CUMHURİYET KURULURKEN SANATÇI HEP MAĞDUR EDİLMİŞTİR, ATATÜRK DÖNEMİNDE BİLE… (HEYKELCİ MÜNİR HAYRİ’NİN ÖYKÜSÜ)
01 Şubat 2024, Perşembe 16:56“Anıtların şuraya buraya tarihsel anı olarak dikilmesi dine aykırı değildir. Bunu
iddia edenler, dini bilmez softalardır…”
Münir Hayri (Egeli) Sorbon Üniversitesi’ni bitirmiş, Gazi’nin hemşerisi olan genç bir
adamdı.
Münir Hayri, resim, heykel, bahçe düzenlemesi, daha bir sürü iş yapabilen biriydi.
Paşa’nın çevresindeki, bürokrasiyi kırıp , Paşa’nın en yakınına varabilen ender insanlardandı,
hatta tekti diyebiliriz. Paşanın çevresindeki bir sürü işe yaramazlardan daha çok işe yarıyordu.
Gereğinde opera yazıyor, tiyatro eserlerini sahneye koyabiliyordu.
Hani bir laf vardır” Bu ülkede hiçbir başarı cezasız kalmaz…” O Paşa çevresi her türlü
oyunu yapıyordu. Şikayetleri ayyuka çıkmıştı. Mebuslar, yaverler…aklınıza kim gelirse M.
Hayri’den şikayetçiydi.
M: Hayri Meclisin tavanlarını yapıyordu. Paşa, Çankaya köşkü’nü de yapmasını istedi.
Kabul etti.
10 lira gündelikle Çankaya’da işe başladı. Bu gündelik mebus maaşından da fazlaydı.
Kıskananlar hemen dümen çevirmeye başladılar.
Parayla kalsa iyi, Paşa’yla da senli benli konuşuyordu.
Bir gün köşke gelen M. Eğitim bakanı Paşa’yla senli benli konuşmasını görünce,
şaşırdı.
Müfettişlikten attığı bu adam buraya nasıl tırmanmıştı? Bakan ertesi gün, Münir
hayri’yi Bakanlığa çağırdı. O’nu Trabzon Lisesine Fransızca, Edebiyat ve Tarih öğretmeni
olarak atadı. M.Hayri Trabzon lisesinde bir yıl öğretmenlik yaptı.
Atatürk’ün Tabzon’a geleceğini duyan vali, Paşa’nın mihmandarlığına M.Hayri’yi
görevlendirdi. M.Hayri’yi Paşa’ya övücü sözlerle tanıttı.
Paşa, Münir hayri’yi zaten Çankaya ve TBMM de çalışırken tanımıştı. Hatta, Paşa eliyle
elini tavana kaldırıp, işaretler yapınca:
-Evet, Paşam bendim, dedi.
-Peki neden dolayı burada bulunuyorsunuz?-Paşam, asıl orada bulunmam anlamsızdı.
Paşa tüm öyküsünü dinledi M.Hayri’nin.
-O zaman bana gelip, tüm bunları anlatmadınız?
-Paşam, orada ben size dekoratör olarak çalışıyor, paramı da fazlasıyla alıyordum.
Kendimde sizi rahatsız edecek bir hak bulmadım.
Paşa Trabzon’dan ayrılırken, M.Hayri için valiye teşekkür etti.
Bir süre sonra Ankara Tayyare Cemiyeti’nde Türk Hava Mecmuası müdürlüğüne
atanıyordu. M.Hayri, Ankara’ya vardığında doğruca Tayyare Cemiyeti’ne giderek Fuat
Bulca’yı buldu.
Büyük nutkun basım işini Cemiyet almıştı. Fuat Bulca, bu işi M.Hayri’ye güvenerek
aldıklarını söyleyecekti.
Hatta Paşa. M.Hayri’yi köşke çağırıp şöyle diyecekti:
-Bu nutuk benim Türk ulusuna armağanımdır. Bunun ince duyguları yansıtmasını
sizden beklerim.
Bu nutuk, M.hayri ile Atatürk arasında büyük bir sevgi bağı kurmuştu.
Ama kimi, Mebuslar, kimi bürokrat, durmadan M.Hayri’yi paşaya kötülüyordu.
O günlerde Paşa, bir köylü kadını mebus yapmıştı. Herkesin ağzında SATI KADIN vardı.
Paşa, biraz ötede çalışan bahçıvanı mebusa göstererek:
-Ne efendi adamdır. Şunu da mebus yapmak istiyorum. Ne dersin?
-Çok iyi olur Paşam.
-Şu adam şu bahçeyi sanki yoktan var etti. Ziraat Bakanı yapsak nasıl olur?
-Paşam sizin her düşüncenizde bir doğruluk vardır.
