CUMHURİYET KURULURKEN HARF DEVRİMİ ÖNCESİ... -Ya Üç Ayda Olur…Ya da Hiç olma.)
18 Aralık 2023, Pazartesi 17:351927 kış günlerinden biriydi. Bir gazinoda Halkla iç içedir Mustafa Kemal. Şarkılar
Arapça, Arap müziğiyle söyleniyordu. Herkes mest olmuştu!
Tam bu sırada orada bulunanlara dönerek şöyle dedi Paşa:
-Kimde bir defter var?
Hizmetliler ancak bir parmak kadar defter getirebildiler. Defter geldikten sonra Falih
Rıfkı Atay’ı , çok yakınına çağırarak, kimsenin duymayacağı, fısıltı halinde;
-Hiç kimseye göstermeden, şunlara bir göz gezdir. Birazdan sana okutacağım.
Falih Rıfkı, Latin harfleriyle yazılı kağıtçıkları alarak , yerine oturdu. Paşa yazmaya
devam ediyordu. Her yazdığını Falih Rıfkı’ya iletiyordu. Sonra hepsini eline alarak;
-Sevgili kardeşlerim,huzurunuzda ne değin mutlu olduğumu anlatamam.
Duyduklarımı tek sözcükle anlatacağım; Hoşnudum, Mutluyum. Bu duygularla küçük notlar
alarak bazı saptamalar yaptım. Şimdi bunları bir arkadaşımıza okutarak, sizlerle
paylaşacağım.
Bunları söyledikten sonra, Türkçe bilen birini çağırdı. Bir genç koşarak geldi. Notları
Paşa’dan alan genç, Latin harflerine bakınca, kem küm etti. Okuyamadı. M.Kemal, kağıtları
geri alıp;
-Yurttaşlar, bu notlar,asıl, gerçek Türk harfleriyle yazılmıştır. Bunu kardeşimiz
hemen okumaya girişti. Ama okuyamadı. İnanıyorum ki, beş on gün içerisinde okuyabilir.
Siz de okuyabilirsiniz.
Arkadaşlar, bizim uyumlu, zengin dilimiz,yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir.
Yüzyıllardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan,
anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak zorundayız. Analdığımıza
tüm dünya yakında tanık olacaktır. Buna kesin olarak inanıyorum.
Bu açıklamadan sonra, Bolu Mebusu Falih Rıfkı(Atay) verilen notları okudu.
Bu notlarda önemli olan bir bölüm vardı:
“-Bu gece burada çok güzel bir rastlantı olarak, doğunun seçkin iki müzik
topluluğunu dinledim. Özellikle Münire-tül Mehdiye Saz takımının şarkıcısı Cemali Hanım,
icrasıyla olağanüstü işler yaptı.
Ancak benim Türk olarak duygularım üzerinde, artık bu müzik, bu basit müzik
Türk’ün çok gelişmiş ruhu ile duygularını doyurmaya yetmez…”
Konuşmasının devamında, Türk insanının neşesinden,sevincinden bahsederek
Doğu’nun o kasvetli yapısıyla uyuşmadığı gibi…açıklamalar yaptı.
Bu arada orada bulananlardan biri kalkarak, M.Kemal’in yaptıklarını övücü bir
konuşmayla sürdürdü. M.Kemal tekrar söz alarak:
-Çok söz, uzun söz bir şey uğruna söylenir. Doğruyu anlamayanları doğruya
getirmek üzere , daha da çok söylenebilir. Ben bu evreleri geçirdim. Şimdi sözden çok iş
zamanıdır. Çok işler yapılmıştır. Ama daha işin başındayız. Bu öncelikli işlerin başında da
yeni Türk Harflerinin tanıtılması gelmektedir. Harflerimizi tanıtalım. Kadına, erkeğe,
hamala, şoföre, sandalcıya, pazarcıya, öğretelim.
Sakın, okur yazar olmadığınızdan utanmayınız. Utanacak birileri varsa, Türk’ün
karakterini anlamayanlardır. O nedenle halkın kafasına bir takım zincirler saranlardır. Asıl
utanması gereken onlardır…
-Artık geçmişin yanlışlarını kökünden temizlemek zamanındayız. Yanlışları
düzelteceğiz.
Tam bu sırada şampanya kadehini havaya kaldırarak, orada bulunan halka gösterdi.
Ve şunları söyledi:
-Eskiden, bunun bin katını çöplüklerinde gizli gizli içerek çeşitli fesatlıkları
yapmaktan çekinmeyen iki yüzlü sahtekarlar vardı. Ben, iki yüzlü değilim, ulusumun
onuruna kadehimi kaldırıyorum…
Bu kadar Türkçe yanlısı olan M.Kemal’e 1923 yılında , İzmir İktisat
Kongresi’nde(Şubat-Mart 1923) Gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın
-Neden Latin harflerini almıyoruz , deyince, M.Kemal karşı çıkmıştı.
Tabii durum o zaman tam uygun muydu? Hayır. İzmir İktisat Kongresi başkanı Kazım
Karabekir ilk karşı çıkanlardandı.
Tabii bu beş yıl içinde, har yerde, her mekanda bu epey tartışıldı.
1928 yılında iş eyleme geçti.
Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati. Bir komisyon kurmak için görevlendirildi.
Yurt dışından dönen Falih Rıfkı da komisyona katıldı.
M.Kemal, Falih Rıfkı’ya:
-Yeni yazıyı uygulayabilmek için ne düşünüyorsun?
-Bir 15 yıllık uzun, bir de 5 yıllık kısa süreli öneri var…diyerek, ayrıntısıyla anlattı,
anlattı…
Mustafa Kemal:
-Bu ya üç ayda olur, ya da hiç olmaz, diyerek kestirip attı.
Devrimcilik böyle bir şey işte!
24 Kasım 1928 günü kara tahtanın başında o büyük başöğretmen vardı…
Okunma Sayısı: 252
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.