İÇİMİZDEN BİRİLERİ…

ZANAATKAR DEĞİL, GERÇEK BİR SANATÇI !

(Eski Köy Bakkalı Gibi…!)
*Nasreddin Hoca’nın torunu…
*Esnaf jargonunu da biliyor, Sanatçı duyarlılığını da…
*O, bir İstanbullu…
Adı, Ali  Hakan TEZCAN…Tezcan Saatçi
Balıkçı Sokakta, hemen PTT arkasında yeri. İşiniz yoksa da güler yüzüyle karşılaşmak için gidin yanına.
Böyle iş yapan zanaatçılar. Biraz (halkın deyişiyle) nemrut olur. O hiç öyle değil. Çünkü zanaatkar değil, gerçek bir sanatçı.
Yaşamından küçük dilimler anlatırsak;
*1966 yılında İstanbul’da doğmuş.
*40 yıldır sanatçı. Yani bu işlerle uğraşmış.
*Bakmayın siz onun saatçi tabelasına… 30 yıl kuyumculuk yapmış. Ama gerçek kuyumculuk. Üretici olarak çalışmış, bunun on yılı saatçilikle geçmiş. Öyle bizim kolumuzdaki saatlerden yapmamış, gerçek altın saat yapmış…
*Antalya’da hala çalışan kuyumcu ve saatçi dükkanı bulunmaktadır. 
*Emekli olup, Datça’ya gelmiş 2019 yılında. Şu andaki dükkanın sahibi ölünce, o da ;
-Datça’da gerçek bir saat ustası, tamircisi yok, ben neden yapmayayım, demiş. İyi ki demiş. Gerçek bir usta o! Üç yıldır şu anki adresinde bu işi yapıyor.
*Elinin bazı işlere daha yatkın olduğunu söylüyor.
*Dışarıdaki tabelalarda, işiyle ilgili olmayan duyurular yapıyor. Bunların bazılarının gerçek olduğunu söylüyor. 
*Tabelalarda şunlar yazıyor:
-DİŞ ÇEKİLİR….NAL ÇAKILIR….FAL BAKILIR,,,BIÇAK BİLENİR….AT  TIMAR EDİLİR…
Bunların başında da asıl işini yazıyor:
-Saat tamir edilir…
-Her çeşit pil bulunuyor. Pil takılır.
-Takı tamir edilir.
-Gözlük tamiri yapılır.
Burada durup bir iki söz etmek istiyorum. Gözlüğünüzün camı kırılmış olabilir, çerçevesi çatlamış olabilir. Bunları gözlükçü yapabilir. Ancak öyle durumlar oluyormuş ki, bazı parçalar gözlükçülerde de bulunmayabilirmiş. Örneğin küçük vidalar falan. Tezcan’ın İstanbul’dan gelirken, birçok araç gereci yanında getirmesi Datça için bir şans, bulunmayanlar onda bulunurmuş. 
Tam bu söyleşiyi yaparken, elinde köşeli bir gözlük camı gösterdi:
-Bu tamire geldi. Gözlükçü eski bir model olduğu için yerleştirmek için vida bulamamış. Bana göndermiş…
Bu bile Tezcan’ı anlatmaya yetmiyor mu?
-Kadınların belalısıdır takıların bozulması. Ne bileyim zincirinin düşmesi, kırılması, lehim işleri falan. Bunları da yaparmış Tezcan…
Ötekiler ironi tabii ki. Gerçekten dikkat çekiyor. Bir de buna benzer sorular da soruluyormuş. Tabii gelişigüzel, gereksiz bir sürü söz söylenince; 
O da, alın size bilmedikleriniz diye ironi yapıp, Nasreddin Hoca’nın torunu olduğunu göstermiş…
Başında “Köy Bakkalı Gibi” diye yazmıştım ya…
Eskiden köyde bir tek bakkal bulunurdu. O bakkalda, akide şekerinden, bisküviye, ayakkabıdan(o zamanlar lastik ayakkabılar vardı) atlete, dona kadar her şey bulunurdu. Paranız yoksa ne gam, 5-10 yumurta alıp, bakkalın yolunu tutardınız. Yumurta yoksa, zamanına göre, kuru mısır, tereyağı, yani köylünün ürettiği bir şeyi üretici alıp bakkala giderdi. Takas yapılırdı. Zamanın köy bakkalları  bir bakıma çerçi gibiydi. Saatçi Tezcan’da Datça’nın Köy bakkalı gibi…Ama o köydeki ürünleri almıyor. O ücretini alıyor…
    İşiyle ilgili aranandan fazlası var kendinde. 
    Kendisine saat üzerine birkaç soru sordum:
    -Dünyada saniyesi saniyesine doğru gösteren saat var mıdır?
    -Pilli saatler belki! Onlar da bile kayma olabilir. Datça’da kurduğunuz bir saat, İstanbul’da, Samsun’da sekebilir. Bunda iklimin, yani hava koşullarının etkisi vardır. Yani zamanı  milimi milimine doğru gösteren bir saatten söz etmek mümkün değil. Pilli saatler hariç. Onlarda da şu sıkıntı var; eğer pil zayıflarsa onlar da doğru göstermezler…İklim koşullarını sadece saatler için söylemek yanlış olur. Altının tartılmasında da bazı sapmalar olabilir. İstanbul’da aldığınız bir bilezik, Datça’da birkaç santim oynayabilir. Burada Datça’da mutlaka böyle olur demek istemiyorum. Bir etkiyi anlatmak için söylüyorum.
    Değerli tüketiciler;
    -Bu gözlüğün vidası bulunmaz,
    -Bu zincirin tamiri olmaz,
    -Bu broşa lehim olmaz demeyin, Saatçi Tezcan orada duruyor.
    Datça’da böyle bir sanatçıyı tanıdığım için mutluyum. Gidin siz de tanışın…
    
    
 

Okunma Sayısı: 227