MASKE
04 Aralık 2020, Cuma 12:13“Yüzünü örtmeyen, toprakla örtüldü”
Maske denince, benim aklıma çocukluğumun Tommiks, Teksas çizgi romanları geliyor. Ayrıca şu Western denilen, kovboy filmleri…Bir posta arabası, arkasında yüzlerinde maskelerle soyguncular…Ya da banka soyanların yüzleri gelir aklıma..
Bunların dışında, Türk filmlerinde, ameliyathaneden çıkan, doktor gelir aklıma. Dışarıda bekleyenler, hemen cerrahın etrafını sarar. Meraklı gözlerle doktora bakar. Doktor:
-Geçmiş olsun . dediyse herkes birbirine sevinçle sarılır…Eğer –İşimiz Allah'a kaldı…dediyse bir umutsuzluk oluşurdu.
Gün gelecek, bu cerrahi maskeleri herkesin takacağı aklıma gelmezdi…
Tabii bunun bir tarihçesi var. Elimizden geldiğince onu anlatacağım;
*Çin'e seyahat eden Marco Polo(1271-1368) orada, imparatorun hizmetkarları yemek servisi sırasında, bir çeşit eşarpla burun ve ağızlarını kapatıyorlardı.Aynı zamanda imparatorun sofrasındaki baronlar da, nefesleri yemeğin tadını ve kokusunu bozmasın diye ipek ve altından bir peçeteyle yüzlerini örtüyorlardı…
*Veba salgınının tüm şiddetiyle devam ettiği ve sadece Napoli'de 300 bin insanın öldüğü 1656 da ise, kuş gagalı maskeler vardı. Bu gaganın içine mürver, nane,gül yaprakları, karanfil,kafur gibi baharatlar dolduruluyordu. Bu vebanın yayılmasını önleyemedi…
*1700 lerde havadaki tozların insanları rahatsız ettiği, hatta hasta ettiği belirtildi. Alexander von Humboldt,1799'da madenciler için bir solunum maskesi icat etti.
*1878' Newyork'lu hekim A.J. Jessup,salgın hastalıklarda havada dolaşan mikropların akciğerlerimize ve kanımıza karışmasına engel olmak için pamuklu maske takılmasını önermiş, ama bu devrimci fikir pek tutmamıştı.
*19. Yüzyıl boyunca doktorlar hiç maske takmadılar. Oysa , yoğun tozlu bir hava soluyan fabrika çalışanlarına maske öneriliyordu.
*Louis Pasteur hastalıkların mikrop kaynaklı olabileceğini göstermiş, ardından İngiliz cerrah Joseph Lister, 1867'de cerrahi yaranın iltihaplanmasına Pasteur'un tanımladığı mikrobik canlıların sebep olduğunu öne sürmüştü. Antiseptik solüsyonların kullanımıyla mikropların elimine edilebileceğini düşünerek, enfeksiyonu önlemek için hastanın ameliyat yarasına fenol püskürtmeye başlamıştı.
*Alman bakteriyolog Carl Friedrich Flügge, 1897'de tüberkülozun nasıl bulaştığına dair yaptığı bir araştırmada, solunum yolundan çıkan damlacıkların bakteri taşıyabildiğini deneysel olarak göstermiş ve böylece solunum sisteminin mikropların yayıldığı odak olduğu anlaşılmıştı.
Öyleyse, yara üzerindeki mikropları temizlemektense bu mikropların ameliyat bölgesine ulaşmasını engellemek çok daha mantıklıydı. Tek katlı gazlı bezden yapılan bir maske tasarladılar ve Mikulicz aynı yıl ameliyatlarda maske kullanmaya başladı. Maskeyi, burnunu, ağzını ve sakalını kapatacak şekilde iple başlığına bağlıyordu. Maskeyle de rahat nefes alınabileceğini ve ameliyatların ağız bandajı ile gerçekleştirilmesi gerektiğini savundular.
Cerrahi maske böylece doğdu.
Ancak, buna tepkiler de oldu. Bazıları kabul edilmedi. Her yeni şeyde olduğu gibi…Yani 1910 yılına kadar hastanelerde cerrahi maske kullanımı yaygınlaşmadı.
1905'te Chicagolu hekim Alice Hamilton, hemşire ve hekimlerin de ameliyat sırasında mikrop bulaştırdıklarını ispatladı. Hekim ve hemşirelerin ağzından çıkan damlacıkların riskini
anlattı. Ancak, beş yıl geçti. Yine çok ciddiye alınmadı.
