DOĞRU ANLAMAK 28 DİN ÜZERİNE.
12 Ağustos 2024, Pazartesi 16:01Toplumumuzda yaşanan din anlayışı ile gerçek din anlayışı arasında önemli ve ciddi farklar olduğu bir çok din akademisyenleri tarafından fark edilmektedir.Din kavramının hukuki,sosyal,teorik ve teolojik anlam ve açıklamaları var.Önce din nedir onun tanımını bilmek gerekir.Din kısaca inanç yoludur. Arapça olan bu kelimenin anlamı da zaten ‘yol’ demektir.Bazı dinlerde tören ağırlıklı bir sistem var. Hristiyanlık,Budizm,Brahmanizm ve benzerleri gibi.Mesela Hıristiyan mezheplerinden bazılarında (örneğin katoliklik) doğarken vaftiz ‘den başlayarak,tüm dini törenlere katılmak,kilise ayinlerine devam etmek,sık sık günah çıkarmak, ölünce vücudun yağlanması gibi törenler cennet kapısını aralayan işler olarak kabul edilir. Bazı dinler ise kurallar üzerine kuruludur.İslam ve Yahudilik gibi.
Ülkemizde,Çeşitli dinler ve inanç sistemleri olduğunu biliyoruz ve görüyoruz. Belki de, tarih boyunca dünyanın en fazla din ve inanç özgürlüğü yaşanan toplumuyuz.
Dinlerin gerçek hedefi bellidir.İnsanı ve toplumu mutlu ve huzurlu barış içinde,zararsız biçimde yaşatabilmek.Bunu ne sağlar?Biçimsel düzen mi?Yani bol bol camiler, mescitler,kilise ve havralar,mabedler mi?Mevlitler,ilahiler,tilavetler,tarikat ve zikirler mi?Giyim kuşamlar mı?Yoksa, erdemlilik ve gerçek Allah sevgi ve korkusu mu?Yani niteliksel ve ruhsal eğitim mi?Her şey Allah için,Allahın buyruğuna göre ise, Allahın buyrukları bu biçimsel eylem , hal ve hareketler olabilir mi? İnanması son derece zor. Toplumdaki dinileşmelerin(=yapılanma:gerçek dindar,inanan yetiştirme anlamında olsa iyi.Ne yazık ki, çokluk,çoğunluk oluşturmak için) Allah adına yapılıp yapılmadığına ikna olmak da kolay görünmüyor.
İslam dini diğer dinlerden farklı olarak dünya hayatını da düzenlemiştir. Sosyal bir dindir.Başta eğitim olmak üzere,ahlak,bilim ve devlet yönetimi çok önemlidir.İslam dininin, sistemi düzenlemek ve uygulamak için kurallara bağladığı kişi ve kurumlara,Müslümanlara,hatta bütün insanlara çok ciddi ve hatta katı uyarıları vardır: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”hayvana merhamet etmeyen zalimdir.””merhamet etmeyene merhamet edilmez.”gibi. Komşuluk haklarından,ekonomi ve devlet yönetimine kadar sayısız emirler..Bu anlamda bir çok ayet ve hadis,İslam toplumlarında özdeyiş haline gelmiştir.”Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya işleriyle uğraş;yarın ölecekmiş gibi de öbür dünyayı (yani Allah huzurunda sorgulanacağını) düşün.” “Kendi çevresinde yoksul ve ihtiyaç içinde olanlar varsa,kimseye hacca gitmek düşmez.” ”Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.”Her zenginliğin, en az kırkta birinde kamu hakkı vardır.”-zekat- “Kurban,sadaka,fitre,yardım,ve bağış bir lütuf değil,yükümlülüktür.” ”Bir kez gönül kırdın mı o kıldığın namaz değil.”Yunus Emre. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” ”Görünüşe göre hükmetmek adil değildir”.”en büyük ibadet gönülden yapılandır.” ”Çalışmak ta ibadet hükmündedir.””Helal kazanç en BAŞARILI VE MAKUL kazançtır.” “İlim,Çin’de dahi olsa gidip öğreniniz.” Daha yüzlerce yüce sözler var.
Son yıllarda, eskisinden daha hızlı biçimde her alanda dini hareketlerin ve törenciliğin çoğaldığını görmekteyiz.Özellikle Mabedler,sığ yayınlar,gösterişli din faaliyetleri,her fırsatta usul yerini bulsun diye hatim indirmeler,mevlid okutmalar, mezarlardaki yas ve gözyaşını abartan merasimler, selam ve sohbet biçimleri,tv kanallarında saatlerce süren sözde sohbetler, hutbeler ve vaazlar,dini kitap reklam ve tanıtımları..almış başını gidiyor .Çoğu biçimsel dini kitaplar,Dinci konular .Kuran okuma şekil ve şartları, tilavet kuralları, tecvit,konuşan –bismillah diyen bardak,bazı dualar kitapları, yani,dinin asıl amacını anlatmak yerine ezberciliğe ve şekilciliğe sürükleyen, böylece de din cahili ve bağnaz bir kitle oluşmasına götürebilecek işler, reklamlar.. Dinin asıl amacı,toplumda ve birey olarak insanda ahlakı,sosyal ahlakı öğretip yerleştirmek, dayanışma ,insanlık, yardımlaşma,kötülüklerden uzak durma gibi nitelik ve davranışları pekiştirmek ,barış ve huzuru teşvik etmektir. Bunun için de,son derece ciddi ve titiz bir din eğitim eylemine girişmek gerekir.Ha bire cami ve ucuz yayınlar yapmaktansa,bu yayınların inşallah maşallahlarla her gün saatlerce reklamlarını yapmaktansa.! (ki bunların sıkı bir denetime tabi tutulması gerekir. Dinden sorumlu samimi bir devlet, bunu ,halkı yanlış inanç ve hurafeden korumak için yapmalıdır.Yapılıyor mu dersiniz?) Din ile alakası olmayan mevlid okutmanın din vecibesi olarak algılandığı bir din düzeni düşünün. Mevlid bir kaside-gazeldir, ilahidir.500 yıl önce yazılmış bir övgü şiirinin müziğe bulaştırılarak okunmasıdır.Dini bir buyruğu yoktur.Bir de ,herkes,yani kadınlar anlamsız şekilde bu mevlid gazeli okunurken örtünmezler mi?
