Başı mevkiine dönüp gelmiştir. Oğuz Han da Çin'i veHind'i alıyor;sonra (Afganistan'daki) Gur ülkesinden kalkarak, Doğu Avrupa'daki memleketleri fethetmek üzere, İdil havzasına geliyor ve oaradan da Demirkapı üzerinden güney Kafkasya'ya ve Anadolu'ya geçiyor; sonra İran ve Horasan üzerinden Semerkand civarında kain ve bugün dahi yeri bilinen Yalguz-Ağaç mevkiine gelerek, orda büyük şenlikler yapıyor ve sonunda İle havzasındaki asıl vatanına dönüyordu. Timur da büyük fütuhat şenliklerini Semerkand'daki Kanigül'den Yalguz-Ağaç'a kadar uzanan 4 fersah bir sahada fersahlık bir sahada icra etti.
İşte bu büyük fütuhat geleneği Türkleri dinamik ve başarılı hale getirmiştir. Aynı şekilde Osmanlı da Selçuklu da ve diğer bütün Türk devletleri de hakimiyet kurmak için büyük fütuhat planları yapıp aksatmadan uygulamaya çalışıyorlardı.
İşte bu büyük özelliklerini Türkler dışındaki milletler de takdir ediyordu. Mesela Cahiz bunlardan biriydi:
“Bütün akın ve seferlerinde Türk arayıcıdır fakat asla başkalarının aranma hedefi matlub değildir. O bağışlama salahiyetin ancak kendi kuvvet ve kudretin de buluyor, tarafından ezilen kavimlerin merhametine müracaat etmeye hiçbir zaman muhtaç kalmıyor. Bununla beraber kendi eline geçen mal ve serveti de toplayıp muhafaza etmiyor, bu yüzden hiç kimse onun mal ve mülküne tamah etmiyor. Vaziyeti böyle olan bir millet, başkası tarafından harbe mecbur edilirse, yahut onda milli hamiyet ve yahut din gayreti doğarsa neler yapmaz.”
Tam olarak İslam anlayışı yerleşmeden bu yorumu yapan müellif sonraki yılların öngörüsünü en başından yapıyor gibiydi.
Türkler en muarız millet olarak tüm cihana hakim olmaya hazırlandılar hep.
Okunma Sayısı: 19955
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.