© DATÇA HABER

ORHAN KA­RA­VELİ SÖY­LEŞİSİ

Sebiha ARSLAN : “Atatürk bir mucizedir!” “Başka reçete gerekmez! Size, bize, hepimize Atatürk reçetesi yeter!“ Du­ayen Ga­ze­teci, Yazar Orhan Ka­ra­veli İle Gazetemiz yazarlarından Orhan Keskinsoy ile birlikte Bir Rö­por­taj Yap­tık, Soh­bet Ta­dın­da… Bu rö­por­ta­jın ya­pıl­ma­sın­da, her türlü kat­kı­yı sunan; bize ka­pı­la­rı­nı so­nu­na değin açan, büyük bir konuk severlik gösteren ,Aktur Çevre Ko­ru­ma ve Ge­liş­tir­me Der­ne­ği Baş­ka­nı, Sayın A.?Banu Kı­zı­lay'a, de­ğer­li eşi, Sayın Ali Kı­zı­lay'a ( TA­DEV-Türk Alman Da­ya­nış­ma ve Eği­tim Vakfı Bşk.) son­suz te­şek­kür ede­riz.

1930 yı­lın­da An­ka­ra'da doğdu (nü­fu­sa ba­kı­lır­sa 1 Ekim 1929) Ga­la­ta­sa­ray Li­se­si(1937-1949), İst. Üni. Hukuk Fak. (1949-1954) ve Lond­ra Po­li­tek­nik Okulu'nda(1956-1957) öğ­re­nim gördü. Yeni İstan­bul, Mil­li­yet, Son saat, Vatan ve Cum­hu­ri­yet ga­ze­te­le­rin­de ve de­ği­şik der­gi­ler­de yazdı. Üyesi ol­du­ğu Tür­ki­ye Ga­ze­te­ci­ler Ce­mi­ye­ti'nin bir­çok ödü­lü­nü ka­zan­dı. Türk Ba­sı­nı­na 50 yılı aşkın sü­rey­le hiz­me­ti ne­de­niy­le aynı ku­ru­lu­şun 2004 Bur­han Felek Basın Hiz­met Ödülü'ne layık gö­rül­dü. Ya­şan­tı­sı­nın ya­rı­sı­nı İstan­bul'da , ya­rı­sı­nı Datça'da ge­çi­ren du­ayen ga­ze­te­ci “Basın Şeref Kartı” sa­hi­bi­dir.
 ESER­LERİNDEN BA­ZI­LA­RI: Ki­şi­ler ve Kö­şe­ler, Bir An­ka­ra Aile­si­nin Öy­kü­sü, 46-99 Şi­ir­le­ri, Görgü Ta­nı­ğı: Bir Ga­ze­te­ci­nin Sı­ra­dı­şı Anı­la­rı, Ta­nı­dı­ğım Nazım Hik­met, Sa­kal­lı Celal, Tev­fik Fik­ret ve Haluk Ger­çe­ği, Ziya Gö­kalp'i Doğru Ta­nı­mak, Ali Kemal, Ber­lin'in yal­nız Ka­dın­la­rı, Kendi Hey­ke­li­ni Yapan Adam; İlhan Sel­çuk, Ça­nak­ka­le Ol­ma­say­dı…O Ol­ma­say­dı, Ata­türk, Babam ve ben….
Se­bi­ha ARS­LAN  - Datça ile ta­nı­şık­lı­ğı­nı­zı an­la­tır mı­sı­nız?
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  Ana­do­lu'nun bir­çok ye­rin­de kay­ma­kam­lık yap­mış, Muğla'da da va­li­lik yap­mış Özer Türk va­sı­ta­sıy­la ta­nış­tım Datça ile. 45 yıl ön­cey­di bu ta­nı­şık­lık. Onun kur­du­ğu bir şir­ke­te ortak oldum.
Se­bi­ha ARS­LAN  - O gün­le­rin Datça'sını, Aktur' unu kı­sa­ca an­la­tır mı­sı­nız?
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  Şim­di­ki gibi yol­lar yoktu. Dat­ça-Mar­ma­ris arası 100 km ka­dar­dı. Aktur ise 70 km. Yol­la­ra da yol de­me­ye bin şahit ge­re­ki­yor­du. Za­man­la bun­lar dü­zel­di. O yıl­lar­da , o yok­luk, yok­sun­luk için­de çok fazla ya­ban­cı tu­rist ge­li­yor­du. Şimdi gel­mi­yor. Bunu bir araş­tır­mak ge­re­ki­yor. Oysa otel­ler daha iyi, hiz­met daha iyi…O zaman niye?
Se­bi­ha ARS­LAN  -Ak­tur' un Datça'ya kat­kı­sı olmuş mudur?
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  Hem de faz­la­sıy­la. Bir kere yol­lar ya­pıl­dı. İnsan­la­rın ge­rek­sin­me­si için ge­rek­li olan yi­yecek, gi­yecek yer­le­ri açıl­dı.
Datça dün­ya­nın en güzel yer­le­rin­den biri. Bir cen­net adeta. Dün­ya­nın ne­re­sin­de var böyle güzel bir yer. Eğer kıy­me­ti­ni bil­mez­sek, bi­ri­le­ri gelir alır eli­miz­den…
Bana kalsa ben Tür­ki­ye değil ”ATA­TÜRKİYE” der­dim…
Se­bi­ha ARS­LAN - Bir söy­le­şi­niz­de” Ata­türk , Tür­ki­ye'yi bin yıl ile­ri­ye gö­tür­müş­tür de­miş­ti­niz. Bunu bizim için açık­lar mı­sı­nız?
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  Ata­türk, dün­ya­da eşi ben­ze­ri ol­ma­yan bi­riy­di. O, ol­ma­say­dı Tür­ki­ye diye bir dev­let ol­maz­dı, ola­maz­dı. Bana sor­sa­lar­dı, bu ül­ke­ye ATA­TÜRKİYE der­dim.
-Daha yüz ya­şı­na gel­me­dik. Dün­ya­da dev­let­le­re, dü­zen­le­re bak­tı­ğı­nız­da, çok genç bir ülke sa­yı­lı­rız. Ama kay­gı­la­rım var. Dün­ya­da eşi ol­ma­yan bir yer Tür­ki­ye.
-Ata­türk büyük insan di­ye­ce­ğim, bu söz­cük­ler yet­mi­yor…

