LAÇİNNN
s
Muğla
20 Kasım, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

262-DATÇA’DA MÜZİK TUTKUNLARI

07 Ekim 2024, Pazartesi 00:48

Datça’ya geldiğim günden buyana, neredeyse 38 yıl oldu,  beraberimde getirdiğim çalgı atelyemde çalgı üretirken, diğer taraftan bu küçük ve ücra ilçede nasıl müzik çalışması yapacağımı tasarlayıp duruyordum. Önceleri pek umudum yoktu. Çünkü çok uzak, yabancı ve az nüfuslu bir yerdi. Kültür ve sanat etkinliği yok denecek kadar azdı. İstanbul birikimimi nasıl aktarmalıydım?Bir şeyler olmalıydı.  Derken, birkaç yıl içinde. Nasıl olduysa bir müzik grubu oluşturduk. Birkaç ud, bir kanun,  viyolonsel,  keman,  ney,  darbuka dan oluşan bir saz heyetimiz oldu. Türk müziği çalışmalarına böylece başlamış oldum. 1989 yılında belediye seçimleri sonucunda başkan olan Mustafa Soytok’un katkı ve desteğiyle ciddi ve devamlı bir çalışma ortamı bulduk. Bize bir yer verildi. Dr. Turgut Dündar’a ait hastane karşısında güzel bir müzik evi oluşturduk. üç dört yıl burada çalışmalar devam etti. Datça Belediyesi Türk Müziği Topluluğu adı altında birçok konser verdik. Belediye başkanı Mustafa Soytok, kendisi de müzisyen olduğundan uzun yıllar bu çalışmaları destekledi.  Çalışmalarımızı, yıllar öncesinde de, repertuar,  nota, solfej , makam, ve usul dersleri olarak sürdürüyorduk. Başlangıcından itibaren yanımda yer alan dostum Dursun Yağlı’yı burada önemle anmam gerek. çOK İYİ BİR UD SANATÇISI VE MÜZİSYEN OLAN DURSUN BEY HIZLI ÇALIŞMALARIMIZIN DOĞRU ORTAĞI OLDU. Bu arada, kadromuz giderek arttı. Üç yıl içinde yeni arkadaşlar topluluğa renk kattı. Yılmaz Türkoğlu, Abdullah İşcanı , Halil Zeybek, Diler seçkin, Ali Yılmazer,  ve dr. Sezer Üneri , Muammer Özgün gibi. 1994 yılında Datça Musiki Derneğini resmen kurma çalışmalarına başladım. Tüzüğü hazırladım. 1995 yılında derneğimiz kuruldu. Halen o dönem birlikte olduğumuz arkadaşlar dernek ve topluluklarda müzik çalışmalarına devam etmekteler. 
Müziği, yönetmeyi, müzik öğretmeyi sevmeme rağmen, Uzun yıllar işlerim nedeni ile, bir de dernekte başlayan çekişme ve müzik çalışmalarındaki sıradanlaşmalardan dolayı müziği askıya almak zorunda kaldım. Son 8-9 sene içerisinde yeniden ısrarlarla müziğe başladım.  Derken birkaç yıl önce, dernek başkanı ve koro şefi iken başladığım ud ve nota derslerini, dernekten ayrıldıktan sonra devam ettirme gereği duydum. çünkü 8-9 arkadaş ud öğrenmek istemiş ve birkaç aylık çalışma sonucunda heveslerinin ve gayretlerinin devam ettiğini görünce , dersleri sürdürmeye karar vermiştim. .  Ud öğrencilerim 55 ila 78 yaşları arasında olup yaş ortalaması 60-65 yaşlarıdır. Her biri sosyal kimlikleri olan, uzun yıllar verdikleri hizmetler sonucunda emekli olmuş, hayatlarının son çeyreğinde , yaşamdan kopmadan,  yaşlarının getirdiği güçlüklere rağmen, ısrarla mücadeleye devam eder gibi, hayatın rengi, zevkin ve huzurun kaynağı demek olan müzik uğraşlarını sürdürmeyi tercih etmişlerdi. . İçlerindeki bu öğrenme arzusunu görünce, halen çalışma hayatım devam etmesine rağmen ne yapıp –edip, ud derslerine zaman ayırıyordum.  Çünkü bu benim de hoşuma gidiyordu. O insanlarla sohbet edip bir şeyleri paylaşmak güzel. Hatta benim için, bir şeyler öğretmiş olmanın yanında,  bir ihtiyaç oldu diyebilirim. Aile gibi olduk. Ruhsar Korkut, Adalet Aydın, Melahat Eskimez, Şule hanım,  Yurdagül Uslu, Nilgün Tut, Suat Gürce, İbrahim Babaç, Muhammer Sural ve Nermin Akar hanım gibi arkadaşlar değişik renkte bir yelpaze oluşturdular çevremde. Zaman zaman konservatuar tarzını hatırlatan eğitim ve çalışmalar, herkesin birbirine duyduğu sevgi, saygı ve hoşgörü ortamı, belki de bir çok musiki derneğinin ve topluluğunun hasret kaldığı samimi, çekişmesiz ilişkilerden dolayı halen devam etmektedir. Her yaşta insanın öğrenebileceği, müziğin iyi bir eğitmen olduğu, ve yerinde kullanıldığında hem insan kişiliğini hem de sosyal ilişkileri geliştirdiğini görme fırsatı yakalayabildik. Bana göre müziğin temel anlamı ve maksadı kesinlikle eğlence, kendini gösterme ve vakit geçirme değil. Belki abartmış olabilirim ama yine de söylemeliyim. Bilim, ahlak ve huzur karışımı evrensel –doğal bir sanat. Hakkını vererek öğrenmeli. laf ve eğlence gibi değil. .  