LAÇİNNN
s
Muğla
20 Kasım, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

İNGİLİZCE DERSİNDE KOPYA ÇEKİYORUM.

13 Kasım 2024, Çarşamba 13:55
İNGİLİZCE DERSİNDE KOPYA ÇEKİYORUM.


Ben; çoban bir ailenin ikinci çocuğu olarak Knidos’ta dünyaya gelmişim.Annem ile babam izdivaç yapınca; Babam sünger avcılığını bırakıp yerleşik bir düzene geçmek için Datça’da  en iyi iş olarak belirledikleri keçi çobanlığını seçiyor. Knidos’ta keçi çobanı olarak hayatımızı idame ettiriyoruz.
1967-74 yılları arasında Knidos’ta kazı yapan Amerikalı; Irıs LOVE ve ekibi süt, yoğurt, peynir gibi ihtiyaçları için bize geliyorlardı. Ama iletişim kurmak için, onlar Türkçe bilmiyor, biz de türkçeden başka dil bilmiyoruz. Amerikalı; Gurup başkanı Iris LOVE guruptan iki bayanı görevlendirerek; biz çoban çocuklarına İngilizce öğretiyorlar.( What is this? This is a pen, What is your name?. My name is Atilla) gibi. İyi de oldu. Daha çocuk yaşta olmamdan dolayı kelimeleri süngerin suyu çekmesi gibi çekip yutuyorum.
Benden iki yaş büyük olan abim Temel, ilkokulu bitirince ailem Milas’a gitmeye karar veriyor. Datça'da o yıllarda ortaokul dan başka okul yok.Ben de onunla birlikte Milas’a gidiyorum. Köyümüzde bizimle aynı durumda olan başka aileler de var.
Hayıtlı mahallesinde birkaç odası ve geniş bir avlusu olan ahşap kerpiç yapımı bir evi üç öğrenci ailesi olarak kiralıyoruz. Çoğu şeyler ortaklaşa kullanılıyor.Abimi eski Merkez ortaokula kayıt yaptırdılar. Merkez ortaokulu Milas parkına bitişik, tek katlı üzeri Marsilya kiremiti döşeli,yüksek tavanlı. Yönetim binası ve etrafında birkaç dersliğin olduğu ana bina. Bahçenin bir köşesinde iki bloktan oluşan , baraka olarak tabir ettiğimiz, tek katlı üzeri metal namarin çatılı, büyükçe bahçesi olan bir okul. Benim okulum da; hemen yanındaki Menteşe ilkokulu. İki katlı, bahçesi yüksek duvarlarla çevrili. Batı cephesi ana cadde ve karşısındaki Sakarya ilkokuluna bakıyor. Doğu cephesinde geniş bir bahçesi olan, okulun bahçesine bitişik harabe halde bir de havra vardı. Şimdi ki yerinde Milas Halk Eğitimi Müdürlüğü'nün binası var.Yeni bir şehi,, yeni bir okul, aynı hane kapısını kullandığımız üç aile yeri. Büyük oda kalabalık olduğumuz için bize ayrıldı. Diğer aileler yakın akrabaydı.Kardeşinin okumasına yardımcı olan bir kız ve okuyan abisi ile kızkardeşi. Diğer evde de her ikisi de okuyan bir abi ve kızkardeşi. Aynı avluyu paylaşan ailelerin içinde en küçük benim.Okula gitmeyenler ile anne babam hep birlikte Milas’ta buldukları günlük işlere gidiyor. Zeytin, pamuk, tütün gibi.
Ben ilkokulu bitirip ortaokula başlayınca yabancı dil seçme zorunluluğum vardı. İngilizce olsun diyorum. Ve yabancı dil olarak İngilizce dersini seçiyorum. Ne de olsa birkaç kelime biliyordum. Ama benden büyüklerin her İngilizce ders çalışmasına kulak vererek hergün biraz daha fazla öğreniyordum. Sınıf arkadaşlarımdan açık ara önde olduğumu söyleyebilirim. Benim olduğum evde benden büyük 5 kişi var, hepsinin ders çalışırken kullandığı kelimeler, teleffuz edilişi hepsi benim hafızama kazınıyor. Okula gittiğimde de arkadaşlarımdan farklı olduğumu hissediyorum. İngilizce defter ve kitabım hiç olmadı. Gerek duymadım. Sadece öğretmenimi dinleyerek daha iyi öğreniyorum.
Bir de; Karadenizli olduğundan mıdır ne?Esprili ders anlatımı ile benim kalbimde yer etmiş, sevip saydığım bir İngilizce öğretmenimiz var.(İbrahim Tekneci). Öğretmenim işine, biz öğrencilerine aşık, kendisiyle barışık, neşeli, müstesna birisiydi. Kişilere nasıl? Bayanlara nasıl?.İngilizce; canlılara, cansızlara nasıl hitap edileceğini,öğretmeye çalışırken (he,she,it) gibi: Öğrenciyi ayağa kaldırıyor, ön sıradan bir erkek öğrenciyi göstererek What is his name? diye cümleyi söylediğinde;
Eğer soru sorulan öğrenci ;İt diye başlıyorsa hemen ön sıradaki öğrenciye hitap ederek. <<Bak bak sana it dedi >>derdi. Ve soru sorduğu öğrenciyi esprili bir şekilde,(His name) demeye zorlardı.
İngilizce öğretmenimiz; hafta sonu için ev ödevi vermişti. Pazartesi günü okula geldiğimde ilk dersimiz İngilizce. Herkesin elinde bir kağıt birbirine sorup kritiğini yapıyor. Ben de hiçbir şey yok. Çok sevdiğim öğretmenime ben unuttum diyemem. Yapmadım hiç diyemem. İlk aklıma gelen yola başvuruyorum. Kopya çekiyorum. Vildan hem sınıfın en iyilerinden hem de mahalleden arkadaşım. Ondan rica ediyorum ve aynısını bir dosya kağıdına benim elyazımla aktarıyorum. Ama bunu yaparken ; İngilizce öğretmenim İbrahim Tekneci'nin, beni eski ortaokulun ahşap çerçeveli, küçük camlı öğretmenler odasının penceresinden, çayını yudumlarken beni gördüğünü farketmemişim.