Se­bi­ha ARS­LAN - Pe­ki, Ata­türk'ün sev­di­ği ve sev­me­di­ği in­san­lar var mıydı?
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  Ata­türk insan olan her­ke­si se­ver­di. Ama bir de çok sev­di­ği in­san­lar vardı. Ör­ne­ğin, Namık Kemal'i, Tev­fik Fik­ret'i, Ziya Gö­kalp'i çok se­ver­di, sa­yar­dı.
Se­bi­ha ARS­LAN  -Si­zi”Ata­türk'ün ba­şı­nı ok­şa­dı­ğı çocuk” ola­rak ta­nı­yo­ruz. Siz de bunu gu­rur­la an­la­tı­yor­su­nuz. Biraz söz eder mi­si­niz?
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  O el ba­şı­mın üze­rin­den hiç in­me­miş gibi. Hatta saç sakal üze­ri­ne ko­nu­şu­lur­ken, ben espri ola­rak” Saç­la­rı­mın gür­lü­ğü­nü, Ata­türk'e borç­lu­yum. Çünkü O'nun eli değdi bu saç­la­ra” diye ar­ka­daş­la­rı­ma ta­kı­lı­rım. Tabii ki saç irsi bir olay. Ama öyle ol­ma­sı­nı kim is­te­mez?
Dün­ya­nın bir­çok ye­rin­de Ata­türk sev­gi­si, kimi Türk­le­rin­kin­den daha fazla!

