İKTİDARLAR DEĞİŞTİKÇE MABETLER DÖNÜŞTÜ
10 Eylül 2020, Perşembe 17:31Bu sadece bizim ülkemizde olmadı. Dini siyasete alet eden tüm ülkelerde oldu(Yahudilik, Hıristiyanlık fark etmez) Sizlere birkaç örnek sunacağım:
CEZAYİR –KEÇİOVA(KEÇAVA) CAMİİ:
Cezayir'in en eski camilerinden biridir. (1612-1613) 1830 yılında başlayan Fransız işgali sırasında ise, halkın ibadet yerlerine dokunulmayacağı hükmüne rağmen Keçiova Camii. Katedrale çevrilmek istenmiş. Direniş gösteren Cezayir halkından 4 bin kişi kurşuna dizilmiş. Keçiova camii ise, önce depo, konut vb. amaçlarla kullanıldıktan sonra 1832'de Katedrale dönüştürülmüş. 1840-1880 arasında cami ile hamam ve türbelerden oluşan külliyesi yıkılarak yerine bugünkü katedral formundaki yapı inşa edimleş. Yapı 130 yıl boyunca katedral olarak kullanıldıktan sonra 5 Temmuz 1962'de Cezayir'in bağımsızlığını kazanmasının ardından ibadete açılmış.
İşin ilginç tarafı,yapı Cezayir halkı tarafından benimsenmiş, Ayasofya'da olduğu gibi Cezayir'de cami denince akla gelen imgeye dönüşmüş olması…
İSPANYA-CORDOBA KATEDRALİ..
Günümüzde Cordoba Katedrali olarak bilinen İspanya'nın Cordoba kentindeki Kurtuba Ulu Camii(el-Mescidü'l-kebir, el-Mescidü'l Cami) Endülüs dini mimarisinin en meşhur ve en büyük binası. Temeli 786'da I.Abdurrahman tarafından atılan cami, Endülüs'ün 1236'da Katolik Hıristiyanların eline geçmesinden sonra kiliseye çevrildi. Minareleri çan kulesi yapıldı. 1500'lerde ise orta bölümündeki 63 sütun kaldırıldı. 1984 'den bu yana UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde olan mabedin bir bölümünün Müslümanlara tahsis edilmesi için pek çok girişimde bulunulmasına rağmen, sonuç alınamadı.
HİNDİSTAN –BABRİ CAMİİ
Babür Şah'ın komutanlarından Mir Baki tarafından yaptırılmış. Hindular bunun Ram tapınağı üzerine inşa edilmiş olduğunu iddia ediyorlar. 1853'den bu yana cami tüm din gruplarını birbirine düşürmüş. Hindular arazinin kendilerine verilmesini istemiş, Jainistler burası bizim demiş…Budistler Bizim demiş.
Babür Şah'ın camiyi yaptırırken Şii, ölürken Sunni olması nedeniyle Müslümanlar da kendi aralarında mahkemelik olmuşlar.
BJP lideri Lal Krishna Advani, Tanrı Ram gibi ok ve yay kuşanarak, çıktığı seferde, tapınağın yapılacağı tuğlaları toplamış, 1992 de 500 yıllık cami 5 saat içinde yerle bir edilmiş.
Enkazı bile mahkemelik olan yapıyla ilgili Hindistan Yüksek mahkemesi sonunda Hindular lehine karar verdi.Kararda Müslümanlara da 5 dönümlük alternatif bir arazi tahsis edileceği ifade edilmişti.
BURSA/TİRİLYE –FATİH CAMİİ
Kilise-cami dönüşümünün en trajik örneklerinden biri, Bursa'nın Tirilye ilçesinde gerçekleşmiş. 9.yüzyıldan 14. Yüzyılda Osmanlıların burayı ele geçirmesine kadar kilise, ondan sonra cami olmuş. Ancak Yunanlıların 1920 işgali süresince, iki yıl kilise olarak kalmış. Bu arada Osmanlı döneminin 16. Yüzyıla ait mermer minberi kırılıp yapıdan çıkarılmış. 1922'de tekrar Türklerin eline geçmesiyle cami yapılmış.
Bu mabetleri, tarihi yapıları orada yaşayan halk talan etmemiş, oranın halkı bu değişiklikleri yapmamış. Bunları yapanlar, savaşanlar…Yani yönetenler olmuş.
Anadolu coğrafyasında Anandolu halkları ise, hiçbir tarihi eseri yok etmemişler. Sadece 1915 Ermeni ayaklanmalarında, Ermeni Kiliseleri yok edilmeye çalışılmış. İncelenirse, burada da halkın bir etkisi olmamış. Ya yönlendirilen bir grup, ya da askerler tarafından yok edilmişler.
Burada sözü İsenbike Togan'a bırıkıyorum:
“Unesco tarafından 1990'da yapılan İpek yolu ekspedisyonu sırasında, İslamiyet öncesi tapınakların harabe halinde olduğu bir kere daha ortaya çıkmıştı.
9.Yüzyıla kadar olan, aşağı yukarı bütün abidelerin bu durumda olduğu anlaşılmıştı. Ayrıca 15.Yüzyıldan itibaren Budist tapınakların çoğunun kullanılmadığı için yıkıldığı da bir olaydır.
Türkiye Coğrafyasında ise Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Hıristiyan ahali ile bir arada yaşamaktan ötürü, farklı inançlara ait tapınakların korunmuş olduğunu görüyoruz.
UNESCO komisyonundaki bir Özbek tarihçi Ankara'ya geldiği zaman 13.yüzyıl sonundan kalma ahşap Aslanhane Camii'ni görmüş ve büyük şaşkınlık içinde “Buranın halkı çok medeni olmalı,bu eseri korumuşlar..demişti. Orta Asya'da ise ilk ahşap mimari 18.yüzyıldan itibaren başlar.
Bu çerçevede Anadolu'da dini mekanların, tapınakların dönüştürülmesi eskiden beri görülür. Bunlar yok edilmemiş, korunmuşlardır.
Bir dönemin pagan tapınakları da kiliseye çevrilerek yaşatılmıştı. Sanat tarihçisi Feridun Özgümüş'ün “Kiliseye Çevrilen Pagan tapınakları” adlı ayrıntılı bir çalışması vardır.
Sonuçta Anadolu coğrafyası, tarihle birlikte yaşanan çok kültürlülük sunar ve bugün bize düşen de bu anlayış ve yaşayışı koruyarak sürdürmektedir…
Okunma Sayısı: 3503
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.