Ders zili çaldı. Ortaokulun bahçesinde bulunan dev çınar ağacının altında toplandık. Okul müdürümüz ve omuzlarında akordiyon ile Datçamızında çok yakından tanıdığı Emecik köyümüzün saygın ailelerinden olan müzik öğretmenimiz Mehmet Zeybek omuzlarında akordiyon ile göründü. Ses kontrolü yaparak;Hep birlikte akordiyon eşliğinde istiklal marşımızı söyledik. Okul müdürümüzün kısa bir konuşmasından sonra sınıflarımıza yöneldik.
Daha sıralarımıza yerleşmemiştik ki ; İngilizce öğretmenimiz İbrahim bey sınıfın kapsında göründü. Sıralarına yeni oturmuş arkadaşlarda ayağa kalktı. Öğretmenimiz Günaydın! der biz de hep bir ağızdan, günaydın selamlamasından sonra, oturun komutuyla yerlerimize otururduk. Ama bu defa İngilizce öğretmenimiz sadece: Günaydın dedi ve bizlerin karşılık vermesini beklemeden, eliyle oturun işareti yaptı. Yerlerimize oturunca: Beni işaret ederek; Atilla kopya çekti!. dedi ve bütün sınıfın şaşkın bakışları arasında, bana doğru gelerek elimdeki kağıdı aldı. Sınıfa hitaben: Atilla arkadaşınız kopya çekti. Ama kendisi yapsaydı bu kopya çektiğinden daha iyi yapardı. dedi ve bütün sınıfın önünde, benim kopya çektiğim kağıdı okuyup değerlendirdi. On üzerinden yedi olarak değerlendirdi.
Yine sınıfa hitaben; Atilla ya boş bir kağıt verin.Şimdi burada yapsın, bu elimdeki kağıttan daha çok not alacak. Buna eminim dedi.
Boş kağıdı aldım ve başladım doldurmaya. Bu arada öğretmenim İbrahim bey, diğer öğrencilerin ödev kağıdını topluyordu. Toplamış olduğu, elindeki ödev kağıtlarını ,öğretmenler masasına koyduğunda; Ben de ödevimi tamamlamıştım . Öğretmenime uzattım. Yine eline aldığı ödev kağıdımı bütün sınıfa sallayarak gösterdi. Sesli bir şekilde okuyup not vermeye başladı. Birkaç işaret koyup yanlışlarımı,herkesin önünde bana açıklayarak, kağıdıma verdiği notun; On üzerinden dokuz olduğunu açıkladı. Kopya çektiğim için beni cezalandırmadı. Aksine, bütün sınıfın önünde; benim İngilizce bilgime güvendiğini belirterek, beni onurlandırmıştı.
Seni hiç unutmayacağım sevgili öğretmenim.
İngilizce öğretmenim ve öğrenim hayatımda bana yol gösteren, bütün öğretmenlerime; Sevgiyle saygıyla.
Atatürk’ün emanet ettiği Cumhuriyeti yaşatacak genç nesilleri sizler yetiştiriyorsunuz.
Benim öğretmenlerimin hepsi Cumhuriyet aşığıydı.

13/KASIM /2024
Aslan Atilla YORULMAZ
Datça -Yazıköy- Belen mahallesi
 


Okunma Sayısı: 689

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.