Yetinmedik yine de. Bu kez, istek gelince, eskiden beri ilgi duyduğumuz klasik kemençe ve lavta dersleri vermeye başladım. Bu sazları uzun yıllardır yapmaktayım. O sırada hevesli arkadaşlar görünce,  iki kemençe ve iki lavta öğrencisi ile derslere başladık. Sinem Büyükkarhan ve Rumeysa Benlioğlu klasik kemençe, Gülcan öğretmen ve eskiden beri yanımda olan arkadaşım Yılmaz Türkoğlu Lavta dersleri almaya başladılar. . Neredeyse müzik okuluna benzemekteydi nihayet…Alt kattaki ofisimde bu değerli arkadaşlarla çalışırken belli günlerde üst kattaki müzik odasında yıl içinde artarak 13 öğrenciye varan bir müzik dershanesi topluluğu oluşmuştu. İsimleri ve resimleri sayfanın yanında, bu yazının üstünde ve tabi hafızamda. . Büyük bir keyif ve hevesle birkaç yıl devam etti. Hepsi güzel ve müziğe adanmış insanlardı. Hepsi aynı seviyede değerli ve yetenekli insanlardı. . Üstün meziyetleri olanları da inkar edemem. Ancak,  bu değerli arkadaşlar orta yaşın getirdiği zorunlu sorumluluklar ve aile işleri, biraz hastalık, biraz başka anlamlı şeylerin,  ziyaret, gezi,  evlat ve yakın akraba işlerinin ve kimi sorumlulukların sık sık tekrarlanması ile müzik eğitimi, kopmalara uğradı,  devamsızlıklardan dolayı gereksiz tekrarlanmaya ve uzamaya başladı. Birkaç ay öncesine kadar devam ettirsem de sonuçlandırmak gerektiği kendini belli etmişti. Bir çok açıdan ve yeni yöntemlerle , basit ve kolaylaştırıcı öğretici bir çok etüdlerle, bu makamsal müziği hafızalara nakşetmek, böylece sürdürmeye çalışmak işe yaramamış görünüyordu.  Şöyle de düşündüm doğrusu. Daha başlarken amaç edindiğim şuydu.  Birkaç yıl birlikte müzik yapmaya çalıştığım,  müzisyen bir grup oluşturarak, öğreterek bir ömür geçirmekte olduğumuz bu ülkenin en uç noktasındaki ilçede müzik gösterileri sunarak keyif ve mutluluk yaratmaktı. Başaramadık ne yazık ki. Şunu da söylemeliyim.  Bizim çalışmalarımız,  şarkı söylemek , koro oluşturmak değildi.  Bir yandan her arkadaş bir çalgı öğrenmeye çalışırken,  diğer yandan da, solfej, makam, usul,  ve yapabildiğimiz ölçüde doğru şarkı söyleme tarzı, uslubu benimsemekti.  Belki de herkesin alışmış olduğu, kafalarda yer etmiş olan konser, gazino tarzı, piyasa usulü şarkılar söyleyip eğlenerek ve dernek gösterilerinde yer alarak,  ve gerekirse piknik tarzında koro ve solo şarkılar söyleyerek , müziğin bu şekliyle de olsa içinde kalmak. Bana göre olmasa da,  müzik eğitiminin, öğrenmenin amacı bu olmasa da, Bunca zaman devam eden eğitimde,  yeterli seviyede çalgı ve müzik öğrenemiyorsak, grup kurmanın, piknik ve sohbet , yemek toplantılarının pek manası kalmıyor. Neyi kutlamak için. Temel amaç başarıdır. müziktir. Neyse,  Dilediği gibi yaşamak, dilediği gibi şarkı söylemek herkesin hakkıdır diyelim. . Kimse bunu ciddiye almak zorunda değildir. Değil midir gerçekten. Ben bunca zamanı müzik ve başarıya ayırmıştım oysa.  Bitirirken,  Bütün arkadaşlarıma birlikte geçirdiğimiz ve mücadele verdiğimiz müzik ortamında, yüreklice  durmadan çabaladığımız başarılı veya başarısız zamanlar için yürekten teşekkür ederim.  Sevgi ve saygılarımla. . 
                                                                


Okunma Sayısı: 207

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.