Cami yaptırmaya gelince,ülkemizde bir çok yerde cami yapılmaktadır.Şu anda cami,ne bizim medeniyet seviyemizi dışa karşı gösterecek bir sembol,ne de acil bir ihtiyaçtır. Çünkü halimiz herkesçe malum.Hele,Süleymaniye camiine nispet gibi doğu yakasına heybetli,görkemli,gösterişli bir cami ve dini külliye- vakfiye yapılması toplumun ihtiyacı için midir? Eğer külliye yapılacaksa, genel manasına göre yapılmalı,eğitim,sosyal kapsamı ile toplum hizmetlerine yarayacak, her türlü eğitim ,sağlık ,hastane ve bilimçalışmalarını da içeren bir gerçek külliye olmalı. Bunun dışında bizde toplumun cami ihtiyacı yok gibidir. Sanki camiler dolup taşıyor da! Kaldı ki,cami ne sembol olmalıdır,ne de ihtiyaç fazlası mabed.Aynı sığ din anlayışı ve inanç fakirliği hatta sıradan ahlak standardına sahip kimi Müslümanların, camide kıldıkları namaz ile evlerinde kıldıkları namaz arasında kutsallık ve doğruya teşvik bakımından fark yoktur.Eğer,şahsın sorunları varsa, inancı vasat veya kıt ise,kıldığı namazın bir an önce bitmesini düşünmekten kendini alamayacaktır. Nerde olursa olsun.İster camide,ister evde.. Gönül kırmaya,kötülük yapmaya,küçük büyük hileler kurmaya yönelik insanları hiçbir cami eğitemez.Biçimsel olarak yerine getirilen namaz,oruç,hac vb.gibi ibadetler de eğitemez.Namaz Allahı hatırlamanın,ona yönelmenin ,böylece buyruklarına uymanın yoludur.En yüce mabet gönül mabedidir.Kişinin kendisi ile hesaplaşması ve Tanrısı ile yüzleşmesi sorunudur.Unutmayalım.Bu yüzden ev,cami,dağ başı fark etmez. Müslüman bunun,yani gerçek Müslümanlığın bilinci ile eğitilmelidir.mesele budur.
Bir de namazı kıldıran ve vaazı ve hutbeyi yapan din görevlileri, imam,vaiz ve müezzinler var.Bu daha önemli meseledir.Bunlar da ,laik bir hukuk düzeninde(!) devletin memurları olarak görev yapmaktadır.Devletten memur derecelerine göre sıradan maaş almaktalar. Kendilerine verilen işleri ve görevleri yapmaya memur edilmişlerdir.Gönderilen hutbeyi okurlar,sadece okurlar.Zaten gönderilen hutbenin konusu da bildiktir genellikle.Oysa hem din vaizi hem de okuduğu şeyler o kadar önemlidir ki.Hutbe,vaaz dinimizin,güncelleme ve aydınlatma ve anladınlanma koşulu yüklenmiş tüm Müslümanlara ,gerçekçi ve doğru olan hutbeyi dinlemek zorunluluğu yüklenmiştir. Çocukluğumda,büyüdüğüm şehirde babam beni bir Cuma namazına götürmüştü. İçi, en az yedi bin kişi alan Cami Kebir’de içerde omuz omuza dizilmiş cemaat arasında ancak yer bulabilmiştik. Vaiz,şehrin müftüsü Halil hocaydı.Adam konuşmaya başladı. Giderek artan heves ve heyecanı,samimiyeti ve inanmışlığı bütün camiyi sarmış gibiydi. Söylediklerine bu kadar inanmış ve bu kadar inandıran bir insanı ilk defa dinlemiş oldum.Hayatımın belki de dönüm noktası olmuştu. Unutamadım.Yıllar sonra onun anısına bir hikaye kitabı yazdım.Cami ve çevresi dışarılara ,sokaklara kadar Cuma günleri o müftüyü dinlemek için dolup taşardı.Namaza gelmeyenler, hatta Süryaniler bile,işlerini bırakıp onu hayranlıkla dinlemeye gelirlerdi.Küsler barışır, kalpler kesinlikle hoşgörü ve merhametle dolardı. Yıllarca o insanı dinlemeye gittim.İşte ben, din diye bunu anlarım. Kendinle, toplumunla ve tüm insanlarla barış ve hoşgörü içinde olmaya samimiyetle ve inançla eğitilmek.Eğer bu din işini devlet yönetecekse,insanlara bunu sağlamalı.Elimizde muhteşem ve mükemmel bir malzeme var.Cami.Dinin emrettiği toplanıp gerçek,tarihi,bilimsel ve sosyal güncel bilgi alma merkezi. Eğitmeli,uzman kişilere,gerçekçi,ahlaka ve hukuka saygılı,medeni ve modern kafa yapısına sahip din eğitimcileri yetiştirmeli. İnsanları gerçek dindar olarak eğitmeye bakmalı.kitapsız,hesapsız hurafeleri din sayanları değil.Hedef de bu olmalı,görev de.(c.a.)
Okunma Sayısı: 179
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.