Se­bi­ha ARS­LAN - Ata­türk'e yine dö­ne­ce­ğim. Ancak Küba'ya giden ilk ga­ze­te­ci­si­niz bil­di­ğim ka­da­rıy­la. O dö­nem­de Küba'ya git­mek ba­ya­ğı bir so­run­du. Siz nasıl git­ti­niz?
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  -Be­ni Küba'ya al­mı­yor­lar­dı. On­la­ra aynen şöyle dedim” Ben Ata­türk Tür­ki­ye'sin­den ge­li­yo­rum…”sa­de­ce yü­zü­me hay­ran­lık­la bak­tı­lar. Orada, Ha­va­na 'da Ata­türk hey­ke­li­ni gö­rün­ce insan bir tuhaf olu­yor. Şunu de­me­den ge­çe­mi­ye­ce­ğim ”Üzü­le­rek söy­lü­yo­rum; dün­ya­nın bir­çok ül­ke­si ve halk­la­rı Ata­türk'ü , Tür­ki­ye'deki ki­mi­le­rin­den daha fazla se­vi­yor!
Se­bi­ha ARS­LAN - İstik­lal Marşı tar­tış­ma­la­rı epey sürdü. Siz bu tar­tış­ma­la­rı son­lan­dır­dı­nız. Çünkü bazı ya­zar­lar”İstik­lal Marşı'nı Meh­met Akif yaz­ma­mış­tır” falan gibi söz­ler et­ti­ler Bir de sizin ağ­zı­nız­dan canlı canlı din­le­mek is­te­rim:
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  De­de­min ko­nu­ğu ola­rak, kal­dı­ğı İma­me­vin­de yaz­mış­tır. Sabah, Mar­şın söz­le­ri­ni ilk oku­du­ğu kişi de annem ol­muş­tur.
Orhan KESKİNSOY - Na­zım Hik­met hak­kın­da bir kitap yaz­dı­nız.Nazım Hik­met'le ne­re­de ta­nış­tı­nız?
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  Ulus­lar arası Doğu Bi­lim­le­ri Kong­re­si için ben, Ömer Sami Coşar, Ahmet Şükrü Esmer, Tah­sin Ban­gu­oğ­lu, Türk He­ye­ti baş­ka­nı da Prof. Fahir İz'di. O za­man­lar , Tür­ki­ye'de Nazım için “vatan haini” de­ni­yor­du. Ona ya­naş­mak, onun­la yan yana gel­mek, onun­la bir iki laf etmek yürek is­ter­di! Top­lan­tı sa­lo­nun­da, onu görür gör­mez ta­nı­dım. Uzak­tan ses­len­dim;
-Na­zım Bey!...​Nazım Bey!...
Sağa sola bakıp, sesi ara­ma­ya baş­la­dı. Beni gördü, ya­nı­ma geldi. Ken­di­mi ta­nıt­tım:
-Mer­ha­ba Nazım Bey! Ben, Orhan Ka­ra­ve­li, Tür­ki­ye'den, ga­ze­te­ci…
Bana sa­rı­la­cak gibi yaptı, sonra çe­kin­di. Sanki Tür­ki­ye'yi onun ku­ca­ğı­na gö­tür­müş gi­biy­dim. Avuç­la­rı­mı, eli­nin içine ala­rak:
-Mer­ha­ba!...​bin­ler­ce mer­ha­ba! Dedi. “Hoş gel­di­niz. Zaten duy­muş­tuk bu­ra­da ola­ca­ğı­nı­zı…Sa­bır­sız­lık­la bek­li­yor­duk…tarih; 9 Ağus­tos 1960, Mos­ko­va'nın Lenin Te­pe­si üze­rin­de­ki Lo­mo­so­nov Üni­ver­si­te­si…
Se­bi­ha ARS­LAN - Bu­ra­da gü­le­rek artık geri ka­la­nı­nı size ver­di­ğim TA­NI­DI­ĞIM NAZIM HİKMET ki­ta­bın­dan okur­su­nuz…) dedi.

