BİZDEN ÖNCEKİNİN ADI DEĞİŞİKMİŞ SADECE EDEBİYATTA SALGINLAR..( PANDEMİ…)-1
30 Haziran 2020, Salı 11:29*Defoe ve Camus'de Veba ve karantina; Sanki bugünün aynısı…
*Zamanın yazarları bu SALGINLARI es geçmemişler. Bir sürü eser'de bunlarla karşılaşırız
* Daniel Defoe Veba Yılı Günlüğü'nde(1722), gerçek bir olayı, 1665 Londra Veba salgınını anlatır.
*Albert Camus,Veba'da Cezayir'in Oran kentinde 1940'larda yaşanan kurgusal bir salgını romanlaştırır.
ARAŞTIRMA/İNCELEME: Orhan Keskinsoy: İkinci Veba pandemisi Batı dünyasını Ortaçağ'ın sonlarında vurmaya başlar. Ama bu birkaç yüzyıl devam eder. Böyle olunca da, edebiyatın da bir parçası olur. Bugünler de öyle olacaktır. Konuyla hiç ilgisi olmayan bazı eserlerde karşımıza çıkar.
Boccaccio' DECAMERON'unda 10 kişi Floransa'da veba salgını nedeniyle bir eve kapanır. . Birbirlerine öyküler anlatırlar…
Shakespeare'in ROMEO VE JULİET'inde iki aşık haber taşıyan habercinin yolda karantinaya alınması yüzünden ölüme sürüklenir….
Bunlar,dolaylı olarak salgına değinen eserler. Ama doğrudan, konuyu ele alan yazarlar vardır. İşte bunlardan örnekler vermeye çalışacağım;
Daniel Defoe, 1720 Veba salgınıyla ilgili haberlerden çok etkilenir. Daha beş yaşındayken Londra'da patlak veren 1665 veba salgınını anımsar. Tıpkı bugün bizim yaptığımız gibi. Bugün içinde yaşadığımız durumu anlamak için nasıl geriye bakıyorsak, Defoe'de aynısını yapar.
Albert Camus ise Fransız sömürgesi Cezayir'de, Oran kentinde doğmuştur. Burada 20. Yüzyılda sık sık kolera ve tifüs salgınları patlak verir. Camus 1940-1941'de tam da Oran'dayken kentte bir kolera salgını birkaç bin kişinin ölümüne neden olur.
Okurlar bu kitaplarda anlatılanları bir çeşit metafor olarak görmüştür. Dehşet,çaresizlik ve kötülüğün pençesine düşmüş birer kent distopyası okuduklarını düşünürler. Zaten Albert Camus kitabının başına Daniel Defoe'nin Robinson Crusoe romanından şu alıntıyı koymuştur.”Gerçekten var olan herhangi bir şeyi var olmayan bir şeyle temsil etmek ne kadar mantıklıysa, bir hapsolma şeklini de bir başkasıyla temsil etmek o kadar mantıklıdır…”Bu alıntı iki yazar arasındaki bağlantıyı da ortaya koyar. Camus, herhalde Veba Günlüğünü okumuştur. Öyle anlaşılıyor.
Camus için salgın bir metafordur. Fransa'nın 1940-1944 arasında Nazi işgali sırasında yaşadığı hapis, iç sürgün ve korku ortamını bir veba salgını yaşayan Oran'a taşır. Camus bir söyleşisinde, “VEBA'nın birçok açıdan okunmasını istedim ama bariz içeriği, Nazizm'e karşı Avrupa direnişiydi. Der.
Defoe'nun Veba Yılı Günlüğü yıllarca herhangi bir kalıba sığdırılamamıştır. Nedir bu metin? Tarihi bir roman mı? Geçmişe dönük uzun bir röportaj mı? Bir tarih araştırması mı? Olay gerçektir. Verdiği ramaklar, istatistiki bilgiler tamamen gerçektir. Ancak buna bir ara roman denilmesi uygun görülür. Yazar insan duygularını öyle bir güçle aktarır ki tarih veya gazetecilik kalıplarına sığmaz. Zaten Daniel Defoe, istemeden romancı olmuş bir tür gazetecidir.
VEBA SONA ERMİŞ Mİ?
Bir salgın patlak verdiğinde hekimlerden devletin tepesine kadar yetkililer hem geç kalmaktan, hem erken davranmaktan korkarlar. Davranış bilimcilerin”taraflı doğrulama”dedikleri eğilimi benimser,yani istedikleri senaryoya inanmayı tercih ederler. VEBA romanında iki hekim arasındaki şu konuşmaya kulak verilim:
…………………..
-Aslında ne olduğunu biliyorsunuz değil mi Dr. Rieux?
-Analizlerin sonucunu bekliyorum.
Ben biliyorum. Analize filan ihtiyacım yok. Bir meslektaşın dediği gibi;”Mümkün değil, herkes bunun batı'da yok olduğunu biliyor., ölüler hariç. Hadi Rieux,ne olduğunu siz de benim kadar biliyorsunuz….
Evet dedi Rieux.”İnanılır gibi değil. Ama galiba veba…..”
Veba Günlüğü'nde Londralılar Hollanda ile iş yapan tüccarların mektuplarından salgının orayı kasıp kavurduğunu öğrenirler,söylentiler kulaktan kulağa yayılır. Şimdiki gibi sosyal medya yok. İletişim kananları yok denecek kadar az. Kapalı toplumlar. Ama bir şekilde dünya birbirine haberdar edebiliyor!
“Hükümetin ne olup bittiğini iyi bildiği anlaşılıyordu, salgının buraya sıçramasını önlemek için yapılmasa gerekenlere dair bazı toplantılar yapılmıştı ama bütün bunlar çok gizli tutulmuştu. “ Çok kısa süre içinde yoksul dış mahallelerde veba ölümleri başladığı halde, Londra'nın kalbinde yani sur içindeki merkezde herkes rahattır,kaygılanmaz..(Ne çok benziyor değil mi? Bir zaman sonra, yetkililer hiçbir önlem almamışken, zenginler şehri terk etmeye başlar.”Sokaklar, eşyalar,kadınlar,çocuklarla dolu arabalardan görülmez oldu. Korkunç,acı bir manzaraydı bu. Belediye başkanının kapısına ulaşmak mümkün değildi,geçiş izni ve sağlık sertifikası almak için herkes birbirini çiğniyordu. Bunlar olmadan, şehir dışında yolculuk etmek,bir handa gecelemek mümkün değildi. Belediye başkanı bir süre zorluk çıkarmadan başvuran herkese sertifika dağıttı.
Bir salgın,rakamlar,tablolar grafiklerle belgelenir. Herkes resmi açıklamaları endişeyle bekler ama bir yandan da hasta ve ölü sayıları giderek anlamsızlaşır.
Okunma Sayısı: 4202
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.