Ancak, 1910 sonbaharında Mançurya'da 4 ay içinde 60 bin can alacak akciğer vebası salgını baş gösterdi. Çinli doktor Wu Lien –Teh, hastalığın hava yoluyla bulaştığını düşünüyordu. Yayılmasını önlemek içinse tüm sağlık personelinin ve hatta defin görevlilerinin takması için bir maske tasarladı. Zamanın tıpçıları bunu ciddiye almadılar. Alay eden bile oldu! WU'nun teorisini izah etmesine rağmen, aynı bölgede çalışan Fransız doktor Gerald Mesny, “Çinli hekim'i küçümsemişti.”Mesny, birkaç gün sonra hastalığa yakalanarak öldü…
1910 Mançurya salgını ve 1918 İspanyol Gribi pandemisinde maskeler,ameliyathanenin dışında da kullanılmaya başlandı.
1918 pandemisinde polis kuvvetleri, sağlık çalışanları ve ABD'nin bazı kentlerinin sakinleri için maske takmak zorunlu hale geldi. Salgın sırasında San Francisco'da ölüm oranlarının azalması, zorunlu maske kullanımına bağlanmıştı.
ABD'de hiçbir hastalık bu kadar kısıtlamaya yol açmamıştı. Okullar, kiliseler,sinema ve tiyatrolar,çarşılar, berberler kapandı; dışarıda öksürmeye, hapşırmaya,tükürmeye, öpüşmeye ve hatta konuşmaya para cezası getirildi.
İnfluenza polisleri, sokaklarda hatta evinin arka bahçesinde oynayan çocukları topluyordu.
ABD'de hızla yayılan hastalığa karşı, maske bazı bölgelerde zorunlu oldu, ABD'nin doğusunda ve İngiltere de zorunlu değildi. Yani günümüzdeki duruma nasıl da uyuyor!...
Bazıları maskeye güvenmiyor,bazıları da özgürlüklerinin sınırlandırılması olarak görüyordu!
Şimdi sıkı durun! O zamanlar yayınlanan(1918) Utah's Garland City Globe gazetesinin haberine göre;
“Çoğu insan maskeyi boynuna asıyor ve polisi görünce takıyordu. Birçok kişi de sigara içebilmek için maskesinde delik açmıştı. “Bunlar bugün de oluyor mu? Olmuyor mu?
Maskenin önemi, tıp çevrelerinde hala tartışılıyordu. Ancak,1930-1960 arasında artık maskelerin neden yapılacağı, nasıl yapılacağı üzerinde tartışmalar başladı.
Artık, farklı tasarımlar için de patentler alınmıştı.
Maskeler genellikle gazlı bezden yapılır, bazen de su geçirmeyen ekstra bir kat daha kullanılırdı. Çoğu maske yıkanabiliyor ve metal parçaları sterilize edilebiliyordu; böylece uzun süre kullanılabiliyordu.
Modern tek kullanımlık maskeler 1960'larda popüler oldu ve 1972 'de N95 respiratör maskesi icat edildi. N95 respiratör(Nefes alıcı, hava temizleyici) maskeler DR. Wu'nun tasarımının devamı niteliğindeydi. 1. Ve 2. Dünya Savaşı boyunca bilim insanları havayı filtre eden gaz maskeleri geliştirdiler.
Benzer maskeler fiberglas filtrelerle desteklenerek, akciğerleri korumak amacıyla madencilik endüstrisinde kullanılmaya başlandı. N95 maskeler 1990 'larda tıbbi amaçlarla da kullanılmaya başlandı.
Respiratör olarak adlandırılan bu maskeler Covid-19 pandemisinden önce hastanelerde nadiren kullanılıyordu.
1975'te, endüstriyel üretim pamuklu maskelerin yer aldığı son çalışmalardan birinde,dört katlı pamuklu müslinden yapılan ve tekrar kullanılabilen maskenin,popüler sentetik tek kullanımlık maskeden daha üstün olduğu kanıtlandı. İyi tasarlanmış pamuklu kumaş maske,sentetik kumaş kadar etkiliydi. Ancak tekrar kullanılabilen maskeler potansiyel olarak güvensiz bulunduğu için, tekrar kullanılabilir endüstriyel maske üretimi için yeni araştırmaların da önü kapandı.
Artık tek kullanımlık maskeler yeniden kullanılabilenlerin yerini almış, tüketici kültürü tıbbı da dönüştürmüştür. “Kullan at kültürü”
Kişisel olarak benim düşüncem, yıkanabilir maske kullanımından yana. Çünkü bir maske 10-15 kez kullanılabiliyor. İyi yıkanırsa, hem çevre kirliliğini önlemek, hem de daha steril hale getirilir kanısındayım…Tabii bunları tıp adamlarına sorarak, onları dinleyerek yazıyorum. Sadece çevreyi korumak yanını biliyorum.
Özet olarak; artık maskelere alışacağız. Ama hep birlikte…
Bu arada “Maskeli beşlerden değil; maskesiz gençlerden sakının!
Okunma Sayısı: 4013
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.