Adelet ve eşitlik..
27 Kasım 2024, Çarşamba 12:55Eşit olmak, eşit kılmak, denklik, denge, doğru davranmak, hakka göre hüküm vermek adalet tanımı olarak genel kabul görmektedir. Ancak sıkılıkla adalet kelimesi ile birlikte kullanılan eşitlik kavramı çeşitli tartışmalara sebep olmaktadır.
Eşitlik ve adalet konusunu işleyen herkesin sıkça yukarıdakine benzer görseller kullandığına rastlarız. Eşitlikte herkese aynı şekilde davranılır ve aynı şeyler verilir. Diyelim ki; Devlet tüm memlekete kömür dağıtmaya karar verdi ve eşitlik ilkesi gereği Antalya ile Kars'a aynı oranda dağıtım yaptı. Peki bu dağıtım adaletli midir? Elbette değildir çünkü, adalette bireylerin durumuna ve ihtiyacına göre davranmak esastır. Adalet hak edene hak ettiğini verirken, eşitlik herkese aynı payı verir. Dolayısıyla eşitlik ve adalet birbirlerinden oldukça farklıdır. Adalet aslında fırsat eşitliği yaratır.
Anayasamızın 10. maddesine göre “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir“ Çoğu zaman birbiri yerine ve aynı şeyi ifade etmek için kullanılan eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı, aynı ve benzer durumdaki kişiler için aynı muamelede bulunmayı, aynı durum ve koşullar altında olmayanlar için ise farklı muamelede bulunmayı ifade etmektedir.
Eşitlik; Yasama, yürütme ve yargı organları başta olmak üzere devletin tümüne hâkim olan ilkelerin başında gelmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ayrımcılığı, objektif ve makul bir neden olmaksızın, aynı durumdaki kişilere farklı muamelede bulunmak olarak tanımlamıştır. Anayasa Mahkemesi ise eşitlik kavramını, “herhangi bir nesnel ve makul dayanağı olmaksızın aynı durumdaki bireylere farklı muamelede bulunulmamasına ilişkin gereklilik” olarak tanımlamıştır.
Yani kanunlarımız zaten eşitlik ile adalet ilkelerinin arasındaki o ince çizgiye derin bir anlam yüklemiş ve 'Adil' olmayı yasalarla teminat altına almıştır.
İnsanların eşit olarak yaratılmadığını söyleyen ve bunu son derece normal addederek siyasal kuramını da bu eşitsizlik üzerinden kuran Platon'un "Gerçi bütün insanlar kardeştir ancak Tanrı onları farklı özelliklerde yaratmış, her birisinin mayasını farklı kılmıştır. Mayasında altın bulunanlar yönetici, gümüş olanlar savaşçı, tunç ve demir olanlar ise çalışan sınıfı oluştururlar. Bu üç kategoriyi eşit tutmak toplumun ve sitenin dengesini bozar..." görüşüne kim ne kadar katılır bilinmez.
Ancak;
Atatürk'ün "Bizim için insanlar yasa önünde tamamen eşit muamele görmek zorundadır. Sınıf, aile, fert arasında bir ayrım yapılamaz. Biz, Türkiye halkını çeşitli sınıflardan oluşan bir bütün olarak değil, sosyal yaşamın gereksinimlerine göre çeşitli mesleklere sahip olan bir toplum olarak görmekteyiz." görüşünde hepimiz buluşuruz.
Elbette tüm insanların eşit yaratıldığına inanırız ancak kötü insanların varlığını da yok sayamayız. Adaletli insan sağcı-solcu olarak değil sadece iyi ve doğru insan olarak adlandırılır. İnsanların var ettiği devletlerin ise kötü olma seçeneği yoktur. Yasaları da uygulamaları da bu gerçeğin dışına çıkamaz.
Che Guevara'nın yağmur komünisttir çünkü herkese eşit yağar (kızım seni kastetmiyor:)) rüzgar ise kapitalisttir, zayıf olanı yıkar.”meteforuna nazik, saygılı ama tebessümlü bir gönderme yaparak; Mevlana'nın "Adalet demek, her şeyi yerli yerine koymak demektir. Ayakkabı ayağındır. Külâh da başa aittir.” sözü ile bitirelim.
Okunma Sayısı: 622
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.