MAĞDURİYET EDEBİYATI: THE GREEK SLAVE
05 Eylül 2019, Perşembe 17:36
Yıl 1846… Yunanistan'ın doğuşu için Avrupa'nın büyük devletleri geniş bir plan ve teşkilatın içinde çalışmakta ve Devlet-i Aliye ile aralarında bir tampon devlet kurmak istemektedirler. Bunun için de en önemli mücadele aracı propaganda olarak algılanmakta v e hedef toplum Avrupa ve Amerika olmaktadır.
Bu mücadele araçlarından biri de Hiram Powers' ın “Afrodit” i andıran uyarlama heykeli “The Greek Slave” dir. Bu uyarlama heykel 1846'da Londra'da, 1851'de Kristal Saray'da sergilendiğinde hem eski Yunan dönemlerine Avrupa'da aşırı bir ilgi vardı hem de Türk-Yunan tarafları arasında kıyasıya bir “Haçlı Seferi” sürmekteydi. Heykel işte bu ateşi arttırıp Türk tarafına karşı Avrupa kamuoyunda bir algı oluşturmak için yapılmıştı.
O kadar popüler oldu ki The Greek Slave Avrupa ve Amerika'daki sergiler için 6 kopyası yapıldı ve evlerde de minyatürleri yayılmaya başladı.
Bu afroditi andıran politika eserinin kamuoyuna bir propaganda amacı ile sunulan hikayesi neydi?
Heykel sözde“zalim ve kafir Müslümanlar Türkler tarafından ailesi öldürüldükten sonra kaçırılarak esir alınmış genç Hristiyan bir bakireyi”tasvir etmektedir.
Çıplaklığın sergilenişi din kisvesi altında insanların fikirlerini etkiliyor ve zaten insanların aklında hazır olan Yunanlıların mağduriyeti düşüncesini yanlış yönde geliştiriyor.
Peki The Greek Slave'den biz ne anlamalıyız?The Grek Slave bize Batılıların dini duygularını alay edermiş gibi kullanıp propagandist amaçlarına hizmet vermesi için elinden gelen her şeyi yapacak bir kapasitede olduklarını gösteririr.
The Greek Slave bize Türk'ün yaşadığı soykırımların; bu soykırımların failleri tarafından algı oluşturmak için nasıl evirip çevirip kullanıldığını gösterir.
The Greek Slave bize Türk'ün şanlı tarihinin nasıl da hiçe sayılarak dünyada ona bir “barbar” yakıştırmasının reva görüldüğünü gösterir.
The Greek Slave bize Batılıların fikirlerinin ne kadar çabuk olgunlaşıp değiştiğini gösterir yani kamuoyu çalışmalarının bizim açımızdan da o kadar zor olmadığını gösterir.
Benim de bu heykelin farkına varmamı sağlayan İbrahim Kalın&John Esposito'nun İslamofobi isimli eserindeki şu anlatı ile yazımı bitirmek istiyorum: (s.212)
“Onu (heykelde tasvir edilen kadın kast ediliyor cinsel bir meta olarak satışa çıkarmışlardır ki işte sanatkar bu noktadan onun heykelini yapmıştır. Başı biraz yana eğik bir biçimde tamamen çıplak bir halde elleri direğe zincirli ve nefret ettiği ve tiksindiği insanlar olan “barbar Müslümanlar”ın bakışlarına maruz bırakılarak ayakta durur. Onun acısı ve heyecanı Tanrı'nın iyiliğine sığınmasıyla normale döner. Dolayısıyla “onun hristiyanlık'tan gelen metanet ve tevekkülü utanca yer bırakmamıştır.”
Okunma Sayısı: 7341
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.