DATÇA ŞİVESİ .. (3)
07 Aralık 2023, Perşembe 17:44Foto: Datça-Rumlarından Kızlanlı Manol 'un Tekir'deki çiftliğinde halan daha işlevini sürdüren, hemen yanı başındaki su kaynağından beslenen muhteşem bir havuz. Atalarımızın yüzyıllarca birlikte yaşadıkları Datçalı Rumlardan bizlere yadigar kalan, günlük yaşamımızda halan daha kullandığımız bir çok Rumca kelime olduğu kesin. Elbette onlarda bizden etkilenmiş. Mesela düne kadar çatala-kaşığa "Piron", ekmeğe "İpsomi", yaramaz çocuğa "Kopil" falan diyorduk. Selamsız sabahsız, kelamsız, kaba saba insanlara halan daha "Galimerasız" deriz. Eski Datça mahallesinin eski yolu üzerindeki "Baba Yani" mevkii, adını oralarda evi, bağı, bahçesi bulunan "Barba-Yannis" ten almıştır. Hatta oralarda şimdilerde hakkın rahmetine kavuşturduğumuz "Baba yanı-Barba Yannis" çeşmesi, köprüsü falan da vardır. Datça ağzımızda daha bunun gibi bir sürü Rumca kökenli kelime mevcut. Mesela küçük kuşların tamamına biz Datçalılar "FELİ" deriz ve bunları tel kapanla yakalayıp bir güzel içki mezesi yaparız. Rumcada kuşa "FULLİ" mi ne denirmiş. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Şimdi aklıma gelmiyor.Datçalıca konuşmak en büyük zevkim. Tadına doyamıyorum mübareğin.Hadi biraz da anılar deryasına dalıp konuyu sulandırayım. Biraz da ego tatmini yapayım.İstanbul Hukuk'ta okuduğum yıllar (1970-76) son üç yılım Teşvikiye-Beşiktaş arasındaki Muradiye mahallesi, Şair Nazım sokaktaki bekar evinde geçti. Orada benim gibi biraz tıralelli, deli-dolu, Mehtap isminde lise sonda okuyan bir kız arkadaşım vardı. Balık etinde, esmer, benim boyumda, Datçalıca tabirle "Etlice-butluca, gaşlıca-gözlüce" bir kızcağızdı.Benim gibi çirozun neresine furulduysa...!Bayılırdı bana. Hele hele Datçalıca konuşmama.Beyoğlun’da babasının bir konfeksiyon dükkanı vardı. Fırsat buldukça," babama gidiyorum" diye evden ipi kırar, İstanbul'un altını üstüne getirirdik. Bir gün Beyoğlun’ da bir pastanede buluşacaktık. Taksimden Pastaneye kadar yağmurdan "Şımşırık" oldum. Yani iliklerime kadar ıslandım. Pastaneye varınca Mehtap sordu.--Ne oldu sana böyle ?--Yağmurdan kaçamadım. "Şımşırık" oldum. dedim. Nasıl gülüyor katıla katıla. Müşteriler rahatsız oldu dışarıya zor attık kendimizi. Ondan sonra adım "Şımşırık Ziya"oldu.Günlerden bir gün fena grip olmuş, evde yataktan çıkamayacak haldeydim. Sağ olsun geldi tavuklu pirinçli çorba yapıverdi. Güzelce içirdi. Elini tuttum. --Sağ ol Mehtap pek "Hora" geçti dedim. Hasta olduğum halde yanıma uzandı. Dakikalarca tepine tepine, katıla katıla güldü. Defalarca tekrar ettirdi. "Hora geçmenin ne anlama geldiğini bir türlü anlatamadım kendisine. Şimdi bile zorlanıyorum. "Makbule geçmek, işe yaramak" gibi bir şey.Benim arada sırada ağzımdan kaçırdığım Datçalıca cümleler, kelimeler Üniversite arkadaşlarımın da çok hoşuna gider. Bunları günlük konuşmalarımızda inadına kullanarak günlerce benimle dalga geçerlerdi.Hadi bakalım. Kızlan Tekirinden, Manol havuzundan söz açılmışken, buralarda iki Kızlanlı kulağı kesik avcı arasında geçen konuşmaları aktarı verelim. (Gerçek hikayedir)Kızlanlı avcılar, silahlarını kuşanmışlar, Tekir taraflarına keklik-tavşan avlamaya gitmişler. Tam Manol’un çiftliğinin yanına gelmişler ki avcılardan birisi uzakta keklikleri görmüş, derenin içine yaslanmışlar, elleri tetikte keklikleri gözlüyorlar.Avcılardan biri kekliklerin yerini tarif ediyor.Taaa hacıkkk bakkk Ötüüü yüzde gıylamada, çalı dibinde pursukdurlaaa..!Bu ne güzel bir anlatım yarabbim. * Tekir: Tekfur'dan bozulmadır. Mesela Tekirdağ-Tekfur dağı gibi.Biz Datçalılar Knidos'a da "Tekir" deriz. O da "Tekfurluk" tan bozulma. Piri Reis Kitab-ı bahriye'sinde Datça-Knidos'u anlatırken."Buraya Dadya-Bedye kıyıları denir. Bedye Tekir burnuna yakın olan köylerdir. Yabancılar buraya Kav -Kriyo derler. Kıble tarafı batı tarzında yapılmış bir limandır. Liman etrafında çok eski binalar mevcuttur. Evvel’ce Tek furluk imiş " diye lafa girer ve bir güzel Dadya-Bedye kıyılarını anlatır. (sürecek )
Okunma Sayısı: 351
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.