DATÇA'DA NİYE ETNOGRAFYA MÜZESİ YOK?
15 Ocak 2019, Salı 11:06
İnsan yaşadıkça dünyada izi kalır.?Kendini insan bildikçe ilerler.?Ki bu ilerleme olmazsa insanda yaşam olmaz,kendi kendini parçalayan bir değirmen taşı gibi kalır.İşte bu sebepledir ki insan geçmişini merak eder.?Geçmişi de en somut olarak algılamak için tarih disiplini teşekkül etmiştir.Bu tarih ilminin önemli araçlarından biri de tarihi objelerdir.?Halkın kullandığı eşyalar,devletin yapılar hep tarih için önemli olmuştur.
Ancak yeni anlayışın da baskın olduğu göz önüne alınarak halkın gündelik yaşayışının devletin işlerinden daha çok merak edildiği kabul edilmelidir.?Bu yüzden de tarih yüzünü artık bu konulara çevirmelidir.Bir kabilenin,aşiretin,ailenin nasıl yaşadığı;yemek için,giymek için,süslenmek için,belki de hava atmak için neleri kullandığını öğrenmek halka daha cazip gelmektedir.?Hem böylece geçmişten bu yana gösterilen gelişme çizgisini hem de eski ile irtibatını tekrar görmektedir.
Bu yüzden insanlar müze kurarlar.?Tarihlerini unutmamak,geçmişi somutlaştırmak için.Müze olmalıdır ki oranın yaşamı gösterilsin.Gelen yabancılar da yerliler de bu kaynaktan beslensin.
Bu beslenme için de her alanda bu alanla ilgili objeleri toplayacak müzelere ihtiyacımız vardır.Gazetecilik,tarım,hayvancılık,halıcılık,arıcılık,ipek böcekçiliği….Bu kadar geniş alanlar için ayrı ayrı müze kurma sorunu her zaman geçerlidir.Bir de Datça gibi atıl yerleşim yerlerinde bu daha da zorlaşmaktadır. Ancak tarihten beri anlaşılmıştır ki müze sadece devletin merkezlerinde bulunması gereken bir kurum değil tüm ülkeyi nakış gibi sarmalayan,ülkeye estetik aşılayan,özbilinç sağlayan bir harekettir.
İşte bu geniş konularda ayrı ayrı müzelerin kurulması zorluğu nedeniyle yerelde etnografya müzelerinin açılması daha işlevsel olmaktadır.Biliyoruz ki etnografya da ayrı bir bilim dalıdır ayrı disiplini ayrı gelişim çizgisi ve diğer alanlarla dirsek teması vardır ancak bu nkadar geniş konuları en iyi hülasa edecek kurum etnografya müzesidir.Bunu ilk fark edenlerden biri kurucu teorimizin yapıtaşlarından biri olan Ziya Gökalp eserlerinde bu konuya değinmiştir.(Gökalp,Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler,Bilgeoğuz Yay.,s.16-17-18)
Şöyledir:
“İşte Avrupa'da etnografya müzeleri kendi memleketlerinde halka ait olan geleneklerle ilgili verileri toplayan müzelerdir.Halk geleneklerini konu alan etnografya bölümüne halkiyat denir.?Avrupa'da folklörün ayrıca uzmanları vardır.Etnografya müzesi,folklordan başka memlekette kullanılan ne kadar müzelik eşya varsa onları da içine alır.?Bina gibi taşınması mümkün olmayan eşyaların da küçük birer örneği olan maketleri bu müzede bulunur.?Memlekette eşya olarak ne varsa mutlaka ya kendisi ya kopyası ya da fotoğrafı etnografya müzesinde mevcuttur…
Demek ki etnografya müzesi tarih müzesinin bir tamamlayıcısıdır.Tarih müzesi bir milletin mazisini gösterir.Etnografya müzesi ise milletin mevcud halidir.”
Görüldüğü üzere bu husus devletimizin aklında hep vardır ve hedefleri arasındadır.Günümüzde açık ara önde olan ve siyasi arenada da kendisine önemli bir yer bulan kültür turizminde Türkiye'nin hiçbir yeri geri kalmamalıdır ve kanaatimce Datça'nın öncülük yapacağı birçok husus bulunabilir.Önümüzdeki devirler için torunlarımıza bırakacağımız en güzel miras kültür mirasıdır.Ki bir topluluğun kültürel korumasını sağlayamaması kendisinin intiharıdır.Bu kronik rahatsızlığı torunlarımızın yaşamaması için kültürel faaliyetlerin arttırılması gerekmektedir.?En kalıcısı ise bir etnografya müzesi olacaktır.
Datçalı' nın bu zamana nasıl geldiği ancak böyle bir müze ile anlaşılacaktır.
Haşiye:Dünya işlerinden kaynaklı bu fasıla dolayısıyla özürlerimi takdim ederim.
Okunma Sayısı: 10882
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.