Bu konuşma üzerine, Paşa mebusa şu soruyu yöneltti;
-Beni sever misin? Yani benim her istediğimi yapacak kadar…
Mebus, onu hayatı gibi sevdiğini söyleyince, Paşa:
-Benim bir madalyonumu yap öyleyse. Ancak bana benzesin.
-Aman paşam bu elimden gelmez, bunu ancak M. Hayri yapar.
-Neden?-Sanat doğuştan gelen bir yetenektir.
-Eşşoğlu eşek, ben istesem şu bahçıvanı mebus, giderek bakan yapabiliyorum. Ne
var ki tüm millet meclisini bir araya toplasam bir madalyonumu yaptıramıyorum. Demek
ben adamı her şey yapabiliyorum, ama sanatçı yapamıyorum. Ben ancak, daha iyisini
yapabileceğim şeyi yıkabilirim, yapamayacağım şeyi de yıkamam, istersen çekil senden
daha iyi mebus bulabilirim.
Paşa Münir Bey’e döndü;
-Deminden beri senin hakkında atıp tuttu. Şimdi senden özür dilerse, demek ki
adamdır. Mebus kalabilir,
Mebus bunun üzerine Münir Hayri’den özür diledi ve mebus kaldı!
Daha sonraki günlerde M.Hayri, Paşa’nın heykelini de yaptı. Paşa bu heykeli çok
beğendi.
Daha sonraki günlerde, M.Hayri yine Mustafa Kemal heykelleri yapmıştı. M. Hayri’ye
diş bileyenler, bu heykellerden birine dilini doladı.
Paşa’ya;
-Paşam, M.Hayri’nin yaptığı heykel Lenin’e benziyor!...
Heykelin açılacağı gün, Paşa geldi.
-Nerede o heykel?
Münir Hayri ,Paşa’yı heykelin yanına götürdü.
-Kim yaptı bunu?
-Ben yaptım, efendim;
-Yaptığın gibi bunu yık.
Olayı uzaktan izleyen Celal Bayar, Münir Hayri’nin yanına gelerek şöyle dedi;
-Bu işte bir komplo var. Sen hiç merak etme, paranı alacaksın. Ama bu komployu
yapanları bulacağız…
Bu olay üzerine, komplocuların istediği olmuştu. Ertesi gün Münir Hayri, Gaziantep
Lisesine Fransızca öğretmeni olarak gönderildi.
Münir Hayri, bunu bir gurur, onur sorunu yaparak gitmedi.Aradan iki ay geçmişti. Arayıp, soran olmamıştı. Bir gün bir gazeteci kapısını çalmıştı.
Kendisiyle uzun uzun sohbet etti. Yani tüm olanları dinlemişti. Münir Hayri sonunda şunu
demişti;
-Bana ne olur, en sonunda boyacılık eder yaşarım.
Aradan bir iki gün geçmişti. Başyaver onu çağırdı. Demek ki gazeteci köşkten
gönderilmişti. Her şeyi de Paşa’ya anlatmış olmalı…
Paşa;
-Nerelerdeydiniz Münir bey? Zatıalinizi uzan zamandır göremedik.
-Ankara’daydım efendim…
-Onu biliyorum. Daha önce sormamıştım, bu ayıp bana yeter. Sorduğum Buralara
gelmeden önce nerelerdeydiniz?
-Rusya’daydım.
-Oralarda neler gördünüz? Neler öğrendiniz?
-Heykel, heykeller gördüm her yerde. Ben de öğrendim,
-Ne heykelleriydi bunlar?
-Her türlü heykeller vardı, hatta Lenin’in bile..
Paşa, orada bulunanlara bakarak Münir Hayri’ye;
-Bu heykeller ne durumdaydı? Şu sandalyeye çıkın, isterseniz olduğunuz yerden de
anlatabilirsiniz…
-Paşam, heykel bir insanı övmek için, onu sonsuzlaştırmak için yapılır. Ancak, herkes
sizi anladığınca övebilir. Kim dehanızı, kimi kravatınızı, kimi kunduralarınızı övebilir. Ben
sizin sayenizde heykeltıraş oldum. Eğer anlatmaya çalışırken bir yanılgım olduysa, bu kötü
düşünüşüme değil, eşekliğime veriniz…
Paşa bu söz üzerine, yumruğunu masaya indirerek şöyle bağırdı:
-Ben beni aldatan kandıran bu rezil adama ne yapabilirim. Beni bile kandırdı,
aldattı, diye bağırdı.
Sonra AKAY müdürü Cemil’e dönerek;
-Hani siz, Yalova’ya bir heykelimi yaptırmak istiyordunuz. En iyisini Münir Hayri
yapabilir. O’na ısmarlayınız.Münir Hayri’nin yaptığı kabartma heykel, Termal Otel’deymiş. Hala duruyor mu
bilmiyorum.
Okunma Sayısı: 198
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.