DİVAN EDEBİYATI
25 Mayıs 2018, Cuma 10:35Ben burada ne beyit sistemini ne aruz ölçüsünü ne kafiye şemasını ne nazım türlerini ne mazmunları anlatacağım.Zaten ben de bunları anlatacak kadar bilmiyorum ancak divan şiirini okuyabilecek kadarına hakimim.O yüzden benim burada anlatacağım toplumda,tarihimizde,kültür ve medeniyetimizde divan şiirin nerede olduğudur.Divan şiiri Türk kimliğinin Orta Çağ'da işlenmesinde en etken araçtır çünkü insan duygularını güzel ifade etmek için edebiyatı kullanır ve o dönemki hakim edebiyat divan edebiyatıdır.Ne kadar halk edebiyatı – divan edebiyatı olarak bu dallar ayrılsa da bunların genel ismi tek çatı altında Türk Klasik Edebiyatı'dır.?Ancak bazı şiirlerin ve edebi metinlerin tasnif edilmesi için böyle bir adlandırma yapılmıştır.Divan şiiri tabii ki halk şiiri kadar köylerde,kasabalarda söylenmezdi ama o da taşraya inmesini bilmişti ve hatta bazı atasözleri divan şairlerinin beyitlerinden yayılmıştır.Toplum da divan şiirine yakınlığı galiba o zaman da bugünkü kadardı,edebiyata yakınlığı da aynı şekilde çünkü insan hiç değişmez,gök kubbenin altında yeni bir şey yoktur.?Ancak şu söylenebilir ki edebiyat da diğer alanlar gibi aynı şekilde geliştikçe devlet de en muhteşem zamanını yaşamıştır.Mimar Sinan,Barboros Hayreddin,Kanuni Sultan Süleyman hep Baki'nin devrinin adamlarıdır.ancak şu da unutulmamalıdır ki devlet çöktükçe de sadece edebiyat yükselmiştir ve gelişmiştir diğer alanlar körelmiştir.Bizans'ta da böyle olmuştur,dil alanında en büyük gelişmeleri 15.?yy'da yani Fetih zamanında yaşıyordu.(mesela Emanuel Krisoloras,Georgias,…)Ve Osmanlı da aynı şekilde edebiyatını yıkılış zamanlarında yeniden kurmakla meşguldü ve bu en temelden bir değişikliği gerektiriyordu ve neredeyse Avrupa şiiriyle başa baş gidiyordu.?Tabi ki de o zaman da ne kadar Milli Edebiyat gelişip şiir toplumu heyecanlandıran bir unsur olarak kullanılsa da divan şiiri unsurlarını taşıyordu.Ama bu demek değildir ki o devrin şairleri Baki'ye,Fuzuli'ye,Necati Bey'e yetişebilmiştir.Ancak şiir bu devirde toplumsallaşmıştır,aruz daha da Türkleşmiştir.Türklere has olarak bir edebiyat olarak yerini her zaman korumuştur,tabi ki de kaynağının Arap-Fars edebiyatı olduğunu kimse inkar edemez ancak Türkler de ona ayrı bir yer tanımış ve kendilerinin süper güç olduğu zamanlarda bu şiire de iltifat etmişlerdir.Ölülerinin mezar taşlarına bu edebiyata uygun beyitler yazmış,doğumlarda Kur'an'ın içine yine böylece tarihler düşürülmüş,savaşlarda yine bu tarzda gazavat destanları düzülmüş ve yine şehidlere,mağlubiyetlere bu formda üzülünmüştür.Nihai olarak şu anlaşılmalıdır ki divan edebiyatı Türk'ün yolda bulup aldığı ve yoluna onunla devam edeceği en azından ürettiklerini kullanacağı mayasıdır.Bu mayadan Türk vazgeçemez,vazgeçtiği anda tarihinin büyük bir bölümünü kaybeder.Ben ise bu yazıyı bir dizi olarak tasarladığım divan edebiyatını içeren yazılarıma bir girizgah olsun diye yazmış oldum.?Bu yazı ile beraber izleyen haftalarda yayınlayacağım yazılar bir olarak düşünülürse daha iyi anlaşılacak en azından bir fikir sahibi olunacaktır.
Okunma Sayısı: 8744
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.