LAÇİNNN
s
Muğla
02 Nisan, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    37.97
  • EURO
    41.16
  • ALTIN
    3822.9
  • BIST
    9.659
  • BTC
    83040.805$

Datçalı Zakkum'un Öyküsü

29 Ağustos 2024, Perşembe 18:08
Datçalı Zakkum'un Öyküsü

Fotoğraf: Reşadiye'deki evimin bahçesinin kapısında birbirini sarıp sarmalamış zakkum, incir, begonvil, akasya… Aynı benim gibi… Karman çorman…

Bizi cavurlardan kurtardığı için ulviyet, kutsiyet bahşettiğimiz ve "ağcı" dediğimiz zıkkımın kökünü yiyessice zakkum'a biz niçin "ağcı" diyoruz? Muhtemelen aslı "Ağı-ağacı", yani "zehir ağacı"… Dilde yuvarlıya yuvarlıya atalarımız "ağcı" deyip geçmişler…

Benim atsan atılmaz, satsan satılmaz, devamlı sevişip, dövüşüp durduğumuz "Nizam-ı İbrahim" diye bir öğretmen arkadaşım var. Datça'ya her ikimiz de 1980'li yılların başlarında geldik. Eyicene yerleştik. Ben "abukat" oldum, Konyalı İbrahim Datça Lisesi'ne hoca.

Seninki ilk gün okula giderken, Hastane altı yolu üzerinde ilk defa görüp hoşuna gittiği zakkum çiçeklerini derleyip toplayıp, okuldaki bayan öğretmenlere demet demet ikram etmiş. Güya jest yapacak. Datçalı bayan öğretmenler kıkır kıkır gülmüşler. "Bunlar zehir çiçeği!" demişler.

Datça ile ilk tanışması böyle olmuş. Sonra zehir çiçeği ikram ettiği bir öğretmenle evlendi İbrahim hocamız.

"Datçalı ağcı çiçeği"nin hikayesi uzun. Vaktimiz geniş. Yarı palavra yarı gerçek anlatır dururuz. Biz şimdi ağcı ağacımızın, denizden Datça'ya baskına, talana gelen cavırlardan atalarımızı kurtarışının ilginç hikayesini, yakın bir geçmişte neredeyse yüz yaşında hakkın rahmetine kavuşmuş olan aslı Sındı köy ağasının evlatlarından ırametli Havva Toylak ninemizden kendi ağzından dinleyelim. Hikayeyi daha sonra tafsıllandırırız!

"...Evveli harp zamanında Datça'nın her yerini basmış cavırla. Bir bizim Sındı’yı basamamışlar. Mersincik tarafından denizden, sabahın alaca karanlığında köyümüze kadar gelmişler. Önce tepelerden köyümüzü kolaçan etmişler. Bizim köyde 'Ulu Dere' diye bir dere var. Ulu Derede ağcı çiçekleri var. Bu kırmızı çiçekle üzgerinen sağa sola savruluk duruyormuş. Kıpırdayıp duran bu çiçekleri, sabahın kör karanlığında, uzaktan kırmızı fesli askerlere benzetmişler cavırlar..." (sürecek)

*Kaynak: Geçmişte pek sevip saydığım Havva Toylak ninemizle yapılan sohbetler.

Tafsıllandırmak: Datçalıca: Ayrıntılarıyla anlatmak. Kanaatimce "mufassal" ve "ayrıntılı"dan bozulma.

Harp zamanı: Seferberlik. I. Dünya Savaşı. O yıllarda Datça Yarımadası adalı çapulcu korsanların yol geçen hanı olmuş.

29-08-2024
Y. Ziya Özalp


Okunma Sayısı: 368

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.