Orhan KESKİNSOY - Siz ya­za­na kadar, Sa­kal­lı Celal adın­dan bir ef­sa­ne gibi söz edi­lir­di. Ancak, ya­şa­yıp ya­şa­ma­dı­ğı, bile mu­am­ma idi. Siz Sa­kal­lı Celal'i ete ke­mi­ğe bü­rün­dür­dü­nüz desek ye­ri­dir. Bir iki cümle ile Sa­kal­lı Celal'den söz eder mi­si­niz?
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  Tür­ki­ye'nin ger­çek ay­dın­la­rın­dan bi­ri­dir. Bu­ra­da söz­le­rin­den bah­set­me­ye kalk­sam, bir­kaç saat yaz­ma­nız ge­re­ke­cek­tir. Her Türk ay­dı­nı gibi(ama ger­çek aydın!) çi­le­li bir ya­şa­mı ol­muş­tur. Zaten so­ya­dı da(Yal­nız'dır) Ata­türk ve Cum­hu­ri­yet aşığı bi­ri­si­dir.. Hatta , si­la­ha, kav­ga­ya o kadar karşı ol­ma­sı­na rağ­men silah ta­şır­dı. Hatta za­ma­nın İstan­bul va­li­si Lütfü Kır­dar'a gidip, biz­zat baş­vur­muş­tur. Bana silah verin diye. Vali de”Ne ya­pa­cak­sın si­la­hı?” de­yin­ce. Ya­nı­tı şu ol­muş­tur” Ata­türk'ü sev­me­yen bi­ri­si çı­kar­sa ona karşı kul­la­na­ca­ğım…..”Bu silah şu anda Dr. Aydın Yolaç ta­ra­fın­dan ko­run­mak­ta­dır…
Se­bi­ha ARS­LAN - Sa­bi­ha Gök­çen hak­kın­da bir iki cümle ala­bi­lir miyim?
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  Bir­den göz­le­ri nem­len­di, duy­gu­lan­dı). Benim ma­ne­vi an­nem­dir. Annem ölün­ce bana gelip, artık senin annen yok. Benim oğlum olur musun? De­yin­ce ben de kabul ettim. Hiç öz an­nem­den ayrı tut­ma­dım. Zaten ayrı tu­tu­la­cak biri de­ğil­di ki…Dünya tat­lı­sı, ki­şi­lik sa­hi­bi bi­riy­di.
Se­bi­ha ARS­LAN -Si­zi fazla yor­duk. Son ola­rak ne demek is­ter­si­niz?

“Başka Re­çe­te Ge­rek­mez! Size, bize, he­pi­mi­ze Ata­türk Re­çe­te­si yeter!”

Orhan KA­RA­VE­Lİ -  Siz genç­le­re çok iş dü­şü­yor. Ça­re­yi hiç başka yer­ler­de ara­ma­yın. Size , bize , he­pi­mi­ze Ata­türk re­çe­te­si yeter! O'nun düş­man­la­rı bile O'nu Nobel Barış Ödü­lü­ne aday gös­te­re­bil­miş­tir(Yunan Dev­let Adamı Ve­ni­ze­los…)
-Ata­türk'ü an­la­mak ge­rek­li­dir!
-Os­man­lı Ana­do­lu'ya bir şey ka­zan­dır­ma­mış­tır.
-Gör­dü­ğü­nüz her şey, her ye­ni­lik Ata­türk ese­ri­dir.
-Ata­türk bir mu­ci­ze­dir.
-Ko­nuş­ma­mın baş­la­rın­da da söy­le­dim. Ata­türk Cum­hu­ri­ye­ti daha çok genç­tir. Daha 100 ya­şı­na bile gel­me­di. De­ğe­ri­ni bil­mek ge­re­ki­yor…Bunu siz genç­le­re bo­şu­na bı­rak­ma­mış…
Se­bi­ha ARS­LAN -Çok te­şek­kür ede­riz.
Orhan KA­RA­VE­Lİ -  Ben te­şek­kür ede­rim.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER