BASKI VE YOKSUNLUKLARIN BATI RESİM SANATINA VE SANATÇILARINA ETKİLERİ
25 Mart 2022, Cuma 14:11Batı Resim Sanatının, sanatçılarının ve diğer aydınların çoğunlukla var
olmasını hayal ettiği barış, refah, özgürlük, bağımsızlık, eşitlik ve çağdaşlık gibi
kavramların olmadığı dönemler, durumlar ve sanatçıların içinde bulunduğu fiziksel,
zihinsel, duygusal, maddi yoksunluklar ironi bir biçimde sanatı beslemiştir. Bu tür
durumların sanata yansıması, derinlik, anlam ve duygu yoğunluğu içeren yapıtlar
olmuştur.
Baskı ve yoksunluklar yüzünden sıkıntılar ve acılar yaşayan her bireyin farklı
bir dışavurum şekli olmuştur. Ressamların dışavurumları ve mücadeleleri ise
yaptıkları resimlerle olmuştur. Yaşadığı dönem, toplum ve kendi hayatı içinde refah
ve mutluluk içinde yaşamış önemli ressamlar ve sanatsal değeri yüksek yapıtları olsa
da, baskı ve yoksunlukları tecrübe eden ressamların elinden çıkma yapıtların
derinliğine, duygusal yoğunluğuna ve ilericiliğine sahip olamamışlardır.
Baskı ve yoksunluklar, ressamların sanata bakışlarını değiştirmiş, sanatsal
dönemlerin şekillenmesinde etkili olduğu gibi aynı zamanda olasılıkla hiç ressam
olmayacak kişileri de resme yönlendirmiştir. Bu sayede hiç ortaya çıkmayacak
potansiyel yetenekler ve onların yapıtları var olabilmiş, sanat mirasına zenginlik
katmışlardır.
Pablo Picasso'nun 'Guernica'sı,
Francisco Goya'nın “3 Mayıs 1808”i,
Eugène Delacroix'nın Halka Yol Gösteren Özgürlük'ü,
Frida Kahlo'nun İki Frida'sı gibi bazı önemli başyapıtların oluşmasında başlıca etken ressamların tecrübe ettiği baskı ve yoksunluklar olmuştur.
Maddi Yoksunlukların Etkileri
Bir çok usta ressam yaşadığı dönemde başarılı bulunmuş, bir sanatçı olarak
hak ettiği saygıyı görmüş ve yapıtlarından maddi gelir elde edebilmiş olsa da çoğu
ressamın yaşamı yokluklar içinde sona ermiştir.
Günümüz modern sanatının oluşmasında büyük katkıları olan öncü ressamların birçoğu yenilikçi, tabuları yıkan ve yaşadığı çağın ilerisinde yapıtlar ürettiğinden, sert eleştirilere maruz kalmış, alay konusu olmuş, sergilere kabul edilmemiş ve dolayısıyla yapıtlarından maddi gelir de elde edememişlerdir.
Yaşamak ve çok da ucuz olmayan boya, fırça, tuval satın alıp
resim yapmaya devam edebilmek için gerekli olan paraya göre hareket etmenin,
ressamlar, sanata bakışları ve yapıtları üzerinde farklı etkileri olmuştur.
Ressamları ve yapıtları bu durumun etkilerine göre sınıflandırmak mümkün olmasa da bazı
ressamlar tüm olumsuzluklara rağmen sanata bakış açısını değiştirmemiş, yalnızca doğru bildiğini yapmış, bazıları güç ve para sahibi kişilerin ya da kurumların
himayesinde çalışmış, bazıları da sıradan günlük hayatın resmedildiği janr resme
yönelerek yapıtlarını pazarlarda satmaya çalışmıştır.
Rönesans ve sonrasında çoğunlukla İtalya ve Hollanda'da, özellikle yeni
zengin olan sınıf için portre sipariş etmek bir prestij göstergesiydi. Yeni zengin olan
ve üst sınıfa dahil olma çabasında olan tüccarlar sayesinde günümüze çok sayıda
yüksek sanat yapıtı miras kalmıştır. Bu yapıtların sanatçıları da sanat kariyerlerine
devam edebilme imkanı bulmuşlardır. Bu yoksunluktan en fazla etkilenen sanatçısı elbette Vincent Van GOGH…
Vincent Van Gogh, maddi olarak yoksunluk çeken bir ressamın, bu
yoksunluğunun yapıtları üzerindeki etkisini, en yalın ve somut şekilde
ilişkilendirebileceğimiz en önemli ressamlardan biri olmuştur. Birkaç yapıtına daha
alıcı çıktığı iddiası olsa da, tüm geçimini kardeşi Theo'nun gönderdiği paralarla
sağlayan Vincent Van Gogh'un ölümüyle son bulan on yıllık resim kariyeri süresince
yalnızca “Kırmızı Üzüm Bağı” adlı yapıtının satıldığı bilinmektedir.
Vincent Van Gogh'un resim yapmaya karşı önlenemez bir tutkusu olsa da onu
resim yapmaya iten bir diğer önemli itici güç de kardeşi Theo'ya olan borçlarını
ödemek olmuştur. Ne kadar çok yapıt tamamlayıp Theo'ya gönderirse, Theo'nun
çalıştığı galeride alıcı bulma şansını arttıracağını ve böylelikle ona olan borçlarını o
kadar çabuk ödeyeceğini düşünmüştür. Saint-Remy'deki klinikte geçirdiği dönemde
bile bunu unutmamış ve şöyle yazmıştır: “Deli gibi çalışıyorum. Hiçbir zaman olmadığı
kadar çok çalışmaya kararlıyım” (Beaujean, 2005, s. 71).
Vincent Van Gogh'un kardeşi Theo ile arasındaki para ve iş ilişkisinin bir
başka katkısı da, günümüz sanat mirasında önemli yeri olan, iki kardeş arasındaki
mektuplardaki eskizlerdir. Vincent Van Gogh, kardeşinden maddi destek almasa ve
Theo abisinin yapıtlarını çalıştığı galeride alıcı bulmaya çalışmasa olasılıkla bu
mektuplar ve eskizler hiç var olmayacaktı. Çalışmak için ihtiyacı olan fırçaları
sipariş ederken “Sevgili Theo, En kısa zamanda, şu boylarda bir miktar resim fırçası göndermeni bir kez daha rica ediyorum senden. Her boydan yarım düzine olsun lütfen” diye yazmış, fırçaların eskiz görünümündeki resimlerini çizmiştir. (Van Gogh, 1996, s. 226).
Vincent Van Gogh'un, maddi anlamda yaşadığı yoksunlukların yapıtlarındaki
bir diğer yansıması da konu seçimleri olmuştur. Çizimini yapacağı modellere her
zaman verecek parası olmadığından, çevresindekileri model olarak kullanmıştır.
Yakın bir dostluk kurduğu Arles' deki postacı Joseph Roulin ve ailesinin birçok
portresini yapmıştır.
Çevresindekileri model olarak kullanmak zorunda kalması ve kendi
deneyimlerinin de etkisiyle tüm yaşamı süresince yoksul ve köylü insanlara karşı
derin bir empati beslemesi sonucu “Patates Yiyenler” adlı yapıtını tamamlamıştır.
Okunma Sayısı: 1575
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.