ellili yaşları geride bırakanlara..
17 Kasım 2024, Pazar 14:29Bugün hayatımızda her şey yolundaymış gibi düşünelim. Birkaç saatliğine de olsa her birimiz çocukluğumuza dönelim. Bir Pazar sabahı gazete ve ekmek almaya evin en küçük çocuğunu yollayalım ve rüşvet olarak mahalle bakkalından istediğini almasını görmezden gelelim.
Değişim yıllarıydı 70’ler. Evlere televizyonlar girmişti. Küçük Ev, Tatlı Cadı, Komiser Colombo, Uzay Yolu ile yabancı diziler ve doğal olarak (ecnebi) kültürü ile tanışmıştık.
Ama Aşk-ı Memnu sayesinde ilk yerli dizi ve Müjde Ar hayatımıza girdi. Beyaz eşyalarımız vardı artık. Merdaneli çamaşır makineleri ,üç gözlü Aygaz ocakları, buzdolapları annelerimizin en mutlu olduğu hediyeler olarak girmişti evlerimize.
Babalarımızın ajans saatleri, bizim ise gazozuna maç yapacak boş arsalarımız vardı. Apartman bahçe duvarlarının hepsi birer bank muamelesi görürdü. Kızlı erkekli saatlerce sohbetler edilirdi. Kızların en sevdiği oyun ip atlamak, istop oynamakken erkeklerin futboldan sonraki favorileri misketti. Genç kızların Hayat, Hey, Ses dergileri ve bir de cep fotoromanları vardı. Ve Sezen Aksu girmişti hayatımıza.
Delikanlıların Orhan Gencebay, Selda Bağcan, Cem Karaca, Barış Manço, Erkin Koray plakları ve bize hiç dokundurmadığı pikapları vardı. Murat 124, Murat 131, Renault 12 ve Anadol marka arabalar bir de önce kartpostallardan ve sonra da Yeşilçam filmlerinden gördüğümüz Boğaziçi köprüsünün şaşkınlığı…
Ankara’nın bolca hava kirliliği Yeşilçam’ın ise en iyi kavga eden Yılmaz Güney ve Cüneyt Arkın’ı vardı. Selvi Boylum Al Yazmalım gişe rekorları kırarken televizyon dizisi Beyaz Gölge hepimize basketbolu sevdirmeyi başarmıştı.
Ekonomik kriz de vardı sokaklarda sağ-sol kavgaları da, ama hiç kapanmayan komşu kapıları hep barış doluydu. Huzur büyükanne büyükbabalarla oturulan sofralardaydı. Bugün öyleymiş gibi başlayalım güne…
Ailece kahvaltı, olmadı komşularla… Günaydın diyelim yoldan geçene de balkona çıkana da hatta davet edelim kahve eşliğinde bir el tavla oynamaya. Kabristana gidelim kendi yakınımız başka şehirdeyse bile ilk gördüğümüz mezarın önünde bildiğimiz şekilde dua edelim. Bir çiçek ya da evde bekleyenimizin sevdiği herhangi bir şey alıp kapıyı çalalım anahtarımızı saklayıp.
Bugün biz çocukluk yıllarımıza dönelim gözyaşsız, kedersiz, hasretsiz tatlı bir gülümsemeyle… Bir de barışalım küstüklerimizle her neyse kıran kalbimizi ; olsun diyelim, bizim kadar şanslı çocukluk geçirememiş olmalarının hatırına…
Okunma Sayısı: 618
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.